Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her ne kadar bebeğin kulağına ezan ve kamet okumak, fıkhi olarak mendup sayılsa da bütün Müslümanların bir şiarı, sembolü olmuştur. Meselenin bir de hikmet boyutu vardır ki bu da çok güzel ve çok anlamlı bir boyuttur. 𝗜̇𝗻𝘀𝗮𝗻𝗼𝗴̆𝗹𝘂𝗻𝘂𝗻 𝗼̈𝗺𝗿𝘂̈; 𝗲𝘇𝗮𝗻 𝗶𝗹𝗲 𝗯𝗮𝘀̧𝗹𝗮𝘆𝗮𝗻, 𝗲𝘇𝗮𝗻𝘀ı𝘇 𝗯𝗶𝗿 𝗻𝗮𝗺𝗮𝘇 𝗶𝗹𝗲 𝗱𝗲 𝘀𝗼𝗻𝗮 𝗲𝗿𝗲𝗻 𝗯𝗶𝗿 𝗵𝗮𝘆𝗮𝘁 𝗰̧𝗶𝘇𝗴𝗶𝘀𝗶𝗱𝗶𝗿. 𝗖̧𝗼𝗰𝘂𝗴̆𝗮 𝗼𝗸𝘂𝗻𝗮𝗻 𝗼 𝗶𝗹𝗸 𝗲𝘇𝗮𝗻, 𝗮𝘀𝗹ı𝗻𝗱𝗮 𝘀𝗼𝗻 𝗸ı𝗹ı𝗻𝗮𝗻 𝗻𝗮𝗺𝗮𝘇ı𝗻 𝗲𝘇𝗮𝗻ı𝗱ı𝗿. Allah bu ömür çizgisini; bizim ve neslimizin hakkında hayırlara vesile kılsın. İşin neticesinde bizi peri- şan olanlardan etmesin.
Kendisinin bu dünyaya göre yaratılmadığına, bu yüzden de acı çekmeye mahkum olduğuna başkalarını inandırmaya öylesine çalıştı ki, kendisi bile nerdeyse inandı söylediklerine.
Reklam
Atsız'ın 1952 yılında yaptığı bir iş daha vardı. Eşi Bedriye Atsız'ın da yazarı bulunduğu tarih ders kitaplarının yazımında ona yardım etmek. İnkılâp Kitabevi, yayımlamak istediği lise tarih kitapları için Bedriye Atsız ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Hilmi Oran ile anlaşmıştı. "Zaman sınırlıydı ve kitapların 1952-1953 eğitim
İç karartıcı bir netlik de fark ettim ki o aslında zehir değildi. O panzehirdi. Ama miktarların hepsi yanlıştı.
Allah'a bütün varlığınla inanıyorsan yalnız değilsindir ki! O her yerdedir, sen de onunla beraber her yerdesindir.
Sayfa 135 - Metis Yayınları Ekim 2023Kitabı okuyor
Günler kısa geliyordu. İncelemek istediği çok şey vardı. Uykusunu beş saate indirdi ve bunun yeterli olduğunu gördü. Dört buçuk saate indirmeye çalıştı ama üzüntüyle tekrar beş saate döndü. Uyanık kaldığı tüm saatleri uğraşılarından birine ayırmaktan mutluluk duyuyordu. Yazmayı bırakıp bir şeyleri incelemeye başlarken üzülüyor, incelemesini bırakarak bilginin harita odasının bulunduğu kütüphaneye ve mallarını satmayı başarmış yazarların bunu nasıl yaptıklarına dair sırlarla dolu dergilerin durduğu okuma salonuna giderken de bunun pişmanlığıyla doluyordu. Ruth’la birlikteyken kalkıp oradan ayrılmak yüreğini cız ettiriyor ve mümkün olan en az zamanı harcayarak eve, kitaplarına dönmek için karanlık sokaklardaki en hızlı araca biniyordu. En kötüsüyse fizik veya matematik kitabını kapatıp kalemi kâğıdı bir yana koyarak yorgun gözlerini uykuya teslim etmekti. Kısacık bir süre de olsa hayattan uzak kalmaktan nefret ediyordu; tek tesellisiyse çalar saatinin beş saat sonraya kurulu olmasıydı. Neyse ki sadece beş saat kaybettikten sonra çınlayan saat tarafından bilinçsiz halde yatmaktan kurtarılışının ardından, on dokuz saatlik muhteşem bir gün daha geliyordu.
Sayfa 108
Reklam
İnsanların çoğuna baktığımda gördüm ki onlar zamanlarını garip şeylere harcıyor. Geceler uzadığında fayda vermeyen konuşmalar yapıyor, savaşları anlatan veya eğlencelerden bahseden kitapları okuyorlar. Gündüzleri uzadığında ise yatıp uyuyorlar. Ya da onlar Dicle Nehrinin kenarlarındaki çarşılarda gezip duruyorlar. Ben onları geminin içinde sohbet edip de denizin onları sürükleyip götürdüğünden haberdar olmayan kişilere benzettim. Varlığın sebebini kavramış olan ender insanları da gördüm. Onlar yolculuğa hazırlanıyorlardı. Ancak onların da seviyeleri birbirlerinden farklıydı. Bunun da sebebi; ilmî seviyelerinin ve ahiret için infak ettikleri şeylerin farklı olmasıydı. Bir kısım insanlar da buldukları şeyleri yüklenerek koruma olmadan yola çıktılar. Bunlar arasında nicelerinin önü kesildi ve müflis durumuna düştüler. Ömür nimetini iyi değerlendirmek, kaçırılan şeyleri elde etmek için hızlı koşmak gerekir. İlmi şahit, hikmeti delil getirin!Zamanla yarışın, nefisle mücadele edin, azığınızı hazırlayın! Bazen vaziyet, birinin insanları teşvik edip de pişmanlık gözyaşlarından dolayı sesinin duyuramaması gibi bir hal alıyor.
