"Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Hasan Âli Yücel Klasikleri Sıralı Tam Listesi"
(14.01.2021 Güncel)
Bu liste sürekli güncellenecek, yeni basılan her kitap yoruma ve konuya eklenecektir. Kitap ve yazar adları kolay ulaşım sağlanması adına yavaş yavaş link haline getirilecektir.
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir!
Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
Uzun bir aşamadan sonra (Geçmişini öğrenmek isteyenler #39501741 , #39692156 ve #39905161 iletilerine bakabilirler) Okurken Zorlanılan 100 Kitap listesini tamamladık, katkıda bulunan herkese çok teşekkürler. Liste sadece edebi eserleri kapsamakta. İlerleyen
Hiç hayat kadınlarıyla empati yaptınız mı? Onların “çalışma” koşullarından haberiniz var mı, haberimiz var mı? Onlara iş verir miyiz, onlarla evlenir miyiz? Herkesin cevabı koca bir “hayır” olur. Fakat onların orada olmalarının sebebi biziz. Bedenini satan kadınların, tacize tecavüze uğramış çocukların acılarında bizim sorumsuzluğumuz,
...
köyün delisine
gezi direnişine
mürekkep kokusuna
kibrimden tenzilat yapmam diyenle
kendini kurt sanan çakala siktir çekene
mahsun yüzlü şövalyenin hayallerine
cumartesi annelerine
dersim otuz sekiz
taksim yetmiş yedi
madımak doksan üç
suruç ve gar sıfır on beş'te
yitirdiklerine
ve arkadaşlık günlerine
ve birgün ölüm haberlerindeki kendi
adına
yaşlandın adamım
DEV-GENÇ mitingi sandın yağmuru
...
Bu topraklarda, Yeni Camii bile üç yüz elli yıllıktır. Bunun bize ve birilerine bir şey söylemesi gerekir. En basit ifadeyle, doksan yıldan ibaret değiliz.
“Dilimizdeki sayılarda dört işlemden herhangi biri yapılarak ulaşılan bir sayı pek görülmemektedir. Fakat Fransızcada sayılar yükseldikçe, yapılan işlemler bir hayli kafa karıştırıcı olmaktadır.
Mesela 92 (doksan iki) sayısının Fransızcadaki hâli: ‘quatre-vingt-douze’dir. Bu adamlar bu üç sayıyı almış, önce 4 ile 20’yi çarparak 80’i bulmuşlar, sonra da 12’yi ekleyip nihayetinde 92’ye ulaşmışlar.
Bu tarz işlemleri neredeyse tüm büyük sayılarda hiç üşenmeden yapmışlar.
Elimiz değmişken bir örnek daha verelim ki iyice pekişsin: 78=soixante-dix-huit. Yani, 60 ile 10’u topluyor, 8’i ekleyip çok şükür ki 78’e ulaşıyoruz.
Bunun bir de ‘soixante-quinze’ hâli var ki evlerden ırak;)
Fransızca beni yorduğu için birazdan devam edeceğim. Tavsiyem odur ki siz de biraz dinlenin.
Yatıp kalkıp üst düzey bir pratikliğe sahip olan Türkçe için şükretmek gerektiğini, özellikle diğer dillerdeki sayıları görerek anlamış bulunmaktayız. Çünkü dil, insanı yormamalıdır.”
SONUNA KADAR OKUYUN!
İbn-i Abbas (r.a.) Hazretleri'nden naklen Muaz b. Cebel rivayet ediyor:
- Bir gün Resulullah (s.a.v.) ile beraberdik. Ensardan birinin evinde toplanmıştık... Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık. Bu arada, dışarıdan bir ses geldi;
- Ev sahibi... İçerdekiler.. Eve girmem için bana izin verir misiniz? Benim sizden bir
"Hiçbir şeye şaşırma, hakikatin de insanların da iki yüzü vardır. ''
Amin Maalouf
Kuran'da Allah'ın doksan dokuz adının olduğu geçer. Pekala bu sayıyı yüze tamamlayan gizemli bir ad var mıdır? Yüzüncü Ad ile ilgili olarak; bu adın Hz. Süleyman'ın yüzüğünün üstünde yazılı olduğu, Nuh'un bu adı söylerek Tufan'dan kurtulduğu, bu adı
#39501741 iletisiyle başladığımız "Okurken Zorlanılan Kitaplar " listesinde son aşamaya geldik. #39692156 iletisindeki oylamayı bitiriyorum .Bir sıralama oluşturdum kendimce. Az okunan kitapları da göz ardı etmemek için oy sayısına değil, beş anketteki yüzdelere göre yaptım
“Kurtlarla koşan kadınlar”
Bu serüven, bana ,kızkardeşim, annem, yol arkadaşım, sırdaşım, rehberimin tavsiyesiyle aynen şu ruh halindeyken
‘’Sanırım ölüyorum ve yapabileceğim hiçbir şey yok’’ dediğim bir anda..
Onun bana ; evet tekrar başlaman için ölmen gerekiyordu ve öldün, şimdi git kitabı oku! demesiyle başladı ve inanın bana tekrar tekrar
Kapısını çaldığım yaşlı adam için de öyle mi olmuştu acaba? O da burada doğmamıştı. İstanbul doğumluydu, Amerika’ya dört yaşında gelmiş -getirilmiş demek daha doğru- olduğu için, hele o yılların koşullarında, yani 20. Yüzyıl başlarında Amerika’yı filmlerden tanıma olasılığı hiç yoktu. Amerikanın filmlerini gören değil, yaratan ve dünyaya gösteren biriydi o. Kendini Amerika’lı sayan bir Anadolulu, Rum sayan bir Türk, Türk sayan bir Rum, Anadolulu sayan bir Amerika’lı, New York’lu sayan bir göçmen, göçmen sayan bir New York’lu. Belki de hiç biri. Hem hepsi, hem hiçbiri. Üst üste binmiş kimliklerin çoğaltırken azalttığı, güçlendirirken zayıflattığı bir adam. Adı Elia, adı İlya, İlyas, Aliya; soyadları Kazancıoğlu, Kazan; annesinin kızlık soyadı ise Şişmanoğlu.
Evinde sehpanın üstüne gelişigüzel atılmış üç Oscar heykelciğine rağmen hâlâ Amerika’lı mıyım diye düşünen, bir an tam bir Amerika’lı olduğuna karar veren ama sonra Amerikanın çok kötü davrandığı ve her zaman da öyle davranacağı bir göçmen olduğunu düşünen, doksan yaşındaki ağaçlara benzeyen, doksan yaşında bir adam. Anadolu’da bu yaştaki insanlara çınar derler, burada ne derler acaba?