Buda'yı Ararken Rumi'yi Buldum
"Herkes aradığını bulamaz,bulanlar sadece arayanlardır"
Süveyda bir üniversitede akademisyendir..
Afrikada tanıştığı bir Amerika'lı sayesinde Kendisini bulmaya Katmanduya gitmeye karar verir.
14 gün boyunca manastırda kalır.
Burada meditasyon seansları,lotus oturuşu ve nefes egzersizleri
Kitabı okurken, daha önce bu konu hakkında birçok video izlediğim için, pek faydalı olduğunu düşünmedim. Yani sayfalar ilerledikçe bir fayda gördüğümü düşünmüyordum çünkü hali hazırda yazılan tavsiyelerin videosunu izlemiştim. Ancak kitap bittikten sonra ilginç bir şekilde ertelediğim çoğu şeyi normal hayatımda ertelememeye ve günler öncesinden
SULTAN ALPARSLAN
Anadolunun kapısını müslümanlara açan büyük İslâm kahramanı
Üzerinde yaşadığımız bu cennet vatanı bizlere armağan eden büyüklerimizden birisi de Sultan Alparslan'dır. İslâmın bu bahadır evlâdı Malazgirt'te kalabalık Bizans ordusunu perişan ederek Anadolu'nun kapısını Müslümanlara açmıştır. Fetih ordusu da açılan
Kitap Marcus Aurelius'un Düşünceler kitabından bir alıntıyla başlıyor ve adını da bu alıntıda geçen "günübirlik hayatlar" dan alıyor.
Alıntı ise şöyle:
"Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın."
Bu alıntı hafif bibliyoterapi tadında geçen kitabın sonuncu öyküsünde daha da anlam kazanıyor.
Kitap toplamda 10 öyküden oluşuyor. Ve konular genelde ölüm teması üzerine şekillenmiş. Yazarın henüz ölüm kaygısı ve yaşlılıkla ile bazen baş edemiyor olması, yer yer bunu düşünmesi, kendi içinde halledemeden başkalarına desteğinin olmayacağını açıkça göstermesi, sonrasında bu kaygı üzerine çalışması, kitaba ve terapiste şeffaflık katmıştı ve bu şeffaflık da beni daha güvende ve rahat hissettirdi.
#y:
Günübirlik Hayatlar 413 Zaten Yalom danışanlarına karşı oldukça açık, nazik bir terapist. Terapi esnasında kimi zaman 'ah bu soruyu sormamın zamanı mıydı şimdi' dese de kimi zaman da kendine şefkatle yaklaşıp 'ben de insanım' demeyi biliyor. Terapilerde bu rahatlığı danışanlara da yansıtıyor.
Terapistin monologları yazıları daha da akıcı hale getirmişti. Bazı yerlerde terapist koltuğunda ben olsam böyle demezdim desem de gayet başarılı bir kitap olmuştu. Kitap kapağındaki fotoğrafı tam anlayamadım. Terapötik Okuma Grubunun Nisan ayı kitabı buydu. Orada arkadaşlarla fotoğrafı konuşuruz artık.
#Schopenhauer
*Yazar
#Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
13 haberlerini sunmak için tekrar karşınızdayız. Ülkemizin yaşadığı krizden dolayı her geçen gün yeni bir eylemle karşılaşmaya alıştık. Bugün de çocuğunun kitap, defter ihtiyacını karşılayamayan bir baba zorla bir yayınevine girip önüne gelen kitapları toplayarak yol ortasında eylem yapmaya başladı. Söz konusu kişi boğaz köprüsünün üstünde
Genç bir mürebbiye olan Emily çalıştığı ailenin malikaneyi satıp Boston'a taşınması ile zor günler yaşamaktadır.
Malikanenin yeni sahipleri onu yanlarında çalıştıracaklar mı? Ve dahası yatalak olan kardeşini malikanede isteyecekler mi? Tüm bu sorular Emily'nin zihninde dönüp dururken, uzaktan görünen posta arabası ile kaderine doğru yürür genç kadın . Gloria Malikanesinin yeni sahipleri gelmişlerdir ve evin hanımı daha görür görmez Emily istemez ve kovar. Buna rağmen evin beyi ona merhamet eder ve yeni bir iş bulana kadar malikanede kalmalarına izin verir.
Genç, güzel Emily ve evin yakışıklı beyi Arthur...
