Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Büyük bir talihsizlik sonucu dünyaya geldim yani. Bu tongaya nasıl düştüm hayret ediyorum.
Bütün resimler sana benziyor Hayret Bütün aynalarda sen varsın Nereye gitsem peşimden geliyorsun Şimdi sigarasın dudaklarımda Biraz sonra beyaz bir kâğıt Ve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın
Sayfa 104 - Everest Yayınları, 29. Basım, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okuyor
Reklam
Herkesin birbirine karşı olan itiraflarında ne çirkin bencillikler, ne kötü amaçlar meydana çıkıyordu. Çeşitli ırklar arasında değil aynı millet içinde, hatta aynı aile fertleri arasında bile emellerde ne derece anlaşmazlık, menfaatlerde ne kadar açgözlülük hüküm sürdüğü ortaya çıktı. Meğerse Ademoğlu hileden ibaretmiş. “Dost” sıfatını hak eden iki fert bulmak hemen imkansız görünüyor, bu kelime manasız bir söz gibi kalıyordu. Bu kadar düşmanlık eden insanların nasıl olup da birbirini mahvetmeyerek asırlardan beri bir arada yaşayabilmiş olduklarına hayret ettim.
Eğer irşad isteklisi, feyz mecrasını bir bid'at-din usullerinde yenilik uydurması ile tıkayacak, yahut Sünnet Ehli itikadına aykırı bir anlayışla körletecek veya istidat cevherini bir ehliyetsize teslim ederek çürütecek olursa bu üç faydalanma tarzından da hisse alamaz ve hayret sahasına düşer.
İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir.
Sayfa 200 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Nefis
Ey nefis! Rahmet olasıca! Senin münafıklığın ne acaib dir? Bâtıl davaların ne hayret verici! Sen lisanınla îmân etti- ğini iddia ediyorsun. Halbuki münafıklığın eseri senin üze rinde görünmekte... Efendin sâna dememiş midir: "Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa hepsinin rızkı ancak Al- lah'a aittir." (Hûd: 6) Ve âhiret hakkında da şöyle buyurmuştur: "Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur." (Necm: 39) İşte görüldüğü gibi, Allah, sadece dünya emri için sana kefil olmuş, seni o hususta zâyi olmaktan çevirmiştir. Hal- buki sen fiillerinde onu yalanladın. Kendinden geçmiş sar hoşun dalışı gibi, dünyanın talebine dalmış bir vaziyette sa bahladın. Dünya ve âhiret emrini, senin çalışmana tevkil ettiği hâlde, işi hakir sayan, mağrur bulunan bir kimse gibi, âhiretten yüz çevirdin. Bu, îmanın alametlerinden değildir. Eğer îman lisan ile olsaydı, o hâlde, münafıklar neden ate şin en alçak tabakasında olurlardı?
Reklam
Düşünmek
Düşünmek zihnin hayatı ise, o zaman hayret etmek de düşünmenin meyvesidir. Ancak düşünen ve hayret eden vuslata eder ve hayat bulur.
Genel bir kural olarak, hayvanlar hayret uyandıran bir sağduyu gösterirler. Kötü hava yaklaştıkça aktiviteleri azalır, çünkü yuvalarından fazla uzaklaşmak istemezler. İnekler güzel günlerde uzaktaki çimenlerde dolaşır, ancak kötü hava geliyorsa çiftliğin daha yakınlarında kalırlar.
