Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikatini aramasıdır! İnsanın kendisini sorgulamasından daha kutsal ne olabilir?'Kimsen o ol.' Ve gerçeklik olmadan kişi kendisinin kim ve ne olduğunu nasıl keşfedebilir ki?"
Sayfa 100 - AyrıntıKitabı okuyor
Postmodern düşünürler aynı zamanda, nesnel gerçekliği sorgulamışlar ve gerçeklik, hakikat ve doğruluk kavramlarının altlarını oldukça oymuşlardır. Onların doğal kavramları ironi, yüzey, yabancılaşma ve parçalara ayrılmaydı. Postmodern düşünürler, klasik felsefenin soyut ideallerinden ziyade dili ve kültürü "sosyal inşalar" olarak, siyaseti de iktidarın sınıflar, ırklar, cinsiyetler arasındaki dağılımı olarak anlamayı tercih ettiler. Ve eğer her şey bir "sosyal inşa" ise, o halde neyin yanlış olduğunu kim söyleyebilir ki?
Sayfa 37 - Karakarga YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Gerçeklik ve hakikat yalan makinesine sokulunca, bir gerçeklik ve hakikatin var olduğuna inanmadıklarını itiraf etmişlerdir.
Geçenlerde yürüttüğüm tartışmayla ilişkili metin s.59-60
Mannheim, kelimenin mutlak anlamıyla tam bir rölativisttir. Ona göre tek bir mutlak doğru (hakikat) vardır; bu biricik mutlak doğru (hakikat), bütün doğrunun rölatif olduğudur. Mesela insan bilinci, bir manzarayı farklı bakış açılarından (perspectives), farklı tarihi konumlardan bir "manzara" olarak algılayabilir ve bu algılama
Sayfa 59 - Paradigma yayınları
Sedef'in evvelce de bahsettiği Amerika'da doktora yapma konusu Alper'e hem cazip hem ürkütücü geliyordu. Boğaziçi'ne başvururken kabul alacağına dair hiç umudu olmadığından, şimdi orada öğrenci olmayı başarınca kendini yeterince gerçekleştirmiş hissediyor, Amerika'nın olanakları güzel hayaller kurdursa da bu hayallerin hakikat duvarı ile çarpışıp tuzla buz olacağına inanıyordu. Hangi gerçeklik hayali kırmazdı ki? Bir yandan gitgide boğucu bir hal alan politik atmosferin, hükümetin yaşam tarzına müdahale girişimlerinin onlar gibileri belirli mahallelere sıkışmaya hatta ülkeyi terk etmeye mecbur kıldığını kabul ediyor, lakin bir yandan da bu kaçışların çözüm olmadığını düşünüyordu. Ne yapacağına karar vermenin zorluğu ile yüzleştikçe de konformist bir yaklaşımla aslında hayatının yolunda olduğunu, ülkenin de bu günleri atlatacağını kuruyordu. "Biraz daha dayanırsak... Böyle gitmez..." diye düşünüyor, hatta iktidar değiştiğinde, tarih derslerinde bolca işittiği, okuduğu 2. Meşrutiyet, Cumhuriyet'in ilanı, 68 ya da bizzat şahit olduğu Gezi gibi özgürlük ve liberalizm deşarjlanna doyacağını hayal ediyordu. Gidenler de koşarak geri dönecekti o zaman.
Sayfa 186 - Sözler: Ağıtlar işlemiyor öyle bir kara büyüKitabı okudu
108 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
90'lı yılların sonu Yer Kocaeli Baba evi- müstakil bahçeli bir ev - ,bekarım, O yıllarda Galatasaray Avrupa kupalarında fırtına gibi esiyor. Herkes Cim Bomlu. Saat gece yarısına yaklaşmış. CimBom bir zafer daha kazanmış Avrupada. Malum silahlar patlıyor heryerde..sevinçten. Annem birden dışarı fırladı ahlar vahlar içinde, gözünde bir dehşet
Muhtelif Evhamlar Kitabı
Muhtelif Evhamlar KitabıÖmür İklim Demir · Yapı Kredi Yayınları · 20197,4bin okunma
Reklam
Bir imge ne açıdan bir simgeden, bir işaretten ya da bir kelimeden farklıdır? Nesnesiyle ilişki kurma tarzı bakımından: yani, benzerliği bakımından. Ancak bu benzerlik, düşüncenin gelip imgenin kendisi üzerinde durduğunu, dolayısıyla, imgenin belli bir matlık içerdiğini varsayar. Hiçbir zaman kendisi olarak hesaba katılmayan gösterge, saf şeffaflıktır. Bu durumda orijinal olana benzeyen, bağımsız bir gerçeklik olarak imgeye geri mi dönmeliyiz? Benzerlik, imge ile asıl olan arasında karşılaştırmanın sonucu olarak ortaya koyulursa hayır, ama benzerliği, imgeyi meydana getiren hareketin ta kendisi olarak ele alırsak evet. Gerçeklik sadece ne ise o olmayacaktır, örtüsünün hakikat içinde açılışından ibaret olmayacaktır, o, aynı zamanda da kendisinın çifti, gölgesi ve imgesi olacaktır.
