Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Farkında olmak için uğraştığımız şeyler ile gerçekten farkında olduğumuz şeyler arasında derin bir uçurum vardır.
İsrail, Yakub (as.)'ın lakabıdır. "İsrail" kelimesi de, Siyonistlerin işgali altındaki bir başka kavramımızdır. "Kahrolsun İsrail" derken, hiç öyle bir şey kastetmesek de, aslında bir peygamberin ismini telaffuz ediyor oluşumuz ve bize söyletilen şey üzerine derin derin düşünmeliyiz.
Reklam
Eğer kişi insanların mutluluk, sevgi, sevinç olarak tanımladıkları şeylerin tamamıyla yanlış temeller üzerine inşa edilmiş varsayımlar olduğunu keşfederse yüreğinde derin bir boşluk bulur.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İki sene evvel gazetelerde şöyle bir ilan intişar ediyordu: “Paris’te Senzurej Sokağında otuz sekiz numarada Adil Mitar Angele bir sahib-i hayırdan (hayır sahibinden) on beş bin frank ahz etmiştir. Bu meblağ müessesatta (kurumlarda), ahlak ve adette hürriyet-i vicdanın gittikçe daha kuvvetli surette tesis etmenin zaruret ve lüzumunu his ve teslim
Hürriyet-i Vicdan
Hürriyet-i VicdanLeon Marilier · İkinci Adam Yayınları · 20240 okunma
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bedrettin Şimşek’ten sadece Yahuda İncili ile kıyaslanabilecek eşsiz bir edebiyat arkeolojisi örneği! Dünyanın en eski hikâyesine farklı, ironik bir bakış! Gnostiklerin metaforlarla bezeli stilize üslubunu yeniden yaratan, imge zenginliğini ekonomik bir dille sunan, sadece derin anlamları olmakla kalmayan, aynı zamanda eğlenceli de olabilen ve şeytanın gizli yaşamını bize hicivli bir üslupla anlatan bir roman. Adem ve Havva’nın hikâyesi bugüne dek değişik yazarlarca sayısız kez anlatıldı. Hepsi kutsal kitaplarda söylenenlerin bir tekrarı gibiydi. Ama bu kez roller değişiyor, hep suçlanan ama kendisini savunmasına hiç izin verilmeyen şeytan bu eserle işin aslını kendi gözünden bize anlatıyor, Tanrı’ya karşı çıkarak “Hayır, bu öyle olmadı, böyle oldu” deme cesaretini gösteriyor. Böylece Tanrı’nın neden yasak koyduğu, bu yasağın neden çiğnendiği ilk kez açıkça ortaya çıkarken, kutsal kitapların, peygamberlerin yanıtsız bıraktığı soruları şeytan bize kendisi yanıtlıyor.
Şeytana Göre Âdem ve Havva'nın Cennetten Kovulması
Şeytana Göre Âdem ve Havva'nın Cennetten KovulmasıBedrettin Şimşek · İkinci Adam Yayınları · 20240 okunma
Psikoloji
“Freud, psikoloji alanını bireysel ruha çevirerek çağın en derin arzusunu da farkında olmadan yrine getirmiş oldu. İnsan kendi benliğini, kendi kişiliğini daha önce hiç, dünyevi yaşamın giderek monotonlaştığı bu yüzyılda olduğu kadar merak etmemiştir. Keza teknoloji çağı kendi insanını gittikçe tek tipleştirirken,özgün kişiliğini de elinden alarak renksiz bir tür haline getiriyor. Aynı gelir sınıflarına taksim edilen, tek tip konutlarda yaşayan, tek tip giysiler giyen, aynı makinelerde, aynı iş saatlerinde çalışan ve sonrasında tek tip eğlence şekillerine sığınan, aynı radyonun başına geçen, aynı plağı dinleyen ve aynı sporla uğraşan herkes; dehşet verici bir biçimde birbirine benzemeye başlıyor. Şehirlein tek tip hale gelmiş sokakları, albenilerini git gide kaybederken uluslar, halklar homojenleşiyor. Ortaya çıkan bütün farklılıklar rasyonalizasyonun dehşet verici eritme potasında kaynaşıp yok oluyor. Dış görünüşümüz baştan aşağı aynı tipe çevrildikçe ve insanlar, kendilerini düzineler halinde, üstelik de seri biçimde kitle fizyonomisinde örgütledikçe; varlık şekilleri giderek genişleyen bir kişiliksizleştirme sürecinin tam ortasında buluyorlar kendilerini. Her bir bireyin dışarıdan ulaşılması ve etki altına alınması olanaksız olan deneyim katmanı da tam bu yüzden daha da önem kazanıyor: Eşsiz ve kopyalanması imkânsız olan kişiliği. Kişilik günümüzde insanın en yüce ve neredeyse tek ölçüsü haline gelmiştir.”
Sayfa 173
Reklam
Sıradan yaşamda motivasyona değil zarurete göre, bir sebep sonuç silsilesi içinde davranırız; bununla beraber o silsile içinde daima kendimizden de bir parça yer aldığından, davranışımızda hür olduğumuzu zannederiz. Bu irade hürriyeti insanın gönülsüzce istediğini gönüllü yapabilme kabiliyetidir. Motivasyonunsa istemekle bir bağlantısı yoktur; o, zorlama ve hürriyet zıtlığına göre bölünemez, en derin zorlama ve en yüksek hürriyettir.
