Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her iki oyun, Ortaçağ'daki Müslüman din bilginlerinin irade ve kaderden hangisinin daha önemli olduğu konusundaki tartışmalarında prototip ve sembol olarak kullanılmıştır. Hayat, her hamlesini oyuncunun seçtiği, öngörü ve ustalığı sayesinde kazanacağı bir tür satranç mıdır? Ya da sonuca er ya da geç ulaşılmasında yeteneğin çok sınırlı bir rol oynadığı, asıl sonucu atılan zarların belirleyeceği, kimilerinin kör talih, kimilerinin ise Allah'ın zaten önceden vermiş olduğu karar dedikleri bir tavla oyunu mudur?
272 syf.
5/10 puan verdi
Bu kitap bende çokça kitaplar arası çağrışıma sebep oldu. İlk başta rahmetli "Alev Alatlı'nın Hafazananllah" kitabını karıştırırken buldum kendimi. Tam da bahsettiği gibi ne günah ne de ölümden sonra ceza diye bir kavramdan yoksun insanın kör tutkuları anlatılmış. Kör tutku çünkü ilk sırayı ihtiras, sonraki sırayı akıl ve olmayan
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,1bin okunma
Reklam
Kusurlarını görmeden birbirlerini anlamanın kör duygusu bu iki yalnız insanın üzerine bir mutluluk gibi inmişti.
Allah (c.c.) insana merhamet etti. İnsana imtihan kapılarından geçebilme irade ve aklını hediye etti. Yurdunu da ona göre imar etti. Ona düşmanını tanıttı, düşmanın düşmanlığının sebebini de bildirdi. Düşmanı dumansız ateşten yaratılan İblis idi. Önceki adıyla Azazil. Onu bize düşman kılan ise düşman olduğunun da sahibi olduğu nefis idi. Nefsi ona kibri telkin etti. Onca ilmi nefsinin zuhur ettirdiği kibrinde eriyip gitti. Kibrini, inadı izledi. Kibri ile mevcudiyetini büyük gördü. Kendi gözünden varlığı büyüdükçe büyüdü. Ve dedi: Ben ateşten o ise topraktan, ben ondan üstünüm. Oysa ki ateş varlığını, farklı iradelerin bir araya gelmesine borçlu. Yıldırımın düşmesi, iki taşın birbirine sürtmesi, iki kuvvetin bir kuvvet meydana getirmesi ile oluşuyor oluşu ateşin acziyetini gösterdi. Ki toprak ateşi söndürür. Secde etmiyor oluşu da iki kuvvetin onu sürüklemesi ile değil mi? İnat ve kibri... Büyüklüğün en büyük göstergesi; buna takva diyoruz, emre itaatte boynun inceliği. İblis meydan okudu... Meydan okuması da güçsüzlüğü, zayıflı değil mi ki? Üstünlüğünün ispatını, topraktan yaratılanların sapıttırmada gördü ve gösterdi bize ne kadar kör olduğunu. Nefsinin, aklının, kibrinin ve inadının gölgesinde yitip gitti. Oysa ki üstünlük ve büyüklüğün en büyük tezahürleri, kendi kabiliyetinin "iyilik" uğrunda neler yapabildiğini göstermesiyle mümkündü. O ise yanmayı ve yakıp yıkmayı tercih etti. Yakıp, yıkanlar hep zorbalar değil miydi? Öyle ki İblisin aldandığı bir başka şeyde "ateşten olan kendisinin ateşin kendisine zarar veremeyeceğini düşünmesiydi." Ne büyük aldanış.!!!
İçimde ilk görüşten kalma, âşina bir duygu: Ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı?
Kör döğüşü..
Hep aynı ses, aynı şarkı Aynı sağır gökyüzü Dilsiz bir deniz Kör bir düzen Hep aynı kör döğüşü Yalancı yüzler, aptalca bakışlar O iki yüzlü selamlar Hep aynı tempoda geçen manasız bir gün Hep o değişmeyen puslu ikindi üstleri Ve hep aynı yorgun, zoraki akşamlar...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan
Reklam
3.500 yıl önceki tanrıya gözkırpar gibiyim.
"Bu kavimlerdeki inançlarının aslı iki şeyin takdis edilmesi esa- sına dayanır. Bu ikili, iyilik ile kötülük veya aydınlık ile karanlık kavramlarıdır. Bu inanca göre rızk, gölge ve yağmurlar gibi insana faydalı olan tüm şeyler; iyilik ilahından gelir. İnsana bir faydası ol- mayan ve zarar veren hastalık, felaket, sıkıntı, kıtlık, kuraklık ve pahalılık gibi tüm işler de kötülük ilahından kaynaklanmaktadır." Bu yüzden birincisine ibadet ediyor, ihsanından ve yardımından dolayı da kendisini çok seviyorlardı. Beri taraftan ikincisinden kor- kuyor ve kendisinden herhangi bir zararın gelmemesi için devamlı kendisine ibadet ediyor, özel olarak bazı dini münacat ve dualarda bulunuyorlardı. İşte bu dua ve salavatlardır ki, zamanla sihirbazların gösterdikleri ve kahinlerin haber verdikleri her şeyin temelini teşkil etmeye başladı.Zerdüşt
Sayfa 263
Onikinci Bürhan (Onikinci delil,hüccet)
Gel, ey bir parça aklı başına gelen birader! Bütün on bir bürhan kuvvetinde bir bürhan daha göstereceğim. İşte bak, yukarıdan inen ve herkes ona hayretinden veya hürmetinden kemal-i dikkatle bakan, şu nurani fermana bak. O bin nişanlı zat, onun yanına durmuş, o fermanın mealini umuma beyan ediyor. İşte şu fermanın üslupları öyle bir tarzda
Her insanın dört gözü vardır. Bunlardan ikisi başımızdadır; bunlarla dış dünyayı görüp algılarız.Diğer iki göz ise kalbimiz dedir, bunlarla da iç ailemize ait hisler ve duygularla ilgili olayları görür ve anlarız.Kalp kör olursa basiret de kör demektir.