Sayfa 64 - Benzerlik ve İmge / KindleKitabı okuyor
Platon'a göre insan içindeki hakikati keşfetmelidir. Stoacılara göre hakikat insanın içinde değil logoi'de, öğretmenlerin öğrettiklerindedir. Kişi duyduklarını ezberler, duyduğu ifadeleri davranış kurallarına devşirir. Bu tekniklerin hedefi hakikati öznelleştirmektir. İmparatorluk döneminde, örneğin Lukreitus'un De Rerum Naturae (Evrenin Yapısı) eserinde olduğu gibi, insanlar bilim gibi teorik bir çerçeveye dayandırmadan etik prensipleri içselleştiremiyorlardı. Her gece kişinin kendini gözden geçirmesi pratiğinin altındaysa bazı yapısal sorunlar bulunmaktadır. Stoacılıkta kisinin kendini çözümlemesinin, gizliliği açığa vurma yollarının asıl önemli olan olmadığını; ne yaptığının ve ne yapmak zorunda olduğunun hatırlanmasının önemli olduğunu vurgulamak isterim. Hıristiyanlıkta dünyevi zevklerden vazgeçme her zaman kendilikten ve gerçekten belli bir şekilde vazgeçilmesini içerir, çünkü çoğu zaman kendilik, bir başka gerçeklik düzlemine erişim sağlayabilmek için vazgeçmen gereken gerçekliğin bir parçasıdır. Kendilikten vazgeçilebilmesi için yapılan bu hareket Hıristiyanlıktaki dünyevi zevklerden vazgeçmeyide diğerlerinden ayırır.
Sayfa 49 - Profil KitapKitabı okuyor
Aradaki perde kalktığında mânâ ve hakikat müşahede ve tecrübe edilen, yani hissedilen ve yaşanan bir gerçeklik haline gelir.Mânâ, kavramsal bir terim değil varoluşsal bir hakikate dönüşmüştür artık.
Gerçeklik , yani bu dünya , başka bir alemin hayaletinden gayrı bir şey değil.Bazen yürürken gördüğüm insanların yüzyıl sonra bu sokaklarda olmayacaklarını düşününce, her şeyin ne kadar geçici olduğunu anlıyorum. Binaları asırlara meydan okuyan ağaçları ve hatta şu gemileri kıskanasım geliyor . Çünkü dünyada bizden fazla barınacaklar. Düşündükçe gülüyorum ama en çok biz insanlara merhamet duyuyorum böyle anlarda. Nasıl da zayıfız . Hem varız hem yok . Hem ölüyüz hem diri. Hem hayaliz hem hakikat . Hem ruh hem beden . Hem keder hem mutluluk…
Reklam
Bununla birlikte, son olarak, denklik teorisine de kuşkuyla bakmaktan yanayım. Cinsellik hakkında belki doğru önermeler vardır ama cinsellik hakkındaki hakikat bir önermeler takımında vücut bulmaz. Hakikati önermeler ya da tümceler âlemine yerleştirmek zaten kendi başına sorunludur.
Bazı yalanlara gerçeklik elbisesi giydirmek için etrafa gafilane kalabalıkları toplamak yeterli olur. Oysa hakikat, akıntıya kolay kapılanların değil, onu arayanların, en kıymetlilerine sahip çıkıp şayialara karşı dimdik duranlarındır.
DİN VE FELSEFE TARTIŞMALARINA BİR KATKI
Söylem ile eylem, hakikat ile gerçeklik, bilim ile iktidar arasındaki mesafe kapandıkça, bilimsel ve siyasal ufuk daralacak ve hayat doğallığın tâ kendisine, bir kendiyle sınırlanmışlığa, özdeşliğe, dolayısıyla sahih anlamda bir özgürlüğün imkânsızlığına dönüşecektir.
"Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikatini aramasıdır! İnsanın kendisini sorgulamasından daha kutsal ne olabilir? Benim felsefi çalışmalarım bazılarına göre kuma yazılmıştır. Benim görüşlerim devamlı kayma halindedir. Ama granite yazılmış cümlelerinden biri şudur: 'Kimsen o ol.' Ve gerçeklik olmadan kişi kendisinin kim ve ne olduğunu nasıl keşfedebilir ki?"
Öyle ki, fantastik veya nostaljik bir hayalden bahsetsek bile, nihayet bu, kişinin varlık ve oluş bütünlüğünün sonsuzluk ilişkisindeki durumu ve varoluşsal tavrı ile ilişkilidir. Fakat bu durumda rüya/hayal, öznel bir kurgu olmaktan çıkar. Film seyretmeyi, rüya/ hayal görmeye benzetenler, aralarındaki ontolojik farkı görmemektedir. Zira birinde, kişi kendi rüyasını/hayalini görürken, diğerinde kendisine ve herkese gösterilen başkasının öznel gerçeklik algısını, varlık ve hakikat ilişkisine dair hayali (spekülatif/simülatif) kurgusunu seyreder. Daha yerinde bir ifadeyle, asla içkinleştiremeyeceği bir şeyin veya hadisenin gösterimine bakar. Rüyadaki içkinlik şartının ortadan kalkması sebebiyle hiçbir film, hiç kimsenin rüyasına dönüşemez. Bir rüya anının resmi veya filmi yapılabilir, fakat resim/film ve rüya birbirine indirgenemez.
1.459 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.