Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın, ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal Beyatlı
Mezopotamya'nın uçsuz bucaksız düzlüğünde, kıpkızıl bir kum bulutu deli fırtınaların eşliğinde Dicle vadisinin kurak ve küçücük bir köyüne doğru amansızca durmadan esiyordu. Fırtınalar, kurumakta olan dut ağaç-larının yapraklarından eşsiz kokuları etrafa saçıyordu. Serçeler, kerpiç evlerin çatısında kurulmuş yuvalarına teker teker uçuşup korunmaya çalışıyordu, bu amansız gelen fırtınalardan.
Dünyanın kurulduğu andan itibaren durmadan tüm ihtişamıyla akan Dicle nehri Kadim Diyarbakır ovasında nazlı nazlı ilerleyip durmadan bir şiirin en acıklı dizeleri gibi kıvrıla kıvrıla kum fırtınasının ortasında süzülmeye devam edip güneyin çorak topraklarına doğru ilerliyordu. Zamanın ilerleyen gizemli saatlerinde kum fırtınası yoğunluğunu artırıp göz gözü göremeyecek seviyesine ulaşıyordu...
Kendine kör
Başkalarını çok kolay yargılayabilen insan karakteri belirli bir psikolojiye aittir.Muhtemelen kendine dair çok temel bir meselesi vardır ve ona kördür.Kendinize kör olduğunuz zamansa, başkaları hakkında ekstra ilgi geliştirirsiniz.
Şu an elinizde tuttuğunuz bu kitap, diğer birçok kitapta olduğu gibi bir yolculuk aslında… Sizi zaman ve mekânlar arasında seyahat ettirecek bir yolculuk… Gülnihal, bu yolculukta size yol arkadaşlığı yapacak yol arkadaşınız… Kendinizi; bazen Gülnihal'in peşine takılıp asırlar öncesinde güllerin en güzelini koklarken, bazen de Gülnihal'in taşıdığı mektubu muhatabına ulaştırırken bulacaksınız.
Tan vakti, ufukta Güneş'in doğuşunu seyre daldığınız bir günde, kendinizi karlı dağlarda avcılardan kaçarken bulacak, barut kokusundan nefret edeceksiniz. Farklı zamanların yaşandığı farklı diyarlarda gezinecek ama sonunda kendinizi, doğup büyüdüğünüz topraklarda, anne-babanızın gönlünü almaya çalışırken bulacaksınız. Bu seyahatte muhakkak yorulduğunuz anlar olacak! Ama şundan emin olun; bu yolculukta kendinizden çok şey bulacaksınız.
Ne diyelim, şimdiden iyi yolculuklar...
“Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, kolay unutulmuyor ve izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz.”
Aşk yakıyor
Ayrılık kavuruyor
Aldatılmaksa hep çok acıtıyor…
Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona âşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur bize.
Kaderimiz aslında doğduğumuz evlerde yazılır. Yine o evlerde yaralanır, o yaralarla büyür, sonunda o yaraların bizi götürdüğü yere gideriz. Ancak mutluluk her zaman o yolda değildir…
“Bu kitapta her zamanki gibi gerçek bir yaşam hikâyesi anlatacağım sizlere. Hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesi bu.”
Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
GÜNDEMDEKİ KİTAPLARDA #71
İLGİ GÖREN KİTAPLARDA #11
EN ÇOK OKUNAN KİTAPLARDA #166
EDEBİYAT TÜRÜNDE #158
PSİKOLOJİ TÜRÜNDE #3
ROMAN TÜRÜNDE #128
"Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok."
demiş Oğuz Atay. Biliyoruz ki zaten insanlar hayal dünyasında hayal kırıklıklarına yer vermezler. Selim ve Turgut hayallerinde olmayan şeyleri yaşadılar. Ölmeden birkaç defa öldüler. Bu yüzden incelememe alıntılardan başladım çünkü bazı kitaplar insan hayatlarından birer