Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Altını çizdiklerim.
Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır. Ulaşamayacağımız bir şeylerin var olduğunu bilmek, ancak en ilkel bir biçimde anlayabileceğimiz en derin aklın ve en parlak güzelliğin belirtilerini görmek, bu bilgi ve bu gerçek dindarlığın tâ kendisidir, işte bu anlamda, ve yalnız bu anlamda, derinden dindar
83 syf.
·
Puan vermedi
Hoşgörü, dünya üzerinde yaşayan tüm toplumlar olarak kavgasız, gürültüsüz yaşayabilmemizin en temel şartıdır. Bunun için aynı dilden, aynı dinden, aynı ırktan, aynı cinsten olmamız da gerekmez. Hatta bunlar aynı olmadığı zaman hoşgörüye daha muhtaç bir hale geldiğimiz de yeryüzünde denk geldiğimiz olaylar sebebiyle su götürmez bir
Hoşgörü Üstüne Bir Mektup
Hoşgörü Üstüne Bir MektupJohn Locke · Liberte Yayınları · 2012393 okunma
Reklam
Türkiye'de sosyolojinin kurucusuyla, cumhuriyetin fikrî kurucusu aynı kişidir! Bu bile sadece, sosyolojinin devletle ne kadar bağlı olduğunun bir işaretidir. Bunun konumuza etkisi sosyolojinin uzun yıllar sekülerleşmeyle, laikleş(tir)meyi birbirine karıştırması olmuştur. Buna tepki duyan İslamcı sosyologlar/ilahiyatçılar ise, Türkiye'de dindarlığın kamusallaşmasını, yani sekülerleşmesini, ilginç bir biçimde sekülerleşme kuramlarının çöküşü olarak okumuşlardır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Günümüzde entelektüel olmak ile dine mesafeli olmak ilişkili göründüğü için, entelektüel camiada kabul görmek isteyen birey veya bu camiada sosyalleşen birey, dine mesafeli hale gelebilir. Leuba'nin (1917), seçkin bilim adamlarının inançsız olduğunu gösteren araştırmasından hareketle birçok kişi, eğitimli olmakla ile inançsız olmak arasında olumlu bir ilişki olduğunu iddia etmiştir. Ancak bilim adamı tek başına faaliyet yürüten ve diğer meslektaşlarından bağımsız hareket eden bir kişi değildir. Bilimin kurumsal yapısı nedeniyle, bilim adamının çalışma yaptığı alandaki kişilerden, görev yaptığı kurumdan, etnisitesinden ve ideolojik görüşünden ayrı olarak bilimsel faaliyet yürütmesi pek mümkün değildir. Bilim adamı bir bilimsel geleneğe dâhil olarak faaliyet yürütür. Bilim adamı belli bir bilimsel çevrenin içinde yetişir ve belli bir bilimsel bakış açısının mensubudur. Bundan ötürü, bilim adamları için de sosyal çevrenin belirleyici etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. Mauss'a (1969) göre akademisyenler arasında dindarlığın düşük olmasının nedeni, akademisyenliğe geçişteki seçiciliktir (s. 129). Nitekim bilim çevrelerinde pozitivist bilim anlayışının etkin olduğu ve bilim camiasına kabul edilmek veya tutunmak isteyenlerin de bu anlayışı zamanla benimsedikleri bir vakıadır. Vitz (2013b), bu durumun en güzel örneklerinden biridir. Stark'a (2002) göre bilim adamlarının inançsız çıkmaları, araştırmanın yöntemiyle ilgilidir,
Bu noktada, modern kölelerde de, örneğin ABD'nin güney eyaletlerindeki pamuk işçilerinde, doğal ve zorunlu olarak Hıristiyanlığın çok güçlü bir etkisi vardır; bu dindarlığın altında, kendi başlarına kaçmanın bir yolunu bulamadıkla­ rı, korkunç bir zulme verdikleri tepki yatmaktadır.
Dindarlığın etkisi
2005 yılı Temmuz ayında: 2 Trilyon toplanıyormuş. İlin müftüsünün kaçak elektrik kullanan evlerde alınan abdestin, kılınan namazın kabul olmayacağı şeklinde ki bir fetvası, Diyanet İşleri Bakanlığı'nın da bu fetvayı doğrulamasından sonra aynı ilde elektrik abonelerinden ayda 5 Trilyon toplanmıştır..
