Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İyilik ve kötülük bilgisi ağacın meyvesini yeme iğrenç suçunu işledikleri gerekçesiyle bahtsız çifti cennet bahçesinden kovmak için. O zamana dek bilinmeyen ilk günahın ilk kez tanımlanmasının kökeninde bulunan bu olay asla yeterince açıklanamadı. Öncelikle, bilgilenmenin -özellikle de iyilik ve kötülük gibi nazik konularda- cahil kalmaya her
Oğlunu öldürmek için kullanacağı bıçağı kaldırdığında bir melek dramatik bir şekilde araya girerek Tanrının planındaki bir son dakika değişikliğini bildirir: Tanrı yalnızca şaka yapmaktadır, aslında ibrahim'i "kışkırtarak" inancını sınamıştır. Modern bir ahlakçı, bir çocuğun bu tür bir psikolojik sarsıntıyı nasıl atlatabileceğini
Sayfa 233 - Kuzey YayınlarıKitabı okudu
Reklam
...Şimdi o tarihten bu yana gözlemlediğimiz bazı olay ve olguları hatırlamak ve bunların üzerinde biraz durmak gere-kiyor. Tunç Okan adlı bir yönetmenin çektiği "Otobüs" adlı film filmde bir oto- 1975 yılında Avrupa'da ödül almıştı. Bu büsle kaçak olarak bir Avrupa ülkesine giden Türk işçilerinin (köylülerinin) dramı işleniyordu. Filmin en önemli yanı, Türk insanını ilkel primatlar düzeyinde gösteriyor olmasıydı. (Bil-gisiz, görgüsüz, cahil, kaba ve hatta düpedüz iğrenç). Bu tip-lemeler, Hıristiyan Batılıların yüzyıllardır görmek ve göster-mek istedikleri Türk imajının ta kendisiydiler! 1981 yılında ise Mardin'in bir Süryani köyünde çekilen ve başrolünü Tür-kan Şoray'ın oynadığı "Hazal" adlı film, Dünya Kiliseler Birli-ğinin ödülünü almıştı. Onda da yine Türk insanı mağara dev-ri artığı, ilkel ve garip bir yaratık biçiminde sunuluyordu. Tıp-kı Otobüs filminde olduğu gibi.
“Çağrı üzerine gittiğin olay yerinden kente döndüğünde hemen bana geldin, tatlılık ve sadelikle, yas kıyafetinle, gözlerin yaşlı. Bir çocuk gibi avutulmaya ve yardıma ihtiyacın vardı. Sana evimi, yuvamı, yüreğimi açtım. Katlanmana yardımcı olabilmek için senin kederini kendi kederim bildim. Bana karşı tutumuna, çıkardığın iğrenç olaylara ve iğrenç mektubuna asla, tek sözle olsun değinmedim. Gerçek olan, acın, seni o güne kadar olduğundan çok daha fazla yaklaştırmıştı bana.”
Acaba kralın adamları uygarlık sözcüğünden ne anlar? Uygarlığın neresindeyiz? Adalet üçkağıtçılık ve düzenbazlık yapacak kadar, yasa yedek çözümler bulacak kadar alçaldı! Korkunç! Toplum ona bu denli acımasızca, adaletsizce davrandığına göre idam mahkumu olmak demek ki çok dehşet verici bir şey! Yine de adil davranalım, infaz tamamen gizlenmedi. Sabah Paris kavşaklarında ölüm kararı bağırılarak ilan edildi ve broşürler satıldı. Görünen o ki bu satışlarla geçinen insanlar var. Anlıyor musunuz? Bir bahtsızın suçundan, cezasından, çektiği işkenceden, yirmi santime satılan kağıtlarla bir kazanç sağlanıyor. Kanla kirlenmiş bu paradan daha iğrenç bir şey düşünebiliyor musunuz? Bu paraları kim topluyor? İşte yeterince olay. Dahası fazla. Bütün bunlar korkunç.
Reklam
(...) kendi kendisine öyle eksiksiz, öylesine fedakarca bir yıpranmışlık ve öylesine adil bir eşitlik duygusu içinde katlanıyordu ki, benim, hakkında bir fikir sahibi olmak istemeyeceğim bir boşluk dışında katlanabilecegi bir şey yoktu belki. Yaşamının, kendisini oldugu yere atan önemli ve igrenç, ya da ne büyük, ne ölçüsüz, bize belki çok anlamsız gelen, ama onun üzerinde bütün öteki olayların kendilerini uçup gitmiş sanacakları şekilde baskı uygulayan tek bir olay dışında olaysız geçtigini düşünmemizi istemesinin nedeni buydu hiç kuşkusuz.
kalp emojisi_Kitabı okuyor
Şirin'in çetesi, Hişt köyünü ele geçirmiş ve bütün Müslümanlar'ı öldürtmüştür. Olay yerine gelen jandarma Binbaşı Ahmed Bey de, ast rütbeli bir subay ve jandarmalar ile birlikte öldürülmüştür. Bu cinayetlerinden sonra çete, Ermeniler'in bugüne kadar duyulmamış işkenceler ile yaş ve cins ayırmaksızın bütün Müslüman halkını öldürdükleri Göllü köyüne saldırmıştır. Adı geçen köylerdeki genç kızlar iğrenç şekillerde tecavüze uğramışlardır. Hamile kadınların karınları deşilmiş ve rahimleri ebeveynlerinin gözleri önünde parçalanmıştır. Pek çok kadının göğüsleri, burunları ve kulakları kesilmiştir. Yeni doğan ve bunlardan biraz büyük çocuklar bu barbarlar tarafından kaynar suda haşlanmış ve sonra da anneleri, bunları yemeye zorlanmışlardır. Göllü'ye gelen milis komutanı Edhem Bey de, çetenin hücumuna maruz kalmış ve adamlarının dördü ile birlikte şehit edilmiştir.