Cihanşümûl Bir Şefkat ve Merhamet
Hayrat ve hasenätta görüldüğü gibi Osmanlı da şefkat ve mer- hamet, hayvanlar ve bitkilere kadar uzanmıştır. Hayvanları ve bitkile ri himayede bütün Osmanlılar, adeta bu hususta kurulmuş mevhum bir müessesenin gönüllü üyesi gibidirler. Ez-cümle: a. Hayvanlara haddinden fazla yük taşıtmak känûnen yasaklanmıştır. Zabıta kuvvetleri bu yasağı ihlal
Sayfa 507 - Erkam yayınlarıKitabı okudu
VİSRUA
Esaslı yollardan biri yapılacaktı. Yolun belli bir zamanda bitmesine lüzum vardı. O zamanlar Lübnan'da oturuyorduk. Cemal Paşa, Şam mahallesi Hulusi bey'e (eski nafia nazırı, mühendis) bu tarzda Emirler verdi. Hulusi bey: -fennen imkan yoktur, diyor ve bu imkansızlığı ispat etmek için baş mühendisi yola çıkardığını yazıyordu. Baş mühendis Ayin Sofar'a geldi. Koltuğu çanta ve dosya dolu idi. Bu yığınlarca kağıt ve cetvel, yalnız bir şeye yarıyacaktı: ordu'ya lazım olan yolun Ordu için lüzumlu olduğu zamanda yapılamayacağını ispat etmek! Baş mühendisi kumandanın yanına ben götürmüştüm. Kendinden pek emindi. Fakat daha kapıdan girer girmez, Cemal Paşa, suratını astı: -şimdi koltuğunuzun altında ne varsa, hepsinin şu masaüstüne atınız! Dedi. Mühendis şaşırdı. -hepsini, hepsini, son kağıda kadar! Ve şimdi karşımda durunuz. Gözlüklü mühendis, boş kollarıyla Dikili kaldı. -size yalnız şunu emrediyorum. Bu yolun o tarihte bitmesi için ne kadar paraya, ameleye, kazma ve küreğe ihtiyacınız vardır. Gidip dairelere haber vereceksiniz ve Doğru Şama hareket edeceksiniz. Yol o tarihte bitmezse, sizi son taşlarına atıldığı yerde idam ettireceğim. Baş mühendisin idam edilmediğine tabii şüphe etmezsiniz. Yo,l saati saatine bitti. Bugünkü okullar bu idam sözüne şimdi hayret edeceklerdir. Büyük harbde öldürmek, astırmak, vurdurmak sözleri 5 lira ceza gibi hafif kıymetler almıştı. .... ... İfratlar bırakılırsa, bürokrasiye karşı her türlü şiddet benim hoşuma gider. Bürokrasi bilhassa bizde tembelliği, kafasızlığı, kötü niyeti, bilgisizliği meşrulaştırmak demek olmuştur.
Sayfa 86 - Pozitif yayınları/2004
Reklam
Kur'an'ın cihan-şümul hakikati: Kur'an, Allah'ın birliğine inanmak hakikat-i kübrasını ilan eder İngilizce-Arapça, Arapça-İngilizce lügatların muharriri Doktor Steingass, Kur'an hakkında şu sözleri söylüyor: Kur'an, insanların yed-i istifadesine geçen eserlerin en büyüklerinden biridir. Kur'an'da
Sayfa 297 - PDF
"Çok şükür ki bilmiyorum. Bilmediğim için son nefesime kadar sohbete, muhabbete, hayret etmeye ve öğrenmeye devam edeceğim."
Hayat hayret edileceği yapmaya gayret etmektir.
Âciz insanoğlu dehşet ve hayret içinde çevresine bakar, hayalinde tabiatın ve kendi varlığının sırlarını açacak anahtarı ararmış. Belki uykulu ve uyuşuk bir hayatın sonsuz sessizliği, hareketsizliği, maceraların, tehlikelerin, korkuların yokluğu, insanı gerçek hayatın ortasında bir hayal dünyası yaratmaya götürüyor ve işsiz düşüncesi bu hayal dünyasında istediği gibi a oynatıyor, ya da olan bitenin nedenini onun dışında arayarak en tabii olayları, onlarla hiç ilgisi olmayan nedenlere bağlıyor. Zavallı atalarımız hayatta yollarını el yordamıyla arıyorlardı; iradelerine ne büsbütün hâkim olabiliyorlar ne de onu büsbütün serbest bırakıyorlardı. Ama gene de hayatın zorlukları ve tehlikeleri karşısında safça bir hayrete düşüyorlar ve bunların izahını tabiatın dilsiz ve belirsiz hiyerogliflerinde arıyorlardı. Bir ölümün nedeni onlarca, bundan önceki ölünün evin kapısından çıkarken başının ayaklarından önce çıkmasıydı; bir yangının nedeni bir köpeğin üç gece pencerenin altında uluması idi. Bu yüzden ölülerin evden daima ayakları önde çıkmasına dikkat ederler, ama aynı yemekleri oburlukla yerler; eskisi gibi ot üstünde uluyan köpeği döverler veya kovarlar; ama gene de çıranın kıvılcımlarını çürümüş döşemenin aralıklarına kaçırmaktan geri kalmazlardı.
Sayfa 140 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarKitabı okudu
Tevekkül doğum tefekkürdür. Bedeninizde oluşan mucizenin gün gün yaratılışına hayret nazarı ile bakmak, sizi ve babasını duymasına, sesinize, düşüncelerinize hatta aldığınız nefese, yediğiniz yemeğe bile tepki veren içinizdeki mucizeye bakıp Rabb'in "El-Hâlık" ismi ile tefekkür etmektir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.