“Bir zamanlar güçlü olan yargıç Ivan Ilyiç artık güçsüz ve ölmek üzeredir. Aynı zamanda yüksek bürokrat olan doktor ona tıpkı onun davalılara davrandığı gibi davranır. Yargıçın hayatındaki yanlışları anladığı an son anlardır. Ve adalet öldü mü bürokrasi hiç sesini çıkarmaz...
Niçin hep acı şeyler yazayım?Dostlar,yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar."hep kötü,sakat şeyleri mı göreceksin?" diyorlar."hep açlardan,çıplaklardan,dertlilerden mi bahsedeceksin?Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan;bir karış toprak,bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden ;cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden;doktor bulamayanlardan;hakkını alamayanlardan başka yazacak şeyler ,iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk,yüreği kederli? Bu memlekette yüzü gülen , bahtiyar insan yok mu?"
Hem zaten bir noel kartındaki melekler gibi kendini çevreleyen güzel bir eşe, güzel çocuklara ve güzel bir köpeğe sahipse, bu doktor Gordon bana nasıl yardım edebilirdi ki?
Hocaları itibarsızlaştıran bir toplum psikiyatristlere mahkum oldu. Dünya ve ahiret saadetinin ücretsiz yolunu bırakanlar, her seansına yüklü miktarlar ödedikleri doktor kapilarinda çare aradı. Ne var ki doktorlarda hastanın derdinden muzdaripti. "Kendi muhtacı himmet bir dede, nerede kaldı gayrı ya himmet ede.“
“Hastaydım. Çokça güneşe çıkmalıymışım, öyle söyledi doktor!” dedi çocuk. Çocuklar hastalıktan her zaman gurur duyarlar. Onları bu yaşadıkları tehlikenin büyüklerin gözünde iki kat daha büyüteceğini bilirler çünkü…
İnsanlık tarihi boyunca bebekler biraz daha fazla besin, uyku, kundak, bez değiştirme ve son zamanlarda da düzenli doktor ziyaretleri gerektiren, nispeten etrafının farkında olmayan minik paketler olarak görüldüler.