Sayfa 218
Karlı dağları mi aştın Derin ırmaklar mı geçtin Yarinden ayrı mı düştün Niçin ağlarsın bülbül hey
Kendi yaşamının daha derin bir anlamı olduğu duygusu insanı, yalnızca almak, vermek durumunun üstüne yükseltir. Bu duygu yoksa insan zavallı ve yitiktir.
Sayfa 89 - Okuyan UsKitabı okuyor
Madem nice derin sırlara sahip oldun, o halde kendini Hakk işine ver.
Reklam
Gerçekte, güvenli bağlanma ve tamamıyla doyumlu bir cinsellik yan yana ilerler, birbirlerini takip ederler ve geliştirirler. Duygusal bağlanma daha iyi bir cinsellik sağlar ve daha iyi cinsellik daha derin duygusal bağlanma yaratır. Eşler duygusal olarak erişilebilir yahut yanıt verici ve bağlantıda olduklarında cinsellik samimi bir oyun, güvenli bir maceraya dönüşür. Güvenli eşler, rahat hissederler ve birbirlerinin kollarında duyguya teslim olurken, cinsel arzularını keşfedip doyururken, en derin hazlarını, arzularını ve hassasiyetlerini paylaşırken tereddüt etmezler. Böylece sevişmek, gerçekten sevişmek olur.
Sayfa 164 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okuyor
Gücü elinde bulunduran otorite emir vererek, toplumsal soruna bir çözüm getireceğine inanabilir. Ancak iletişim kurmadan ortaya atılan ve zorla kabul ettirilen bu tür "çözüm" biçimlerinin ömrü, emri veren iktidarın ömrü kadar olur; iktidar değişince, yeni otorite eski emri ortadan kaldırır ve çoğu kere, öncekine taban tabana zıt, yeni emirler verir. Zamanla sürtüşmeler çoğalır, bu tür keyfi emirler daha derin toplumsal bu oranlara yol açar. Türk eğitim, ekonomi ve yönetim tarihi, bu tür keyfi "emir" örnekleriyle doludur.
Bunları yazabilen, zihni doğayla ve derin düşünceyle böylesine uyum içinde olan bir kadının öfkenin ve karamsarlığın kucağına itilmiş olması ne kadar da yazık! Onun katlanmak zorunda kaldığı o alaycı gülümsemeleri, kahkahaları, şakşakçıların yaltaklanmalarını ve profesyonel şairlerin dudak bükmelerini zihnimde canlandırınca, peki ama bütün bunların üstesinden gelmek için neler yapabilirdi, diye sordum kendime. Yazmak için kırsalda bir odaya kapanmış ve sevecen kocasına ve mükemmel evliliğine rağmen, acılar ve sonsuz endişeler içinde lime lime olmuş olmalıydı. 'Olmalıydı' diyorum, zira örneğin Leydi Winchilsea'yle ilgili gerçeklere göz atmak istediğimizde, her zaman olduğu gibi, elimizde hemen hemen hiç bilgi olmadığını görüyoruz. Ama nasıl korkunç bir melankoli içinde olduğunu ve onun pençesi altındayken neler düşündüğünü aşağıdaki dizeleri okuyunca bir nebze de olsa anlayabiliyoruz: Dizelerim yerildi ve uğraşım için Yararsız bir budalalık, küstahça bir hata dendi...
·
Puan vermedi
Kronik olarak mutsuz, dirimi hiç kalmamış bir adamın romanı İnsanlığımı Yitirirken. Topluma yabancılaşan ve roller icabı maskeler takınmayı tercih eden bir karamsarın romanı. Neden yaşıyoruz, yaşamanın ne manası var, iyilik, kötülük nedir gibi derin sorular sorup sonra cevaplarının peşine düşmektense, kendi yaşamını canlandırmaktan ziyade ölmeyi, uyuşmayı seçen bir adamın romanı. Dönüp çocukluğuna baktığımızda, orada görülmek, sevilmek isteyen çocuğu hemen görüyoruz, istismar edilen, ihmal edilen, yalnız bırakılan çocuğu. Çocukluk mühim, hepimiz biliyoruz, tamam. Ama yetişkin olan çocuğun da kendi çocukluğuna karşı bir sorumluluğu var gibi geliyor bana. Geçmiş travmaların içine saplanıp hep alacaklı gibi beklemenin ya da saplandığın yerde debelenip durmanın ötesine geçmeye de yetişkinin gönlü olmalı biraz. Orada sanırım en mühim şey; o isteği duyabilmekte. Yaşama gücü olmayınca insanın her şey inanılmaz anlamsız geliyor. Belki de yaşamın biricik anlamı ya da en birinci amacımız onu canlı tutmaktır. İçim sıkılıyor, hiç bunları düşünecek havamda değilim. Müzik falan açmalı, yürüyüşe çıkmalı, iki dost görmeli, kuşlar, bulutlar, deniz… İnsan gözünü doğadan, elini insanlardan çekmemeli. Yalnızlık Allah’a mahsus
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 202333,2bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.