Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
152 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Dikkat spoiler içerebilir !!!
Çok değişik bir kitaptı açıkçası. Yazarın 1984 kitabını da okumuştum ilkin bunu mu okumalıyım diye sorguladım . Yani yazar genel olarak ülke yönetimi nasıl olur onu konu almış. Kitap Hayvanların Başlangıçta sadece bir başkaldırışından ve daha sonraları onların insan olmadan nasıl yaşayabileceğinden bahsediyor. İnsanlardan tamamen uzak bir çiftlik. Hayvanlar üzerinden devlet kurmuş. İlk başlarda kurallar yasalar konulmuş olsada zamanla bunlar ağırlaştırıyor, değiştiriliyor. Domuzlar zeki Hayvan olarak görüldüğü için yönetici şeçilirler. Başlangıçta her şey normal devlet düzeni gibidir. Domuzlar çiftliğe tamamen hakim olduktan sonra bazı kuralları kendilerine göre değiştirip daha katı kurallar getiriyorlar. Hayvanların çoğu şeye körü körüne inanmaları sürü psikolojisi gibi sinirimi bozdu. Zamanla domuzların da insanlardan bir farkı kalmadığını görüyoruz.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020246,6bin okunma
Erra Destanı, görüldüğü gibi, nükleer olayın üç boyutunu birden içermektedir: Sina yarımadasındaki Uzay İstasyonu'nun yeryüzünden silinmesi, Şeria ovasındaki şehirlerin (Kitabı Mukaddes'te "yıkılması") "altüst edilmesi" ve Ölü Deniz'de güney uzantısına neden olan kırık. Daha önce görülmedik çap ta bir felaketin bir metinden fazlasına konu edilmiş ve daha çok yere kaydedilmiş olması beklenir, gerçekten de diğer metinler de nükleer felaketin tarifine ve ona dair hatıralara rastladık.
Reklam
Göründüğü gibi değildir dünya, görüldüğü gibi değildir insan.
Orta Doğu devletleri gerçeklik düzeyinde esasen güçsüz devletlerdir. Orta Doğu'daki devletler bu zayıflıklarını toplumsal meşruiyet zeminlerini genişleterek gidermek yerine, Suriye örneğinde görüldüğü gibi, maddi ve manevi olanaklarını mobilize edip baskı rejimlerini kuvvetlendirerek ayakta kalmayı tercih etmektedirler. Ayrıca kendi iç meşruiyetleri zayıf olan bu devletler, meşruiyetlerini bölgesel ve küresel düzeyde kurdukları ittifaklar yoluyla sağlama stratejisi uygulamayı tercih etmişlerdir ki; bu da bölgeyi çıkar çatışması temelli küresel bölgesel nüfuz mücadelelerinin en önemli alanlarından birisi haline dönüştürmüştür.
Sayfa 13 - POLİS AKADEMİSİ YAYINLARIKitabı okuyor
Kur’ân’da anlatılan bu tarihî kıssaların fiilen meydana gelmiş hâdiseler olduklarını, söz konusu arkeolojik belgelerdeki kayıtlı bilgiler de kanıtlamaktadır. Meselâ 1896 yılında yapılan arkeolojik kazılarda, Hz. Mûsâ dönemine ait olan ve o dönemin Firavunu Mineptah’ın kahramanlığından ve kazandığı zaferlerden bahseden, M. Ö. 1207 tarihli bir levhadaki şu ifadeler bu tezi doğrulamaktadır: “İsrâ’îlliler imhâ edilmiştir. Ve onların yeniden türemeleri için geride hiçbir tohum bırakılmamıştır.” Arkeolojik belgedeki bu bilgiler, aynı olayın anlatıldığı şu âyetle tam bir şekilde örtüşmektedir: “Sizi Firavun ailesinden de kurtarmıştık. Hani (onlar),size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı.” Görüldüğü gibi belgedeki “tohum (sperma)” kelimesinin, âyette geçtiği gibi kız çocuklarının değil, “erkek çocuklarının” öldürüldüğünün bir işâretidir.O halde, hiç tereddüt etmeden diyebiliriz ki, Kur’ân’ın aktardığı bu olayın, nüzulünden yaklaşık olarak 18 asır önce yazılmış arkeolojik bir belgede aynen geçmesi, Kur’ân’ın bütün tarihî kıssalarının yaşanmış hâdiseler olduklarının önemli bir göstergesidir
Oruç Beğ Tarihi Tercüman 1001 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1972'de İstanbul'da basılmıştır. Kitabın iç kapağında "Atsız" adı, "Baskıya hazırlayan" olarak yer almıştır. Edirneli Oruç Beğ tarafından muhtemelen 2. Beyazıd devrinde yazılan tarih, Osmanlıların ilk dönemleri için, fakat özellikle "II. Murad ve Fatih
Reklam
Doğaüstü güçlere inanç her şeyden önce insanın evren karşısındaki çaresizliğinin bir sonucu. “Zalimin zulümü varsa mazlumun Allah’ı var.” anlayışında da görüldüğü gibi, insanoğlu baş edemeyeceği problemler karşısında hep “üst” bir makama başvurmak ister; onu hayatın tüm tehlikelerine ve belirsizliklerine karşı ayakta tutan da budur zaten.
Sayfa 279Kitabı okudu
... bazı insanlarda görüldüğü gibi, yaşıyor değil de hâlâ bir yaşamaya hazırlanma devresinde bulunuyor hali vardı.