Arthur ; eşini severek evlenmemişti Hannah'ın babası ölüm döşeğindeyken ettiği vasiyet üzerine gerçekleşmişti bu evlilik. Arthur'un kalbi aradan geçen senelere hattâ kızları Lena'ya rağmen Hannah'ı sevememişti.
Emily, Arthur'un da yardımıyla başka bir ailenin yanında mürebbiye olarak iş bulur. Daha ilk göz göze geldikleri anda birbirlerinden etkilenen bu iki aşık birbirlerinden uzaklaşsalar da kalplerinde ki aşk, içlerinde ki özlem daha da büyür. Ne yaparlarsa yapsınlar kalplerine söz geçiremezler. Tutkulu bir aşk ile birbirlerine bağlanmışlardır artık. Lâkin gözden kaçırıkları şey ; Hannah'ın onlara yapabilecekleri kötülüklerdir.
Evet sevgili kitap dostlarım anlayacağınız üzere Yediveren Kışı bir aşk romanı, kavuşamamanın romanı desem de sonunda harika bir sürpriz sizi bekliyor olacak :-)
Her zamanki gibi benden bu kadar, devamı ve çok daha fazlası için kitabı okuyunuz diyorum. Tavsiyemdir, türü sevenlerin çokça seveceği bir kitap
Yediveren KışıYağmur Kutsal · Kumran Yayınları · 202414 okunma
"Acı çeken her insanın yüreği soylulaşır..." (s.497).
Şu yeryüzünde savaşlar, iç çatışmalar, şiddet, haksızlık ve adaletsizliklerin yolaçtığı ne çok acı var değil mi? Çoğu zaman bize dokunmadığı sürece kendi inşa ettiğimiz küçük dünyalarımızda yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Kulağımıza gelen ve gözümüzle şahit olduğumuz bu acılara kafamızı
''Her gün bir öncekinden küçücük ayrıntılarla farklılaşıyordu ve olaylara ve zamana muhatap zihnin zamanı algılayışı beklediği, amaçladığı bir menzil üzerine kuruluysa, geride kalan günler içerikleri bir bilinçle amaca özgülense bile rakamdan öteye geçemiyordu. Üç gün geçti deniyordu mesela, o olaydan bu yana. O üç günde hissedilenler sebebiyle çok değerliydi geçen zaman ve kaydediliyordu aşılan mesafe olarak bir yere ama dillendirişi bir sayı sıfatından öteye geçemiyordu. Dilin bir eksikliği değildi. Olsa olsa insanın ve algılayışının bir eksikliğiydi. Soyut kavramlarla somut kavramları bir tutamıyor, bağdaştıramıyordu insan, biriktirirken.''
Kitaba başlamadan önce çok fazla "İyi bir dönemden geçmiyorsanız okumayın." tarzı yorum gördüğümden ötürü başlamaya çekindiğim bir eserdi açıkçası. 800 küsür sayfalık ve ağırlıklı olarak dram, arkadaşlık ve geçmiş travmaları üzerine kurulu sindirmesi zor, ancak bana kalırsa anlatım olarak oldukça eksik bir kitaptı. Kitabımızın ana
Saatler , günler , aylar ve yıllar tükenir , geçen zaman geri döndürülemez, gelecek zaman da bilinemez; insanın kendisine yaşaması için tanınan süreye memnun olması gerekir.
İslam davetinin ilk günleriydi. Mekkeli müşrikler, günden güne büyüyen hak dinin önünü almak üzere Dârünnedve’de toplantı üzerine toplantı yapıyorlardı. Yine bir gün Kureyş’in ileri gelenleri burada toplanıp iman edenlere karşı ne gibi tedbirler alacaklarını konuşuyorlardı. Toplantı esnasında, birisi Ümeyye b. Halef isimli azılı bir müşriğin
Karamazov Kardeşler gibi zirvedeki bir eserden başlama cahilliğimden sonra(#232349654) aynı hataya bir kez daha düşmemek için adımlarımı daha dikkatli atmaya karar verdim ve Proust üzerine uzun uzun araştırma yaptım.
Din ve Maneviyatı akıl ve mantıkla böylesine bağdaştıran bir başka insan bulamazdık.
O, din’in dünya’dan ayrılmasını bunun için kat’iyetle istedi. Fakat, İslâm dininin kural ve telkinlerini değerlendirirken, O’nun dayandığı akıl-mantık-halk psikolojisi terkibine, hiç bir ünlü ilâhiyatçı yetişemedi.
☆
Sizlere bir Zekeriya Sofrası misâli vereceğim.