Oğuz Atay okumak, öylesine kolay bir iş değilmiş… Bunu bir defa daha anladım, zira bundan yıllar yıllar önce “Korkuyu Beklerken” kitabını okumaya yeltendiğimi de hatırlarım; kitaba tekrardan başlarım ve anlayamazsam sinirden deliye dönerim diye kendime yediremediğimden ve korkumdan “Korkuyu Beklemeden” bir arkadaşıma hediye etmiştim.
İşin aslı
- Bu inceleme Anthony Burges tarzında yazılmıştır. Argo kullanılarak, bir günümden kesit anlatılmıştır ve mizah amaçlıdır.. Lütfen ona göre okuyup değerlendirin sevgili okurlar :))
- Ben Mütevazi Anlatıcınız sabahın ayazı yüzümü deler gibi şlap şlup vururken, paldır palas evden çıkmış, şehiriçi servisine yetişmeye çalışıyordum. Telaş yalnızca
youtu.be/J7O4TKqgFIQ
KALBİ OLAN İZLEMESİN!
Kitap ile ilgili incelemeye başlamadan önce,Selahattin Demirtaş'ın mahkumiyetine sebep olan konuşmayı paylaşıyorum ki kitabı okuduğumu öğrendiği an takipten çıkan arkadaşlarıma onlarca yeni arkadaş eklensin ve nefret,hınç,öfke dolu mesajlarla dm kutum dolsun!
Bugün bazılarını çok rahatsız etmeye
"Ben şiir beğenirim. Şairlerle ayrıca bir ilişkim varsa, bu onların insanlıklarıyla ilgilidir.''
Şairimizin insanlığı ile ilgili kısa bir yaşanmış hikaye
Bir gün Özdemir Asaf matbaadan çıkıp Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü sorar:
“Neğeye biğadeğ?” der şoför. Meğer şoför de Özdemir Asaf gibi R’leri okuyamazmış. Utancından “Kağaköy” diyemez, “Eminönü” der. Eminönü’nden iner. Oradan Karaköy’e kadar yürür.
"Her insanın bir öyküsü vardır ama her insanın bir şiiri yoktur."
Asıl adı Halit Özdemir Arun olan şairimiz Özdemir Asaf'ın kendine özgü bir şiir tarzı vardır. Çoğunluğu kısa ve anlamı basit gibi gözüküyor olsa da insanı düşündürmeye sevk ediyor. Derin manalar içeren dizelerle bazen kelime oyunu oynamış bize. Anlık olarak ne hissediyorsa onları hemencecik şiire dönüştürmüş gibi. Ne istediğini anlatmak için öyle uzun uzun şiirler yazmaya gerek olmadığını, verilecek mesajın iki dizeyle anlatılabileceğini kanıtlamış.
Bkz: "Çekil ordan ayı göremiyorum."
Yalın bir dille yazdığı şiirleri, şiir seven, sevmeyen herkesin rahatlıkla anlayabileceği şekildedir. Çünkü sözcüklerinde benzetme yoktur. Her şey gerçek anlamıyla sunulmuştur. Kelime oyunları kullandığı şiirlerinde bile gerçek anlamlara yer vermesi onun farklılığını ortaya koyuyor.
Ezberimde olan bir şiiri
Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başında bir düşman vardı.
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.
Dokuza Kadar OnÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 202321,8bin okunma
Profesör James Howard Smith diye bir adam.. Modern çağdan ilkel çağa zaman makinesi olmadan nasıl gidebilir? Kızıl Ölüm denen veba mikrobuyla..
Jack London öyle güzel ve öyle başarılı bir öngörüyle hikayeyi ele almış ki, okudum mu izledim mi ayırt edemedim. Uzun zamandır Jack London okumamanın vermiş olduğu açlıkla su gibi içtim kitabı.
1910 yılında
"Ahmet Şerif İzgören'in yaşadığı ve İngiliz profesörlerden haftalarca öğrenemediğim şeyi bir taksiciden 5 daikada öğrendim diye tarif ettiği bir hayat dersi...
"Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara'da
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Spoiler içerir
Yıl 1959. Elimizdeki kitap içinde yazılanlardan gayri kendine ait bir başka maceranın da ana karakteridir. Fakir Baykurt bu kitabı 28 yaşında yeterli edebi ve toplumsal bilgiye haiz bir vaziyette kaleme almıştır. Kitabı bitirdikten sonra "Yunus Nadi Roman Armağanı Yarışması"na göndermiş ve dokuz kişilik jüriden yedi oy
Kendinizden bir şeyler bulacağınızı düşündüğüm ilk hikayem ile sizlerleyim..
"Kadıköy"
...Modaya doğru yürümeye başladım… Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdığımda, kapkara bulutlarla göz göze geldim, yağmur damlaları yavaş yavaş suratıma doğru damlıyorken bir anda nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım, o anda ne düşündüm tam olarak
Ayyy!! Otobüs de bu mu?!
On sekiz saat! Gitmekle biter mi o yol?! Neyse, sıkı bir topuz yaptırdım, bozulmaz kolay kolay saçlarım. Molalarda da makyaj tazeledim mi, tamamdır. Çok sıcak olmasa bari, şahsen ben, parfüm kokusundan başka bir şey duymak istemiyorum.
Annem de uzun bir nutuk çekti sabah sabah. Yok, vaktinde orada ol, otobüs beklemez
Kaldığı kurumun bekçisinin tacizinden, yine yaşıtı bir kızla kaçıyor. Kemer yolunda bir kamyon şoförüne otostop yapıyorlar. Şoför bu iki kızı da kamyona alıyor ve ikisine birden tecavüz ediyor.
Buğlem ve Kibritçi Kız
Küçük çocuk, o gün yine neşeli ve mutlu şekilde annesi ve babasıyla sabah kahvaltısını yapıyordu. Henüz altı yaşında olmasına rağmen ailesi tarafından birçok şeyle tanıştırılmıştı. Ailesi çocukları üzerinde duruyor, bir dediğini iki etmiyordu. Kızlarını daha okula başlamadan şehrin en güzel kreşlerine göndermişlerdi. Okula
"42 yaşındaydı...
Çok yoğun çalışıyordu, bir şirkette terzilik yapıyordu.
Amerika'nın Montgomery şehrinde yaşıyordu, adı Rosa Parks'tı.
O günlerde zenciler otobüsün arka kısımlarında oturuyorlardı, beyazlar ayakta seyahat etmezlerdi, beyazlara ayrılan yerler bittikten sonra sırayla zencilerin olduğu yere gelir, zenci kalkar yerini beyaza