Sayfa 116
314 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap ,Mustafa Kutlu'nun Yirmi yillik bir süre zarfinda yazdigi gazete yazilarindan hazirlanan seçkilerdir. Öncellikle kitabın her türlü sorunlara değindiği görüyoruz , yirmi yıl önce yazdığı sorunlar halâ devam etmesi de ayrı mevzu. Lafı uzatmadan bu sorunlara gelelim : -İnsanın bedeninin kapitalizmin vitrini haline
Vitrinde Olmak
Vitrinde OlmakMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 2015501 okunma
İnsan ruhu, görüldüğü kadarıyla, ötekinin bakışından uzak, kendi başına kalabileceği alanlara ihtiyaç duyar. Geçirgenlikten yoksun olma gibi bir özelliği vardır. Bütünüyle ışıklandırılması yanmasına ve bir tür ruhsal tükenişe (burnout) yol açacaktır. Sadece makineler şeffaftır. Hayatı hayat yapan kendiliğindenlik, olay doluluk ve özgürlük şeffaflığa izin vermez.
Sayfa 17 - Olumluluk ToplumuKitabı okuyor
Reklam
Feodalizm ile emperyalizm arasındaki ittifaka dikkat çeken Akçura:
''Yabancılarla toprak ağaları, cephenin en kuvvetli kısmıdır; din adamları, çoğunlukla bir perdeleme birliği gibi kullanıyorlar. Bu gericilik cephesi yalnız savunmada kalmakla yetinmiyor, bazen hayli şiddetli karşı saldırılara da geçiyor... Son Kürdistan isyanında görüldüğü gibi, Türkiye Cumhuriyeti çok kısa zamanda bu gericilik cephesini mağlup ve yok etmeye mecburdur. Bugün Cumhuriyet'e tarihin yüklediği görev budur.''
Lucky Strike'ın kampanyasında da görüldüğü gibi, kadınlar tüccarlar ve pazarlamacılar için "müşteri"den başka bir anlam ifade etmese de, bu kavram pragmatist bir içeriğe sahip olduğu için iticidir. O yüzden gözü sadece bizim cebimizde olan pek çok fırma, yaptığı reklamlarda kendilerini bizim iyiliğimizden ve mutluluğumuzdan başka bir şey düşünmeyen içten bir dost olarak takdim eder. Örneğin A otomobili, ailemizi bir araya getirip, bizi pikniklere götüren, unutamayacağımız bir gün yaşamamızı sağlayan, yağmur yağdığında içinde bizi saklayan, bir anne kucağı gibi sunulur
Genel Konsil olarak kabul edilen bazı konsillerin, Türk Tarihi açı­sından büyük önemi vardır. Çünkü bu konsillerin toplanması, zaman zaman Osmanlı İmparatorluğuna karşı Batı'da belli bir ittifaka yönelik hareketler olarak görüldüğü gibi; bazan da Bizans'ın Batı dünyasında ken­dine papalıktan destek araması şeklinde tezahür ettiği de görülmektedir.
Leibniz
O, 'mümkün dünyaların en iyisi' tezini ortaya atarken, iradeyi şöyle konumlar: Evrenin yaratılmasında, genel irade, büyük oranda iyi olana yönelir ve tercih yaparken iyi olanı amaçlar. Özel irade âlemde her ne var edilecekse onların hepsinin birbiri ile uyumlu birlikteliğini amaçlamaz. O sadece şuna veya buna göre bireysel varlıkların en iyisinin varlık kazanmasını arzu eder. Diğeri ise tek tek iyi olanların sonuçta tutarlı bir şekilde bütünlük oluşturmalarını ve genel olarak "en iyi olanı" gerçekleştirmelerini amaçlar. Görüldüğü gibi, hakikatlerdeki bağları kavrayan akıl ile her bir varolanı kendi durumunda ve yerinde algılayan özel irade. Tanrı'nın zaman dışı bir varlık olmasına direnç göstermede oldukça önemli işleve sahiptir.
Sayfa 146Kitabı okudu
++ 1789 Devrimi - Kadın hakları
"Alabildiler mi peki bu hakları?" "Hayır. Daha sonra da sık sık görüldüğü gibi, kadın hakları meselesi devrimle bağlantılı olarak ortaya atılmıştı. Ama yeni bir düzen kurulur kurulmaz, yine o eski erkek egemenliği oluşuverdi." "Çok tipik." "Fransız Devrimi sırasında kadın hakları için en çok uğra- şanlardan biri de Olympe de Gouges'du. 1791'de, yani Devrim'den iki yıl sonra Kadın Hakları Beyannamesi yayımladı. Yurttaş Hakları Beyannamesi'nde kadınların doğal haklarına çok fazla yer verilmiş değildi. Olympe de Gouges kadınlar için erkeklerle tamı tamına aynı hakları istiyordu." "Ne oldu sonuç?" "1793'te idam edildi. Ve kadınlara her türlü politik faaliyet yasaklandı." "Rezalet!" "Asıl 19. yüzyılda güçlendi kadın hareketi -hem Fransa'da hem de Avrupa'nın diğer bölgelerinde. Ve bu mücadele çok yavaş da olsa meyve verdi sonunda. Örneğin Norveç'te kadınlar 1913'te seçme hakkı elde etti. Birçok ülkede eşit haklar için mücadele sürüyor."
Sayfa 363 - Pan
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.