Reklam
·
Puan vermedi
Cenk Reyhan, şarkiyatçı görüşün kapitalizmin kökenlerine yönelik olarak geliştirdiği yaklaşım modellerini incelemiş, yeni bir yaklaşım modeli geliştirmeye çalışmış ve bunları da Osmanlı belgeleri ile sorgulamak istemektedir. Cenk Reyhan, Weberci ve Wallersteinci yaklaşım modellerinden hareketle sorgulama yapmaktadır. Batı dışındaki toplumlar
Osmanlı'da Kapitalizmin Kökenleri
Osmanlı'da Kapitalizmin KökenleriCenk Reyhan · Tarih Vakfı Yurt Yayınları · 20084 okunma
Dindar ve ahlâklılık kavramları derinden düşünüldüğünde dindarlığın yüksek bir ahlâkı doğurması gerektiği açıktır. Fakat unutulmamalıdır ki din, ahlâkı sebep değil, sonuç olarak değerlendirir, her türlü eylemin değerinin Allah’la ilişkiden türetilmesini bir gaye olarak vazeder. Bu anlamıyla ahlâkın, bütün nefsânî istekleriyle Allah karşısında bulunan insan için ne denli güç ve ulaşılması zor bir hedef olduğu açıktır. Evet, dinî uygulamaların hem dindar olabilmek için hem de dindarlığın iktiza ettiği bir ahlâkî duyarlılığa sahip olabilmek için hazırlayıcı bir etkisi vardır. Yani mümin, ibadetleri çoğunlukla dindar olduğu için değil, dindar olabilmek için yapar. Uygulama bir tür hatırlatma, teşvik etme ve alıştırma işlevi görür. Dindarlaşma çabası, nefse karşı süregiden bir cihat olduğundan sürçmelene, hatalara ve yenilgilere maruz kalır. Mümin, ancak hazları ile kulluk talebinin kıskacında yoğrulduğunda dindarlığa ve onun gereği olan yüksek bir ahlâka mazhar olabilir.
Sayfa 206Kitabı okudu
Birgivi’nin Osmanlı coğrafyasındaki etkisi son asırlara kadar devam etmiştir.318 Kendi döneminden hemen sonraki asırlarda pek çok âlim tarafından takip edilse de en dikkat çekeni Arap dünyasındaki algı biçimidir. Zira bu algı gerek Selefîlik ile Arap dünyasının (Mısır-Şam) ilişkilendirilmesi gerekse Osmanlı düşüncesinin, İbn Teymiyye tesirine
Dinin Cinsel Sosyalleşmeye Olumsuz Etkisi
Olumsuz açıdan ise (dinin kişisel entegrasyonun bozulmasındaki rolü ile ilgili olarak) aşağıdaki bulgular söz konusudur: Dindarlığın, otoriteryanizm ve dogmatizm ölçümlerinde görünen dar görüşlülük ile ilgili olduğu görülmüştür. Dindar insanların daha kolay yönlendirilebilir ve daha bağımlı olduğu bulunmuştur. Tutucu bir dindarlığın bilimsel gelişmelere engel olma ihtimali olduğu ve bunun da bazı cinsel sorunlara neden olduğu üzerinde durulmaktadır. Psikolojik testlerden elde edilen bulgulara göre dindar öğrencilerin daha çok kişisel yetersizlik ve kaygı yaşadıkları görülmüştür.
Sayfa 311
Reklam
_Hissedebileceğiniz en güzel şey, hayatın esrarlı tarafıdır. Sanatın ve bilimin beşiğinde, bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duymayan kimse, ölü gibidir. _Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir, delilik var olmuş bir zekânın yok oluşudur. Aptallık ise var olmamış bir zekânın var olmamaya devam
Suyun israf edilmemesi konusunda dindarlığın önemli bir katkısının olduğu düşünülebilir. Zira Ayten (2020) araştırmasında suyu israf etmeme konusunda dindarlığın olumlu bir katkısının olduğunu bulgulamıştır. Bu bulgu, abdest alırken bile suyun israf edilmemesi gerektiğini öğütleyen dinî öğretilerin bireylerin davranışları üzerindeki etkisi olarak okunabilir.
Babanın yanında ilk sigara ve/ ya içki içme yaşına dindarlığın da bir etkisi olabileceği düşünülerek incelendiğinde; kendilerini dindar olarak tanımlayanların, dindar olarak tanımlamayanlardan, babanın önünde ilk sigara içme yaşı açısından farklılaşmadığı anlaşılıyor.* Aynı şekilde; kendilerini dindar olarak tanımlayanlar ile dindar olarak tanımlamayanlar* arasında, ilk içki içme açısından herhangi belirgin bir fark bulunmuyor. Dolayısıyla, sigara ve içki konularının sosyoekonomik düzey ya da dindarlıkla ilgisinin olmadığı, geleneksel ataerkil hiyerarşiyle ilgili olduğu görülüyor.
176 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
VICENTE B. IBANEZ: HAYATI VE ROMANCILIĞI
Vicente Blasco Ibáñez, 1867 yılında, önemli bir kültür kenti ve Akdeniz'in başlıca limanlarından biri olan Valencia'da doğup büyümüştür. Küçük bir işletmeye sahip olan orta sınıftan Aragon kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Annesi sert ve dindar bir kadındır. Babasının bir ticarethanesi vardır. Blasco, çocukluğunda
Kulübe
KulübeVicente Blasco İbañez · Öteki Yayınevi · 200772 okunma
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.