Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
dipnot 14
Bu durumu şu örnek çok güzel açıklar: "Dört İslam ülkesinden, dört farklı dil konuşan dört hacı Mekke'ye doğru giden yolda çölden geçiyorlarmış. Bir vahada bir parça altın bulmuşlar. Altın parçası o kadar küçükmüş ki bölüşseler ellerinde neredeyse hiçbir şey kalmayacakmış. Bunun yerine altın ile bir şey satın alıp bölüşmeye karar vermişler. Almak istedikleri şeyi, en yaşlıları Arapça, ikincisi Farsça, üçüncüsü Türkçe ve dördüncüsü Kürtçe -hep aynı şeyi-söylemişler. Her dilde üzüm kelimesi farklı olduğu için birbirlerini anlamamışlar ve kavga ile son bulan bir tartışmaya girmişler. Oradan geçen ve dört dili de anlayan ve her birinin hakkını savunacağına söz veren beşinci hacı gelene kadar sakinleşmemişler. Beşinci hacı parayı alıp gitmiş ve biraz sonra sulu üzümlerle gelerek aralarında pay etmiş. Bu durum değişik dinler için de tıpkı böyledir. Hakikat daima aynıdır, onu anlatan kelimeler ise çok farklıdır. Gelecekte bir gün insanlar yeterince olgunlaştığında farklılıklar birleşmeyle sonlanabilir. Zira hakikat Allah gibi tek ve Ölümsüzdür." Mevlânâ Celâleddin Rûmî bu fikri şöyle dile getirir: "Önce senin ruhun ve benim ruhum bir idi. Benim gelişim senin gelişin, benim gidişim senin gidişin idi. Benden ya da senden söz etmek doğru olmaz. Aramızda ben ve sen artık bitti. Işıldayan özünü bulmak için nefsin bütün engellerini aş. Yerim hiçbir yerdir ve izim hiçbir izdir." Carl Vett , a.g.e., s. 35, 46. [Dervişler Arasında İki Hafta - KAKNÜS YAYINLARI]
Sayfa 26 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Doğru sözcükler bende olsa bile sanki onları bir türlü dışa vuramıyordum.
Sayfa 65 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Babasına her bir kelimesi doğru olarak yaşananları anlattı. Babası kendinden geçmiş, hatta dehşete düşmüş bir halde onu dinledi. Yüzüğün üzerindeki mührü ve madalyondaki resmi sessiz bir korkuyla inceledi. Kiler kapısına bakmaya gitti. Uzun bir süre boyunca Küller Ormanı'nın ötesinde uzanan boş ufka baktı.Sonra Serilda tam artık bu sessizliğe daha fazla tahammül edemeyeceğini düşündüğünde, babası kahkaha atmaya başladı. Serilda'nın tam olarak anlamlandıramadığı karanlık bir şeyle birlikte gelen tok bir kahkahaydı. Panik mi? Korku mu? "Artık," dedi yüzünü kızına dönerek, "bu kadar kolay kandırılmamayı öğrenmiş olmam gerekirdi. Ah, Serilda." Yüzünü sert avuçlarının arasına aldı. "Nasıl yüzünde bir gülümsemeyle böyle şeylerden bahsedebiliyorsun? Beni neredeyse yine kandırıyordun. Bunları gerçekten nereden aldın, söyle bakalım?" Serilda'nın köprücük kemiğinde duran madalyonu alırken başını salladı. Serilda geçen gece yaşananları düşünürken babasının yüzü kâğıt gibi olmuştu ama sonra yanaklarına yeniden renk gelmeye başladı. "Bunları kasabadan genç bir oğlan mı hediye etti? Birinden hoşlandığını ve bana söylemeye çekindiğini düşünüyordum
Mantra nedir?
Mantra, meditasyona inisiye olduğu ilk günde öğretmeni tarafından öğrenciye verilen bir kelimedir. Daha doğrusu bir kelimeden ziyade bir ses olarak tanımlanır. «Mantra» kelimesi Sanskrit’ten gelir ve aşağı yukarı, «etkileri bilinen ses» olarak çevrilebilir. Her bir insanın, kendi kişiliğine ve fizik tipine rahatlatıcı bir etki yapan seslerin niteliği bakımından farklı olduğu söylenir. Belirli bir kişi için bir mantranın doğru olarak seçilmesi hayati öneme haizdir. Bu sebepten, öğretmenlere, öğrenciler için herhangi bir mantra tayin etmezden önce her birinin belirli veçhelerini gözönüne almaları öğretilmiştir.
Sayfa 52 - Bilim Araştırma Merkezi Yayınevi, Birinci Baskı, Mayıs 1979Kitabı okudu
Vicdan.
