Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hemfikir olmadıklarımızın bile böyle düşüneceği kadar içten olmalıyız
Yaptığım şeyi beğenmiyorlar. Ama yapma sebebimi anlıyorlar. Peder David ve birkaçı daha nasıl çalıştığımı gördü. Onaylamıyor, ama yaptığım şey için de beni kınamıyorlar. Yanlış yönlendirilmiş ama iyi niyetli biri olduğumu düşünüyorlar. *** They don’t like what I do. But they accept my explanation for why I do it, and Brother David and a few others have seen how I do it. They don’t approve, but they don’t condemn me for it. They think I’m misguided but well - intentioned.”
Hayata benzeyen sözler ettim kime rastladıysam Kime baktıysam: birden acıyla bozkır ömrüm. Bu kaçıncı düğüm atılan bana, bu nasıl böyle küf? Söyle: artık ne, bu harabe kime?
Sayfa 65 - Everest
Reklam
Onun yokluğu göğsünün ortasında bir delik gibiydi, ama o bunu düşünmeyi reddediyordu. *** Her absence was like an empty hole in his gut, but he refused to think about it.
İnsan harabe ve mezar görmekten niçin hüzün duyar? Şehirlerin istikballerini gördüğü için değil mi? Ömrün sonu, cihanın nasibi bundan başka bir şey mi? Hep harap olmak için yaşamıyor muyuz?
Kanın dehşet saldığı bir ülkede yazıyorum Bir ülke ki yaralar ve acılar küme küme Bir pazar yeri sanki doluya tutulmuş Bir harabe ki ölüm kemikleri kanıksamış
“İnsan harabe ve mezar görmekten niçin hüzün duyar? Şehirlerin istikballerini gördüğü için değil mi? Ömrün sonu, cihanın nasibi bundan başka bir şey mi? Hep harap olmak için yaşamıyor muyuz?”
Sayfa 81 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir yerlerde okumuştu, bir bina ancak harabe haline geldiğinde tamamlanırmış. Belki aynı şey insanlar için de geçerliydi.
Eve dönerken yol boyunca ağladı. Sessizce, kendi kendine, mevzu çıkarmadan. Benny'i kaybettiği için değil, ona hiçbir zaman sahip olamadığı için. Onun kalbindeki, temizlemeyi umut dahi edemeyeceği o acı için ağladı. *** She cried all the way home. Quietly, to herself, without drama. Not because she had lost Benny, but because she now knew that she had never had him. She wept for the hurt that he owned, a hurt she could never hope to remove.
Bir gün Macdonald, terziye "Eğer bu pantolonları gece vakti kilisede yaparsan büyük bir mükafat alacaksın," dedi. Çünkü bu eski harabe kilisenin perili olduğu, geceleri orada korkunç yaratıkların ortaya çıktığı düşünülüyordu.
on on beş seneden beri Türk edebiyatı çağdaş dünyayla neredeyse tamamen alakasını kesmiş ve adeta eski eserlerin araştırılmasına mahsus bir harabe haline gelmiştir.
Sayfa 49
Reklam
Bana öyle geliyor ki insan da tıpkı kale gibiydi. Özgürlüğünü kazanabilmek amacıyla tüm duvarlarını yıkıyor ama böyle yaparak göğsünde yıldızlar görünen savunmasız bir harabe haline geliyordu. Hâl böyle olunca, var olamama sancıları başlıyordu.
Sayfa 36 - DedalusKitabı okuyor
Bir fırtına gelir ya aniden. Dalga dalga gelip yıkıp talan eder her yeri, taş üstünde taş bırakmaz. Sonra fırtına geri çekilir ve ardında devasa bir harabe bırakır. Ben de öyleydim işte. Fırtınada darmadağın olmuştum, canlı bir enkazdım.
Bana öyle geliyor ki insan da tıpkı kale gibiydi. Özgürlüğünü kazanabilmek amacıyla tüm duvarlarını yıkıyor ama böyle yaparak göğünde yıldızlar görünen savunmasız bir harabe haline geliyordu. Hal böyle olunca, var olmama sancıları başlıyordu.
insanda at sırtanda teselli bulamayan hiçbir keder yoktur. At sırtında insan, derdi, piyadeler dünyasına ve onların birbirini itiş kakışına bırakır ve ulvi bir kayıtsızlık ve tevekkül semasına doğru ayaklarının yerden kesildiğini hisseder At sırtında, yağlı ve çamurlu sokağın miskin davaları, ufuktaki bir harabe gibi uzaktadır
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.