Ataç Yayınları
Gazzedir Coğrafyam
Bir cinayet mahallidir coğrafyam Tüm dünya tanık, Tüm dünya kör, sessiz ve sağır.
Reklam
74 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ne göre Yalpağan Yılı'nda olduğumuzun şerefine değerli arkadaşım Emre Bozkuş tarafından hazırlanan Fantastik Öykü ve Resim Seçkisine hoş geldiniz! Hazırladığı öykü ve resim seçkisine ad vermede yerli bir ad yerine Yerdeniz serisindeki yalpağanın adı seçerek Ursula Kroeber Le Guin'in eserlerine olan
ORM 1 Fantastik Öykü ve Resim Seçkisi
ORM 1 Fantastik Öykü ve Resim SeçkisiKolektif · Metinlerarası Yayınları · 20243 okunma
432 syf.
10/10 puan verdi
OKUYUN, OKUTUN!!!
Gözyaşı Mührü. Mükemmel bir keşifle sizlerleyim. Yine çok güzel bir fantastik kitap bulduğum için çok mutluyum. Ve bu kitabın yazarı bir Türk. Bunun mutluluğunu cidden anlatamam. Olay örgüsü ince ince işlenmiş, maceralarımız asla bitmiyor. 430 sayfayı soluksuz okudum desem yeridir. Hikayemiz bir dağın derinliklerinde bulunan Yeraltı Şehri’nde
Gözyaşı Mührü
Gözyaşı MührüAhmet Tokdemir · Duvar Yayınları · 20232 okunma
164 syf.
10/10 puan verdi
Selaamm Kitapdostlarım Kişilik problemi yaşıyorum. Psikoloji kitaplarında olanlardan değil. Bir ilişkide iki insandan birisi hep iki insan oluyorsa en çok seven odur @mavigokyayinlari'ndan çıkan @atakanmustafadogann'ın kaleminden müthiş bir kitabın yorumu ile geldim sizlere. Ontolojik manada özümüze kör bir varlık olduğumuz için
Habil’in Başına Gelmeyenler
Habil’in Başına GelmeyenlerAtakan Mustafa Doğan · Mavi Gök Yayınları · 202412 okunma
Bir köprünün ortasındaydım. Sol tarafımda vicdanım vardı, sağ tarafımda yalanlarım. Sol tarafımda yalnızlığım vardı, sağ tarafımda kalabalığım. Tam karşımda ise sadece seçeneklerim ve seçeneklerimden doğan yeni doğmuş ruhum. Seçeceğim iki yol da benim sonum olacaktı artık biliyordum. Köprünün ortasında durup aşağıya doğru baktım. Beni kör edecek berrak su ve kollarımı, bacaklarımı parçalayacak dalgalar. Aşağı atlarsam kendi sonumu işte o zaman kendim yazacaktım. Arkama dönüp bakmaya ise cesaretim yoktu çünkü orada, terk edilmiş bir kız çocuğu görecektim. Sessizliği bölen nefes sesleri. Saniyeler geçmişti ama zihnimde saatlerini geçiren bir kadın yaşıyormuş gibiydi, o köprünün ortasında durduğum sürece zaman bile silinecek gibiydi.
Az iz Sancar DNA'yı onaran "fotoliya z " isimli bir enzim üzerinde yıllardır çalışmak t adır. Bir gün Türkiye'ye tatile gelirken Türk Hava Yollan uçağındaki dergide jetlag ile ilgili bir makale görür. O maka­ leden yola çıkarak jetlag ile sirkadiyen saatierin birbiriyle ilişkisi üzerine zihninde bir ışık yanar. Sancar'ın yıllardır üzerinde çalıştığı fotoliya z enzimi de ışıkla ak t ive olan bir enzimdir. Konuyu incelediğinde görme özürlü insan­ Iann veya kör farelerin de bu sirkadiyen saate uygun biyolojik fonk­ siyonlarının olduğunu fark eder. Aslında görme fonksiyonundan başka bir algaçla da ışıktan haberdar olduğumuz sonucuna varır. Bu bilgiyi önceki çalışmalarına ekiediğinde CY T 1 ve CY T 2 isimli proteinleri keşfeder. Bu proteinler sayesinde tıpkı bitkilerin güneş ışığının farklı dalga boylarına reaksiyon vermeleri gibi bizim vücudu­ muzun da güneş ışığına reaksiyon verdiği or t aya çıkar. Bu iki prote­in reaksiyonlarda görev alır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.