Cicero ve Seneca, davranışımızı ahlâkî niteliklerine göre suçlayan ya da savunan bir iç ses olarak söz etmişlerdir vicdandan. Stoa felsefesi, vicdanın kendini-koruma (kendine dikkat ve ilgi gösterme) ile ilişkili olduğunu öne sürmüş, Khrysippos ise onu insanın kendi içerisindeki uyumun bilincine varması olarak tanımlamıştır. Skolastik felsefede
Sayfa 171 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler,
Reklam
Her kelimeyle daha derine, daha derine ulaşıyordu. "Sen. Tanrım. Sen, çok seksisin. Beni mahvediyorsun. Geliyorum," derken aynı anda birlikte gelmeye başladık. Beni sarsarak ve inleyerek geliyor- du. Gözlerim, gözlerine kenetlenmişti ve kalçaları kalçalarıma sert- çe vurmaya devam ediyordu, Sonra görme gücümü yitirmeye baş- ladım. İsmi
Sayfa 59
Rub u l Muhlikat
Allah ı bilen,Allah yaklaşan ,Allah için amel eden Allah a doğru say eden ve nihayet Allah katında olanları keşfeden kalbdir. Diğer uzuvlar kalbe tabi ve onun hizmetçileridir. Onlar,kalbin çalıştırdığı alet ve vasıtalardır. Masivalardan temizlendigi zaman, Allah a yaklaşıp saadete eren ve felah bulan bu kalb olduğu gibi,masivayı içine alıp
Zahirde şeytan ile murat edilen "İblis" ve aveneleridir. Denildi ki: "Şeytan kelimesi, insanları, tereddüde düşüren, doğru caddeden saptıran, azgın ve haddi aşan insan ve cinlerin hepsi için kullanılır." Cenâb-ı Allah, insan ve cin şeytanlarını şöyle beyan ettikleri gibi: وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِي عَدُوًّا شَيَاطِينَ الإِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَى بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ (112) "Ve böyle... Biz her peygambere insü cinn şeytanlarını düşman kılmışızdır. Bunlar aldatmak için birbirlerine lâfın yaldızlısını telkin eder dururlar. Eğer rabbin dilese idi, bunu yapmazlardı. O halde bırak şunları uydurdukları hurafat ile haşrolsunlar. " (En'âm: 6/112)
Sayfa 31 - Gül Kitap - 1. Cilt - Tercüme: Ömer Faruk Hilmi
Al sana bir bakış Kenarları süslü,çehresi güleç Başlıyor seven yerlerin mütarekesi Ve daha ilk yuvası serçe kuşunun Kanatlarında içtenlik, ürkeklik Başka gökyüzü de yok İçinde biriken onca sözün o ilk kelimesi Aşk...
Reklam
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
25 Mart 1974
Bireye ne oluyordu? Yahya Kemal kendisinc soru sorulmasından hoşlanmazdı. O, geleneği temsil ediyordu. Onunla tartışılamazdı. Kendisinc bir toplantıda genç bir adam soru sorunca yanındaki. ınc dönerek, 'Kim bu adam?” demişti. Osmanlı gosterişi sevmiyordu. Kuçuk saraylarda, ahşap evlerde oturuyordu. Tiyatroyu soytarılık, resmi küfür sayıyordu,
Bu şiirler yazıldığı devirle beraber düşünülürse, batmakta olan bir gemiden yükselen son duâ gibidir. Bütün varlık orada, Allah'a doğru giden bu geniş hıçkırıktadır. Kaybolan her şeyin aksisedasından doğacağı bu duaya veya davete yanmış ve yıkılmış Anadolu, o kadar akide ve görenek ayrılığının, kin ve kanın arasından yaralı bir hayvan gibi sürüne sürüne koşar ve bu pınardan içtikçe dirilir. Çünkü bu ses ümidin ve affın sesiydi. Bilmem burada af kelimesi yerinde mi? O fenalığı yok farzediyordu. Ve bütün dramı insanın içine ve kaderine nakletmişti. Ortada yalnız iyiliğin ve sevginin kendisi olan sevgi ve imkânlarını bırakıyordu.
Sayfa 84
Yakındoğu Muavenet Cemiyeti'nin Yakındoğu'daki faaliyetleri hakkında 1930 yılında yayınladığı kitabında James Barton, Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı medeniyeti kıstaslarına göre hiçbir zaman iyi yönetilmediğini iddia etmişti. Barton'a göre kendi şahsi hırsları peşinde koşan sultanlar yüzünden ülke entellektüel, endüstriyel,
Sayfa 123 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
624 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.