Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsan doğanın bir parçası olduğu halde, doğadan ayrılmıştır. Bir yuvası olmadığı halde, tüm öteki yaratıklarla paylaşmakta olduğu yuvaya zincirlenmiştir. Rastlantısal bir yer ve zamanda bu dünyaya fırlatılmış olan insan, yine rastlantısal bir şekilde oradan çıkmak için zorlanmaktadır. Kendi bilincine varmış olduğu için güçsüzlüğünü ve varoluşunun sınırlamalarını algılamaktadır. Kendi sonunu, yani ölümü gözünün önüne getirmektedir. O, varoluşunun ikiye bölünmüşlüğünden hiçbir zaman kurtulamaz; istese bile, kendisini ruhundan özgür kılamaz. Yaşadığı sürece bedeninden de kurtulamaz. Bedeniyse, onun yaşamak istemesini sağlar.
İçine not yazılıp denize fırlatılmış şişe gibiyim. Ne gidebiliyor ne de kalabiliyorum. İçimdeki dertler bana ait değil.
Reklam
Sulara fırlatılmış bir çakıl taşı gibiydim;dalgaların dövdüğü,oraya buraya attığı,kıyıda bir yere bırakılmak üzere yuvarlanıp duran bir çakıl taşı.
Sen çaldıkca Teodorakis Bir mor yağıyor üstüme . .. Dudaklarım öpüşmekten mosmor ... Bir putum sanki ilahilerle denize fırlatılmış Ve bir deniz yağıyor üstüme
Bu kocaman anlamsız karmaşa içinde --modernlik denen bu umarsız saçmalığın içine atılmış; 'fırlatılmış'ken --, 'dış dünya' bir yana, daha kendi kendisiyle bile --ancak arada bir-- uyum içinde olabildiğinde, gene de kendine aykırı düşüyor, kendi kendini çeliyor, kendinden acı çekiyorsa, kişi --- daha ne olsundu ki!?..
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan İçindeki çocuğa sarıl Sana insanı anlatır
Reklam
- gençlik geçtiğinde hasretini çekiyoruz ama onu yaşamak da zevkli bir oyun değil. + zevkli değil çünkü kendini birden çocukluktan atılmış, yarışan ve en güçsüzler ile hassaslarla alay eden yetişkinlerin dünyasına fırlatılmış gibi görüyorsun.
Sayfa 47
Beckett'in “kurduğu” ve sahneye çıkartıldığı an tiyatro tarihine geçen “oyun” Godot'yu Beklerken'dir. Bu oyunda karakterler “gösteri” dünyasının “komik ikili”leri, özellikle de birbiriyle itişerek güldürü üretirken, bir yandan da insanın trajik konumunun altını çizen sirk palyaçoları model alınarak düzenlenmiştir. Oyunun kahramanları, oyun boyunca “oyun” kurarlar sahnede. Sanki hiç yetenekleri yokken, ya da tüm yeteneklerini yitirmişken zorla sahneye çıkartılmış (dünyaya fırlatılmış) birer beceriksiz oyuncudur onlar. Onlar, “dünya bir sahnedir” diyen büyük Shakespeare'in “oyuncu”larıdır: sahneye itilivererek yaşama oyununa zorlanan, “Macbeth”te dile getirildiği gibi, rolleri bitince de sahneden indirilip unutuluveren “insan”… Beckett'in Godot’u Beklerken’deki oyuncuları her gün, sonsuza dek sahneye çıkmak zorundadır; çünkü —belki de biri “beden”i, öteki “ruh”u simgeleyen— bu “trajikomik ikili”, tıpkı palyaçolar gibi tüm insanlıktır. Onlar “Şarlo'”nun yakın akrabalarıdır. Onların da “Şarlo” gibi “sahne isimleri” vardır: Gogo ve Didi; oyun boyunca, “sahne ismi” “Godot” olan, onları bekletip de gelmeyerek onlara “oyun oynayan” bir başka “oyuncu”yu beklerler...
Samuel Beckett Yüz Yaşında/Ayşegül YükselKitabı okudu
Savaş karşıtlığının ne güzel bir ifadesi bu …
Velhasıl kimsenin çocuğunu, dedesini, sevdiğini, kimsenin kimsesini, başkasının savaşına yollayamam ben. Gidince ölüyorlar çünkü. Ve kimsenin ölümünü göğsüne şeref nişanı gibi takıp gezemem. Onlar analarının kucağından, babalarının omzundan, sevgililerinin rüyalarından, göğe fırlatılmış yıldızlar gibi koparıldıklarında… Yarın uyanmak yok gibi sonsuza dek uyuduklarında… Arkalarından tebrik ve teşekkürleri toplayamam ben.
Sayfa 205 - Hep Kitap
“İnsanlık bir çırpıda aciliyet çağına fırlatılmış oluyordu böylece.”
Reklam
Anılarımı bugünümle inşa ediyorum. Şimdinin içine fırlatılmış, oraya terk edilmişim…
Sayfa 58 - Can Yayınları
Bir akşam limanda yürüyüşe çıktım; Buenos Aires’te yaşarken edindiğim bir alışkanlıktı bu; yelkenlilerin, eski tuğla tersanelerin, vinçlerin, gemilerin, denizcilerin ve martıların arasında dolanırdım. Ne zaman oraya dönsem yapardım bunu; sanki bir şehrin sırtında ve önsözünde taşıdığı bir gençlik kitabının sayfalarına dönmek gibiydi. Fakat burnu havada lokantalar, çatı katları, kafeteryalar ve kapıcılar buldum karşımda; hepsi öylesine değişmiş, gururla sunulmuş ve fena halde pahalı bir dünyaya aitti ki fırlatılmış bir taş gibi kaçtım oradan.
Sayfa 25 - Jaguar Kitap
Hiçbir insan ötekileri anlayamaz.Şairin dediği gibi, hayat okyanusunda birer adayız; aramızda bizi tanımlayan, birbirimizden ayıran deniz vardır. Bir ruh istediği kadar başka ruhun ne olduğunu anlamaya çalışsın, olsa olsa kiminle iki çift laf edebileceğini öğrenmiş olur—zihninin zeminine fırlatılmış şekilsiz gölgenin kim olduğunu.
Sayfa 430 - Can Yayınları
Avrupa'da zamanı olan çok azdır. Belki de hiç yoktur. Bu yüzden herkes yaşamın içine fırlatılmış birer taş gibi koşuşturur. Hemen hepsi yürürken yere bakar ve daha hızlı ilerleyebilmek için kollarını ileri savurur.
Sayfa 55 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
dünya ayaklanmıyordu evren bomboştu ben ayaklanıyordum uzaya fırlatılmış gibiydim
Sayfa 32 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.