Sayfa 111 - Azerbaycan Kültür Derneği YayınlarıKitabı okudu
Maymun Grevi
Sarah Brosnan'Ia birlikte, hakkaniyeti basit bir oyunla sınadık. Kapuçine küçük bir çakıl taşı verildiğinde, sonra bir dilim salatalık gibi daha cazip bir şey gösterildiğinde, yiyeceği almak için taşı ge­ri vermesi gerektiğini hemen anlar. Kapuçinler doğal olarak verip aldıkları için bu oyunu öğrenmekte hiç zorluk yaşamazlar. Çakıl ta­şıyla yiyeceği değiştokuş etmeyi öğrendiklerinde, Sarah'yla birlik­te bir eşitsizlik yarattık. İki şebeği yan yana koyduk ve yirmi beş kere arka arkaya, önce biriyle sonra diğeriyle değiştokuş yaptık. İkisi de salatalık aldığın­ da eşitlik oluyordu. Bu durumda şebekler sürekli değiştokuş yapı­yor ve mutlu mutlu yiyeceği yiyorlardı. Ama birine üzüm verip di­ğerine salatalık vermeye devam ettiğimizde olay beklenmedik bir biçimde değişti. Bu eşitsizlikti. Bizim şebekterin yiyecek tercihleri de pazardaki fiyatlara mükemmelen uyduğundan üzüm en büyük ödüller arasında. Ortaklarının maaşındaki artışı fark eden şebekler, o zamana kadar salatalık için seve seve çalıştıkları halde aniden greve gittiler. Sadece isteksiz davranmakla kalmayıp sinirlendiler ve taşları, hatta bazen salatalık dilimlerini deney odasından dışarı attılar. Normalde asla reddetmedikleri bir yiyecek hiç istenmeyen bir şey, hatta iğrenç bir şey halini almıştı!
Alabildiğine aşağılık, iğrenç bir yaşam sürüyoruz. Olay, budur!
Sayfa 426 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Alabildiğine aşağılık, iğrenç bir yaşam sürüyoruz. Olay, budur!
Öte yandan zavallı Pseldonimov'un zifaf yatağında General İvan İlyiç Pralinskiy'in geçirdiği eziyetli gece neyle kıyaslanabilirdi acaba? Baş ağrısı, kusma ve başka nahoş nöbetler bir an yakasını bırakmıyordu. Dehşetli sancı içinde kıvranıyordu. Arada bir aklı başına gelir gibi oluyor, bilincinde öyle korkunç, öyle karanlık, iğrenç sahneler aydınlanıyordu ki, İvan İlyiç hiç kendine gelmemeyi tercih ediyordu. Gene de bütün bunlar kafasında hâlâ karmakarışık bir haldeydi. Örneğin Pseldonimov'un annesini tanıyor, "Sabret yavrum, sabret iki gözüm, yakında kendine gelirsin," gibi saf öğütlerini duyuyor ama bu kadının yanında bulunmasına bir türlü akla yakın bir açıklama bulamıyordu. Çirkin hayaletler görüyordu. Semyon İvanoviç, hep gözünün önündeydi. Ama dikkatle bakınca bunun Semyon İvanoviç değil, Pseldonimov' un burnu olduğunu fark ediyordu. Önünden belli belir- siz, sanatçı, subay, yanağı sarılı kocakarı geçiyordu. En çok bir altın halkayla ilgileniyordu. Halka tam başının üstünde, tavana asılmıştı. İçinden perdeler geçiyordu. İvan İlyiç bunu, odayı aydınlatan mum parçasının donuk ışığında gayet açık olarak görüyordu. Zihni bu halkanın ne işe yaradığı, niçin burada bulunduğu, ne anlama gelebileceğiyle meşguldü. Birkaç defa ihtiyar kadına sorduysa da, galiba söyledikleri, söylemek istediğinden bambaşkaydı ve kadın, İvan İlyiç'in meramını anlayabilmek için sarf ettiği bütün gayrete rağmen bunu başaramamıştı. Sonunda sabaha karşı, hastalık nöbetleri kesilince gözlerini kapadı. Rüyasız, ağır bir uykuya daldı. Bir saat kadar uyudu. Uyandığı zaman tam olarak kendine gelmişti.
Alabildiğine aşağılık, iğrenç bir yaşam sürüyoruz. Olay, budur!
Sayfa 426 - İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler Dizisi - 60 (8. Basım), Çevirmen: Mazlum BeyhanKitabı okudu
Alabildiğine aşağılık, iğrenç bir yaşam sürüyoruz. Olay, budur! ‏‏‏‏‏‏‏‏
Alabildiğine aşağılık, iğrenç bir yaşam sürüyoruz. Olay, budur!
Sayfa 426Kitabı okudu
292 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.