Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil _Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız. _Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu? _Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar _Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür. _Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
Tenzih ve Teşbih
Vücud bilinemez olup, şeylerden mutlak münezzehtir. Ancak kutsal metinlerde ve alemdeki ayetlerle vücud kendini göstere­ rek, insanlara vücudun sıfatlarını bilmeleri sağlanmıştır. Kelam terminolojisinde, Allah'ın bilinemezliği ve herşeyden münezzeh oluşu tenzih veya "karşılaştırılamazlık" olarak adlandırılır. Buna göre, Allah hiçbir
Reklam
"Gerçekliğin tanımı, tanımlayanın duyarlığına göre değişiyordu."
Sayfa 124Kitabı okudu
CEMİL MERİÇ'İ TANIMA
Cemil Meriç, diyalektiği bir metot olarak uygulayan 'serazat' bir düşünür; sonunda titreyip kendine/yuvaya dönmüş, hidayete ermiş, hak yolunu bulmuş eski bir Marksist; Batı'yı tanıdığı ölçüde, ışığın ancak Doğu'dan gelebileceğinin farkına varmış eski bir batıcı; Doğu ile Batı ve/veya 'muhteşem bir mazi' ile
... gerçekliğin tanımı, tanımlayanın duyarlılığına göre değişiyordu.
Sayfa 124 - AyrıntıKitabı okudu
İnsan zihni kendi sınırlarını dünyaya dayatmaktadır; kendi sınırlarının ötesinde akıl yürütme iddiasında bulunursa da, çözülmez çelişkilere takılıp kalmaktadır. Ama gücümüzü de bu daralmadan almaktayızdır: Algıladığımız dünya, tanımı gereği mantığımızın kurallarına uyar, çünkü bilinemez gerçekliğin zihnin mimarisi içinde kırılmasından ibarettir.
Reklam
Televizyon ekranına çıkan herkes az çok Aktör/Aktris’tir
En basit ifadesiyle mesele, televizyonun yeni bir hakikat tanımı getirmesidir (veya muhtemelen eski bir tanımı canlandırmasıdır): anlatıcının inandırıcılığı bir önermenin hakikatinin nihai sınanmasıdır. “ inandırıcılık” burada anlatıcının geçmişte gerçekliğin sert sınamalarından geçmiş cümleler kurma siciline karşılık gelmez. Sadece aktör/habercinin iletiği bir samimiyet, özgürlük, kırılganlık veya çekicilik izlenimine karşılık gelir. … Televizyonda inandırıcılık hakikati anlatmanın belirleyici testi olarak gerçekliğin yerini alıyorsa, performansları devamlı doğru kişi yarattığı sürece, siyasi liderlerin gerçekliğe kafa yorup canlarini sıkmaları gerekmez. Örneğin bugün Richard Nixon’un ismini saran lekenin yalan söylemesini değil, televizyonda yalancı gibi görünmesinin sonucu olduğundan şüpheleniyorum.
Sayfa 136 - Ayrıntı, 11. Basım 2022, çev: Akın Emre PilgirKitabı okudu
"Bilimsel önsezi ve hipotezlerin doğrulanabilir veriler düzeyine erişme sürecine ve bu süreç içinde standartların titizlikle tatbik edilişine aşina olmayanlar için bir bilimci, bir peygamber ya da rahipten farklı görünmeyebilir. Oysa işin aslı bambaşka: Bilimsel yöntem, doğal dünyayı açıklamak üzere önerilen her tür mekanizmanın, diğer bilimcilerce büyük bir dikkatle büyüteç altında irdelenmesi ve eleştirilmesi üzerine kuruludur. Dini dogmanın aksine, bilimci bir şeyin doğruluğuna ne denli gönülden inanırsa inansın, uygulanabilir tüm testlerden geçirilmediği sürece sahip olduğu inanç, gerçekliğin doğru bir tanımı olarak kabul edilmez. Nihai yargı ise daima doğaya aittir ve yüce zihinler, ancak doğanın işleyişini sezmenin ardından, haklılıkları inceleme ve kanıtlarla ispat edildiği sürece yücedir."
NTV Yayınları - VII. Carolyn Porco
BEN /Kalbin Bilir
'Sosyal medya ve İnternet sayesinde, gerçekliğin tanımı gerçekten değişti. Günümüzde herkes kendi gerçekliğini yaratan birer algı yöneticisi! Güzel görünmek, İyi bilinmek, ünlü olmak, tanınmak... Mutlu olmanın dijital kodları ve güncel tanımlarından etkilenmemek neredeyse imkansız artık. Ayrıca medya dünyası da dışarıdan göründüğü kadar sanal ve sahte değil!'
Sayfa 39 - Cinius YayınlarıKitabı okudu
Reklam
BÖLGE VE ADAM CURTIS
“Hipernormalleşme”, Curtis’in yazar Alexei Yurchak’tan aldığı bir terimdir, ki o da kelimeyi 2015’te uydurmuştur. Curtis hipernormalleşmeyi, insanların bariz yalanlardan oluşan bir gerçekliğe inanmaya koşullanmaları süreci olarak tanımlar; çünkü ortada başka bir şey olmadığından bu yalanlar gerçek kabul edilmektedir. Yurchak’ın orijinal versiyonu daha karmaşıktır. İlk olarak bu fenomeni Sovyet bürokrasisinin resmi politik dilinde gözlemler. İddiasına göre, bu dil hipernormalize olmuştur, çünkü bürokratik söylemin sonradan gelen üreticileri, kendilerine ait olan değil, önceden var olan ifadeleri ve metinleri giderek artan oranda tekrar tekrar kullandılar. Yurchak’a göre, sonuç olarak Sovyet politik dili “hantal, alıntılamalı ve döngüsel” olmuştur. Siyasal aktörler “yeni bilgi üretenin sesi olmaktan, var olan bilgiye aracılık edenin sesine dönüştürmüşlerdir.” Bu sebeple önem verilen nokta, dilin içeriğinden, dilin konuşma tarzındaki eylemsel boyutuna doğru değişmiştir. Yurchak şöyle devam eder: Sosyalizmi, doğruluk ve yanlışlık ya da resmi bilgi ve gayri resmi bilgi cinsinden tanımlayan ikili anlatımlar, tam olarak da otoriter dilin bu eylemsel boyutunu fark edemiyorlar; böylece onu betimsel boyuta indirgemiş oluyorlar. Otoriter söylem, gerçekliğe dair doğru bir betimsel tanımlama sağlamadığından ve gerçekliğin bununla mücadele edebilecek bir tanımı yaygın olarak bulunmadığından, diyebiliriz ki son dönem Sovyet dünyası bir çeşit “postmodern” evrene dönüşmüştür; gerçek dünyada temellendirme artık mümkün olmayacaktır ve gerçeklik söylemsel simülakra indirgenmiştir.
Sayfa 53 - YortKitapKitabı okudu
78 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.