Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu dünya böyle ol­masa...
Ben sevgiden, sevinçten söz açmak istemez miyim, delice, çılgınca, içim taşa taşa, bir sevinçten söz açmak is­temez miyim? Ben sevinçli adamım. Bu dünya böyle ol­masa, böyle kara, karanlık olmasa, ben sevinçten taşar co­şardım. Yaradılışım karanlıktan çok aydınlığa, acıdan çok sevince... Ne çare, ne çare ki sevinmek gelmiyor elimden... Dostluktan söz açmak, ne güzel. Bir dostum var. Sıcacık eli var. Sevgi dolu gözleri var. Ne güzel yalansız, salt sev­gi dolu bir insan eli sıkmak. Sıcacık, sıcacık... Ben deli olu­rum, insanlar karanlık karanlık, kuşkulu baktıkça bana... Bütün insanlar kuşkusuz, korkusuz, çıkar düşünmeden, düşmanlık geçirmeden içlerinden baksalar biribirlerine ... İnsan, ne olur biliyor musunuz, sıcacık bir bahar güneşi­nin bahtiyarlığında duyar kendisini... Bahar güneşinde bir sevinç içinde gerinir. İnsan bir bahar çiçeği temizliğinde olur.
Reklam
Kendisini çağıranlar, bu üç katlı ve ahşap binada olmalıydılar. Allah nasip ederse bu defaki tahmini daha isabetli olacaktı. Yine de, sol taraftaki mezar taşlarının yanından geçerken içinde bir şüphe yok değildi. Açık bırakılmış kapıdan içeri girdiğinde kendini, tavandan sarkan avizedeki onsekiz kandilden çok, kelimelere dökülmesi gayrı kabil bir
Dünyada her güzel şey, renkli balonlar gibi neşeyle oradan oraya salınırken hayatın dikenlerinden birine değip yok olmak zorunda mı? Birini sevmek, onunla mutlu olmak neden bu kadar imkânsız? Kendini dünyanın geri kalanından ayrı bir yere koyup birbirini seven iki insanın bir arada durabilmesi, neden bu iki insan dışındaki her şeye bağlı? Hayat ne güzel âşık olunca halbuki, her şey nasıl ışıl ışıl, nasıl rengârenk. İnsan, değil sevmenin, dünyanın sonu gelmeyecek sanıyor sevince. Aşk olup vuslat olmayınca ne zor, ne fena ama. Bir başına, damla damla eriyen bir kardan adam gibi eksilirken onun artık başka tepelere yağacağını bilmek ne büyük işkence.
Sayfa 186Kitabı okudu
Ben bal arısı gibiydim senden önce Bak pervanelere döndüm seni görünce Yana yana kül olsam her an, Yine de senden ayrılamam Yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam Bin yıl yaşasam yine de senden ayrılamam Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel Seni almazsam gözlerim açık gider Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Yoluma adadım ömrümü ben, gel kaçma güzel
Ben bal arısı gibiydim senden önce Bak pervanelere döndüm seni görünce Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam Yoluna adadım ömrümü ben sensiz olamam Yana yana kül olsam her an, yine de senden ayrılamam Bin yıl yaşasam yine dr senden ayrılamam Sana gönlümü verdim ey nazlı güzel Seni almazsam gözlerim açık gider Bana ellerini ver hayat seni sevince güzel Yoluma adadım ömrümü ben, gel kaçma güzel
Reklam
Hayat sevince güzel;
Yaşamanın hâlâ bir seçenek olduğunu ve bazen bunun insana hoş geldiğini bilmek. Hatta bazen insanda zafer duygusu uyandırdığını anlamak.
Sayfa 375 - Altın KitapKitabı okudu
Hayat sevince mi güzel cidden;
Ve sonra yalnız seviniz. O zaman her şey sizin için başka bir ışıltılı yolla, her şey başka bir parıltılı seherle nur olur, parlar!
Birini sevmek, onunla mutlu olmak neden bu kadar imkansız? Kendini dünyanın geri kalanından ayrı bir yere koyup birbirini seven iki insanın bir arada durabilmesi neden iki insan dışındaki her şeye bağlı? Hayat ne güzel aşık olunca halbuki. Her şey nasıl ışıl ışıl, nasıl rengarenk. İnsan değil sevmenin, dünyanın sonu gelmeyecek sanıyor sevince. Aşk olup vuslat olmayınca ne zor.
Hayat ne güzel aşık olunca halbuki, her şey nasıl ışıl ışıl, nasıl rengârenk. İnsan, değil sevmenin, dünyanın sonu gelmeyecek sanıyor sevince. Aşk olup vuslat olmayınca ne zor, ne fena ama. Bir başına, damla damla eriyen bir kardan adam gibi eksilirken onun artık başka tepelere yağacağını bilmek ne büyük işkence.
Reklam
Antik Yunandaki Heteiralar'ın karşılığı
Müzik bazı müslümanlar tarafından reddedildi. Ama neden? Çünkü müzik doğuda çoğunlukla güzel kadınlar tarafından çalınıyordu. Doğuda ve batıda fahişe kelimesinin anlamı farklıdır. Batıda fahişe vücudunu satar, doğuda ise fahişe vücudunu değil dehasını, dansını, müziğini yani sanatını satmasıyla bilinirdi. Şunu bilmek seni şaşırtacaktır ki her Hint hükümdarı oğullarını birkaç yıl boyunca önemli fahişelerin yanında yaşamaya gönderirdi. Hükümdar adayı veliahtlar görgü kurallarını, nezaketi, müziği ve dansın inceliklerini öğrenmek zorundaydılar. Çünkü bir hükümdar her alanda zengin olmalıydı. Güzellikten, mantıktan, görgü kurallarından iyi anlamalıydı. Bu eski bir Hint geleneğiydi. Ne var ki bazı Müslümanlar bu geleneği bozdular. Müzik dinlerine aykırı tamamen aykırıydı. Neden mi? Çünkü müzik öğrenmek için bir fahişenin evine girmen gerekiyordu. Bu Müslümanlar neşe ve sevince karşıydılar ve bir fahişenin evi her zaman kahkaha, şarkılar ve dansla doluydu.
Sayfa 196Kitabı okudu
Hayat Sevince Güzel
“Hayat bu işte.” diye geçiyordu içinden. “Mutluluk bu!”
Hayat Sevince Güzel
"Haydi, ne duruyorsunuz ! Gülün, sevinin,hayat kadar tatlI bir şey var mI?"
Sayfa 70 - Yapı Kredi Yayınları 34. BaskıKitabı okudu
314 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.