Ben bir eseri okuduğumda, eğer o eser güzelse etkisinden kolay kolay çıkamam. Zaten etkisinde kalmadığım esere de güzel demem. Döner döner okurum çarpıcı yerlerini. Bu okumalarımda bir de bakarım ki, bir yığın çarpıcı şey varmış ve ben onları kaçırmışım. Esere başlamadan önce ne önsöz okurum ne de hakkında yazılmış şeyleri. Anlamak için kendime
Uzun bir aradan sonra gelip geçmiş yıllarda yazdığım yazıları okumak ve hangi psikolojide yazdığımı sorgulamak bir değişik hissettirdi. Bir anı gibi kalmış. Acaba o gün ne hissettim de bunu yazdım dedirtti. Üniversite başında açtığım sayfaya üniversiteyi bitirmeye yakın gelmedim de demem :) eskiye bakıp bunları okumak iyi geliyor aslında. Geçiyor Sümeyye mutlu günler de acılar da. Kalıcı bir şey yoktur. Acaba bu yazıları kaç yıl sonra geri okuyacam ve 23 yaşındaki bene ne diyecek ya da ben o zaman nerde olacam açıkçası bunları merak ediyorum. Dördüncü senem de geldiğim noktayı sevdim. Daha iyisi olabilir miydi elbette olabilirdi. Yavaş yavaş büyüyoruz. Ve yaşadıklarımız ile var oluyoruz. Bazen iyi şeyler katarak bazen de bizde olan iyi şeyleri alarak bir bütün oluyoruz. Okur muyum hala burda olur muyum bilmiyorum ama kendin olmaktan asla vazgeçme, düşüncelerini geliştir ama vazgeçme. Ne yaparlarsa yapsınlar hayata dair umutlarını kaybetme ve inan lütfen güzel günler gelecek. Zamanını bilmesem de gelecek. Geldiğin noktayı daima yüksek tut. Sürekli kendini bir önceki sene, ay , gün ile kıyasla. Başkaları ile değil çünkü yaşadıklarımız, deneyimlerimiz, beklentilerimiz, tecrübelerimiz ve kişilikler farklıdır. Geleceğe bir not: şuan ki bu enerji , umut dolu , azimli kızı çok seviyorum. Lütfen bu hep böyle devam etsin. Çünkü kolay olmadı.
EĞİTİM MARTAVALI
Richard Dawkins, yıllar önce şöyle bir tespitte bulunmuştu:
“Dünyadaki bütün Müslümanların aldığı Nobel ödülü sayısı, Cambridge Üniversitesi’nin Trinity Kolej’inden mezun olan öğrencilerin aldığı
Nobel ödülü sayısından daha azdır.”
Yani koskoca ülke, sadece bir kolej kadar düşünebilen adam çıkaramıyor. Bu olayın sebeplerinden biri bence şudur: Mesela bir grup öğrenciye test verdiğinizi düşünün. Siz, bu testin cevaplarını, çocuklara testle
birlikte verirseniz çocuklar, bu testi çözerler mi? Hayır çözmezler! Aynı
bunun gibi, çocuklara “Her şeyi Tanrı yarattı,” diyen bir zihniyet, aklı
sıra çocuklara evrendeki bütün soruların cevabını veriyor. Dolayısıyla
çocuklar, evrene veya yaşama dair hiçbir şeyin üstüne düşünme gereği
duymuyorlar. Yani, merak duyguları köreliyor. Ve ortaya hiçbir şey üre-
temeyen, sürekli tüketen zihinler çıkıyor. Neticede zekâ dediğiniz şeyin
yakıtı merak, yani öğrenme hazzıdır. Hazır cevaplar, merak duygusunu
öldürür ve zihni tembelleştirir. Dolayısıyla, bir kafada soru işaretinin
oluşmaması, o kafada cevabın oluşmamasından daha kötüdür. Çünkü zihin, o zaman bir kendini tekrarlama ya da durma noktasına gelir. Müslüman toplumlar bu anlamda kötü bir şöhrete de sahiptirler, kendileri
soru soramadıkları gibi soru sorabilen zihinleri de sürekli bastırmışlardır
ve ortaya böyle, derinliği olmayan yüzeysel zihinler çıkmıştır. Yani demem o ki bu sistem, bu haliyle, kendi kendisini ısıran bir yılan gibidir.Ağzındakini ne yutabilir ne de tükürebilir
Öncelikle tesirinden uzunca bir müddet çıkamicağımı düşündüğüm ender kitaplardan (Martin Eden ,Böyle Söyledi Zerdüşt) bir tanesi.
