Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Geçmiş siliniyor, silindiği unutuluyor, yalan gerçek oluyordu.
"kafka’nın değişim eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek için çabalarını kaçımız düşündü ki, yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz? kaç kişi sanat adı altında mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? kız çığlıklar içinde kaçarken mozart onun peşinde koşuyordu. üstü
Reklam
"Çoğu kez yüzlerinde, omuzlarında ve bileklerinde, birer hikaye özeti gibi duran bıçak yaraları olurdu bu tayfaların. Gözlerinde de, bu yaraları açan bıçakların parıltısı… Hatta, geçmişin karanlığında kalacağı yerde tafyaların gözlerinde soluk alıp veren bu çelik mavisi parıltılar kimi zaman öyle keskin oluyordu, öyle acımasız görünüyor ve öyle şiddetli yanıp sönüyordu ki, eminim, ister istemez tayfaların baktığı her yer biraz yaralanıyordu. Kıpırtılar, sesler ve yelkenli gemiler gibi gözüken şimdiki zamanın yüzünde küçük küçük, yara izine benzeyen pencereler açılıyordu yani ve anımsamak istemeyen bir geçmiş, bu pencerelerin gerisinde, alaycı bir sesle küstahça uğuldamaya başlıyordu."
Zaman ileriye doğru akıp gittiği sürece, büyülendiğimiz "gelecek" el değmemiş "geçmiş"ten başka bir şey değildir.
(İnsanlar) kendileriyle birlikte maddeye de evrim yaptırmak için gelmelerine rağmen, bunun tam tersi olmuş, madde ve eşya ön plana geçmiş ve insan maddeye bağımlı ve onun esiri haline gelmiş.
Şimdiki anda düşünemezsin. Düşünmeye başladığın anda o artık geçmiş olur. Güneşin doğuşunu izliyorsun; gördüğünde diyorsun ki: "Ne güzel bir gündoğumu." Geçmiş oldu bile. Güneş doğarken "Ne güzel!" bile diyecek yeterli boşluk yoktur çünkü sen bu sözleri -Ne güzel!- söylerken yaşantı geçmiş oldu bile;zihin şimdiden onu hafızasından tanır. Ama tam olarak ne zaman güneş doğuyor, tam olarak hangi zaman güneş doğmakta, nasıl düşünebilirsin? Ne düşünebilirsiniz? Doğan güneş ile birlikte olabilirsiniz ama düşünemezsin. Senin için yeterli yer vardır ama düşüncelerin için yoktur.
Reklam
"Bir gün gençlik uçup gittiğinde, sadece bedenin dinçliği değil, gönlün isteği de söndüğünde çok yanacaklardı ama iş işten geçmiş olacaktı."
BİR GÜN ANLARSIN Uykuların kaçar geceleri Bir türlü sabah olmayı bilmez Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar, ne yastık Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın Onun unutamadığın hayali Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar
Geçmiş üç H - hafıza, hüzün ve haksızlık - demek bizim için. Gelecek ise başarının süslemeleriyle bezenmiş bir sığınak, daha önce hiç sahip olmadığın bir emniyet duygusu, çoğunluğa katılma, normalleşme arzusu.
''Bir grup genç insan reel hayatla, okudukları kitapları arasına sıkışmış ve çıkış yolu arıyorlardı. Sakındıkları her şey karşılarına çıkıyor ve kendilerinden yeniden tercih yapmalarını bekliyordu. Her tercih biraz daha yoruyordu zihinlerini. Cahiliye adını verdikleri geçmiş yaşantılarından kalan herkesi bir çırpıda siliveriyor ve gitgide koyulaşan yalnızlığa düşüyorlardı. Müşrik! anne ve babaların, iman eden! oğulları candan bir sarılışı unutuyorlardı bir zaman sonra.''
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Terk etmek zorunda kalsan da beni, sevdiğindeki kalbi değiştirmeyeceksen, terk ederken bile, üzmek isteme beni ve ayrılıktan bahsetme ayrılırken! Kederli yarından bir evvelki akşamdan son bir an daha akıp gitsin okşayışlarla, sevişenlerin ayrılık vakti gelip çattığında, birkaç damla zehir ver bana. Yapıştıracağım dudaklarımı dudaklarına, istemem kapayayım göz kapaklarımı, ölüm beni benden alırken; bırak saadetle uyuyayım asırlarca, öperken yanaklarını, gözlerine bakarken. Günler, belki çok seneler sonra mezarımı terk etmemi buyurduklarında, hatırlar da uykudaki dostunu ve inersin göklerden uyandırmak için onu. Yine basarsın beni beyaz sinene, yine sararlar beni sevdiğim kollar, uyanırım, bir an içim geçmiş diye düşünerek öperken yanaklarını, bakarken gözlerine.
Uyku
Bu oldukça zor bir soru, korkarım benden çözmemi istediğin sorular biraz fazlalaşıyor. Geçmiş ve şimdiki zaman benim araştırma alanıma giriyor,fakat bir adamın gelecekte ne yapabileceği gerçekten zor bir soru.
Sayfa 414Kitabı okudu
“Peki sizin ayrıcalığınız ne?" diye soruyor. “Çok basit.” diyorum. “Okumak, sadece okumak. Okuyan insan dünyanın aklına yaslar sırtını.O zenginlerin arkadaşları- birkaç finansçı, üç beş holding yöneticisi, üstelik içtenlikten her zaman şüphe duyulan ilişkiler içindeler. Oysa benim dostlarım dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı, en yaratıcı insanları: Aristoteles, Platon, İbn Rüşd, Faulkner, Homeros, Nietzsche, İbn Haldun… bunları hangi maddiyatla bir tutabilirsin?”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.