... Köy sakinlerinin kimi evindeydi kimi tarlasında çalışıyordu, her biri kendi işine dalmıştı ki birden kilisenin çanı duyuldu. ... Çanlar gün içinde birçok kez çalardı; dolayısıyla bunda şaşılacak bir yan yoktu. Ama çalan yas çanıydı, üzgün üzgün ve bu, evet, şaşırtıcıydı, çünkü bildikleri kadarıyla köyde kimse ölüm döşeğinde değildi... ... Çan birkaç dakika daha çaldıktan sonra sonunda sustu. Daha sonra kapı açıldı ve eşikte bir köylü belirdi. Bu adam her zamanki çan çalma görevlisi olmadığına göre, bu durumda, köy sakinlerinin ona zangocun nerede olduğunu, kimin öldüğünü sormaları anlaşılır bir şeydi. “Zangoç burada yok, çanı çalan benim” diye cevap verdi köylü. Köy sakinlerinin ısrarla “Peki ama ölen de mi yok?” diye sormaları üzerine köylü şöyle dedi: “Hayır, ismi olan, insan görünümünde biri için değil, adalet için çaldım yas çanını, çünkü ölen, adalet.” (José Saramago)
Sayfa 24 - Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2013Kitabı okuyor
Evet, nasıl ki o koca vatan parça parça dağıldıysa, fikirlerim, ideallerim, bütün hayatım gözlerimin önünde eriyor. Yok, endişelenme, henüz bedenim yerli yerinde, ne var ki ruhum epeydir can çekişiyor. O kadar acı verici ki, bazen neden uzatıyorsun bu işkenceyi diyorum. Bazen kendi elimle son vermek istiyorum bu hazin maceraya. Sonra vazgeçiyorum. Ölümden korktuğumdan değil, yaşamayı sevdiğimden de değil, sadece o tuhaf merak duygusu yüzünden. Ama belki de bütün bunlara gerek kalmayacak, ülkenin yeni sahipleri son verecekler yorgun bedenimde hâla çarpmayı sürdüren bu inatçı kalbin çırpınışlarına.
Sayfa 16
96 syf.
·
Puan vermedi
Altı üstü; Doğu Ekspresinde Cinayet, Yaban, Suç ve Ceza, İhtiyar Balıkçı, Aşk-ı Memnu, Kumarbaz başlıklarında 6 birbirine bağımlı öykü ve 96 sayfadan ibaret. Öykü başlıkları tanıdık geliyor değil mi? Öykünün tamamı, başlıklara uygun olarak kurgulanmış. 30 Ekim 2020" de, İzmir"in Seferihisar ilçesinin açıklarında meydana gelen 6.6
Altı Üstü
Altı ÜstüÜmit Yalçın Doğan · Ayrıkotu Yayınları · 20244 okunma
Reklam
İnsanları sevmek, hayatı sevmek ne iyi şey...
Bir tek insan bütün insanları nasıl sevebilir ki? İki türlü: Biri; çok büyük bir adam olarak. Böylesi ne iyi! Fakat kim bilir bu işin ne eziyetleri vardır. Ne işkencelerle büyük adam olunabilir. Bir de avantürye olarak insanları sevmek vardır. Bu daha çok insanları değil, hayatı sevmek demektir. Avantürye ile büyük adam arasındaki fark da birinin insanlar, diğerinin hayat üzerindeki fazla bilgi ve sevgileridir. Don Kişot'la Cervantes arasındaki farkı anlıyorum.
Sayfa 61 - Gündüz, (35), 15 Şubat 1939
Nasıl ki bir binanın en üst katı yapıldıktan sonra alt katlar üsttekilere destek ve temel vazifesi görürler, lâkin ufuklar daima en üstteki kattan daha geniş ve tam olarak görülürse, fikir ve felsefe tarihinde de eski görüşler bugünkü düşüncelerimize temel olmakla beraber bugünkü meselelerimizi artık onlarla halletmeye kalkışmayız. Bunu yapmaya kalkanlar, geri veya iskolastik zihniyete sahip insanlardır.
..Yine de biri çıksa, nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim. Kederli olduğum da söylenemez zaten. Buna sebep de yok çünkü. Ne taze bir ölüye sahibim, ne felaket geçirenlerim var. Dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok. Cahit Zarifoğlu
"Ne yapalım," diyordum, "ölmem kaçınılmazmış!" Başkalarından önce ölecektim, su götürür yanı yoktu bunun. Ama herkes bilir ki, hayat yaşamaya değmez. Aslına bakarsanız, ihsan ha otuzunda ölmüş ha yetmişinde, pek önemli değildi. Çünkü, her iki halde de, pek doğal ki, başka erkekler de, başka kadınlar da yaşayacaklardı, hem de binlerce yıl.
Nasıl ki utandıracak günahı gizli işleyen bir kişi, başkalarının haberdar olmasından çok utanır ve çekinir öyle de her şeyi gören Basîr Allah (c.c) hayâ edilmeye daha layıktır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.