Bu 3 kitabın ortak özelliğinden de anlaşıldığı üzere başarı hakkında sayısız makaleler, kitaplar ve incelemeler okuyup , başarılı olmak adına yapılmış envai çeşit videolar ve başarılı olmuş insanların gerçek
‘’Kıyıya vuran her dalga ardındaki dalgaya onun son olmadığını söyler,
Ve her kumarbaz bilir, kaybetmektir orada olmalarının asıl sebebi.’’ — U2 - Every Breaking Wave
Kemerlerinizi bağlayın, istikamet Roulettenbourg!
Bu kitap hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki… Ezel dizisine bile konuk olmuş bir kitap
"Hayatın ne içindeyim ne dışında...
Sadece yanında yürüyen bir gölgeyim"
İncelememe başlarken kendime ait bir kaç mısrayla başlamak istedim. Kitabı bitirdikten sonra yıllar yıllar önce yazmış olduğum bir mısra aklımda canlandı. Hayır bu tesadüfi değildi Oblomovluk kavramını henüz bilmezken birebir onun yaşamına benzeyen cümleler
Gitmem, kaçmam, pes etmem. Demem o ki sende gitme. Sen de kaçma,. Sende pes etme. Bu ülke bizim.
Özgürlüğün Rengi Mavidir- Cem Seymen
Kitap için en uygun adres :
destekdukkan.com/magaza/urun/ozg...
Psikoloji bir safsata mıdır ya da iktidarın yeni kırbacı mıdır? Foucault,
Deliliğin Tarihi isimli kitabında büyük bir kapatmadan söz eder. 1700'lü
yıllarda Avrupa'da serseriler, dilenciler, deliler, hırsızlar veya herhangi bir
üretime faydası olmayanlar piyasada cirit atmaktaymış ama Fransa'da yeni
yönetim, bugünkü anlamda modern
Her şey, bir iş görüşmesinde bana sorulan, "İngilizce biliyor musunuz?" sorusuna verdiğim "Evet" cevabı ile başladı. Bu sayede bir otelde güvenlik görevlisi olarak işe başladım. Garip olan ise benim İngilizce bilmiyor oluşumdu. Hem güvenlik görevlisine İngilizce niye lazım olsun ki?
Ortaokul ve lisede altı yıl boyunca
Önce her incelememde olduğu gibi kitabın yazarında biraz bahsetmek istiyorum.
Alexandre Dumas , Fransız bir yazar.1805-1870 arasında yaşamıştır.Macera kitaplarında tam bir üstad.Eserlerinin 200 den fazla filmi yapılmıştır.Tiyatro ve gezi ile de ilgilenmiştir.100.000 sayfayı geçer onun tüm eserlerinin toplamının sayfa sayısı.Paris te Tarih Tiyatrosununda
Nereden başlamalı Ya Rabbim ? Hangi şehirden? (Trabzon, Tebriz, Tiflis, Batum, İstanbul)
Kimden başlamalı peki ? Settarhan, Zehra, İsmail, Azam, Sofya, Büyükhanım...
Kalem elimde öylece kalakaldım."Hadi Emine hadi güzelim " dedim, " değilmi ki yazmaya karar verdin başla bakalım bi' yerden..
Gönlüm ilk seni
Kitapla ilgili anlatmak istediklerim öyle dağınık dağınık ki bir araya toparlamayı başarabilirsem incelemenin altından kalkabileceğim.
Adım adım kendime not tutar gibi yazmayı deneyeyim. Kitapla ilgili elimizde olan veriler;
- Öncelikle kitabı Varlık Yayınları -Nihal Yalaza Taluy çevirisi ile okudum, başarılı buldum okurken garip kelimeler ya da
Kovit sevdiklerimizi, yakınlarımızı bir bir bizden alırken, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek ne acı değil mi? Ama hayat devam ediyor. Ölenle ölünmez diye bir söz vardır. Biz geride kalanlar da bu söze uymak zorunda kalıyoruz. Evet zor da olsa insanlar hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor. Neden böyle bir giriş yaptım ben de bilmiyorum.
Öncelikle önsözden başlamak istiyorum. Herkesin aynı yaşam koşulları ile dünyaya gelmediğini ve bu farklı yaşam koşullarının adil bir şekilde paylaşımının insanlara düştüğünü birinci sayfasında samimi bir şekilde dile getiriyor. Fakat ikinci sayfada beni bir şey rahatsız etti.
"...Kısacası, toplumu dizayn etmek üzere şekillenmiş olan sistem