Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Vehhâbîlere cevap
'Unutmayın ki bir medeniyet ancak biriktiregeldiği eserlerle yaşar ve kendini kabul ettirir; o eserlerin yok edilmesi medeniyetin de yok edilmesidir. Medeniyeti yok olan milletlerin geleceği hükmetmekle değil hükmolunmakla sürer. Siz bu türbedir, bu tağuttur, bu şirktir diyerek sanat adına üretilmis ne varsa kırıp dökerek aslında Hz. Peygamber'in mirasını yok ediyorsunuz. Sizden bunu isteyenlerin İslâm mirasını yok ederek onu Asr-ı saadet'e, sıfır noktasına döndürmek istediklerinin farkına varmıyorsunuz. Bunu başardıkları zaman bu sefer de size "ilkel, gelişmemiş, geri, sığ" diyeceklerini düşünemiyorsunuz.
GAYB MESELESİ
Gaybı Allah bilir ama Nur Risaleleri'nden yaptığımız bu alıntılardan, evliyanın gaybı bildiği sonucu çıkmaktadır.(Hâşâ) Nitekim bu kanaat Nur Risaleleri'nde açık olarak belirtilmiştir: Madem Hz. Ali (R.A.) "ene medînetu'l-'ilmi ve 'aliyyun babuha" hadisine mazhardır. Hem madem Şah-ı Velayet ünvanını alarak
Sayfa 216 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
İslam Kadınlarına Muhadderelik Müstehaptır
‎‫با نساءَ النَّبِيِّ لَسْتُنْ كَأَحَدٍ مِنَ النِّسَاء Ey Peygamberlerin kadınları siz, ale'l-umum‬‎ kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Sizde diğer kadınlarda bulunmayan sıfatlar var: Peygamberler'in, en hayırlısının zevceleri ve bütün mü'minlerin anaları olmak vasıflarını haizsiniz. ‎‫ان اتَّقَيْتُن‬‎ Eğer korunursanız, bu
Sayfa 325 - 6.cild 33/32-34 tefsiriKitabı okuyor
XIII. yüzyılda yazılan Alexandre du Pont'nun Roman de Mahomet'inde, Hz. Muhammed bir derebeyi olarak gösterilir. Sonradan kardinal olmuştur. Papalık seçimlerinde kaybettiği için intikamını yeni bir din yaratarak almıştır. 84 Bu Fransızca eserde şair onu bir dolandırıcı, hırsız ve büyücü olarak gösterir. Diğer pek çok Fransız romansında olduğu gibi bedeni domuzlarca yenilip bitirilir. Rönesans yazarları tarafından sık tekrarlanan bir tema da Hz. Muhammed'in havarileri tarafından zehirlendiği hikâyesidir. Amaçları ise yeniden dünyaya geleceği konusundaki kehanetin gerçekliğini sınamaktır. Hz. Muhammed romanslarda çoğu zaman İsa Peygamber gibi Tanrı'yla bir tutulur. Roland ve Ferragus'ta, Roland Ferragus'un savunmasız bir noktasına darbe savurur. Dev Hz. Muhammed'den yardım isteyerek düşer; Roland ise gülmektedir. Bu tür romansların klasik sonuyla Hıristiyanlar galip gelirler.
Batılı kâfirlerin Hilâfet korkuları:
ABD eski Genelkurmay Başkanı Org. Richard Myers, Irak'taki ABD askerlerinin şimdi çekilmesi durumunda, bölgenin anında büyük bir istikrarsızlığa sürükleneceğini ve aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir dizi ülkede radikal İslâmcıların iktidara gelerek Hilâfet sistemini yeniden kuracaklarını öne sürdü. Myers şöyle diyordu: "ABD
Sayfa 134 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Reklam
Avrupa ve İslam Mirası
Şayet Avrupa, artık bütün tarihin merkezi gibi görülmekten vazgeçilir ve insanî gelişme bir bütün olarak değerlendirilirse, 7. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar bir kara deliğin olmadığı, aksine tarihin en parlak medeniyetlerinden birinin, yani İslâm medeniyetinin ortaya çıktığının kabul edilmesi gerekir. Bazen "demir çağı" adı da verilen “karanlık” bir dönemin ardından Grek medeniyetinin belge ve bilgilerine Rönesans hiç de öyle doğrudan ve dolaysız bir şekilde mirasçı olmuş değildir. Ne Hıristiyanlık Helen dehasının bir uzantısıdır, ne de Aziz Toma (Saint Thomas) Aristoteles'in halefidir. Hz. İsa dünyaya gelmezden üç asır önce Arşimet'in ölümüyle birlikte askıya alınan ilimlerin gelişim seyrini Galile de yeniden başlatmamıştır. Dolayısıyla Batı'nın "gözkamaştırıcı tekbaşınalığı” (bilim, teknik ve sanatta her şeyi sadece ve sadece Batı yapmıştır iddiası) tam bir yutturmacadır. Yalancı bir rüya gibi kurtulunması gereken ve Avrupa'yı dünyanın merkezi gösteren birinci efsane işte budur! İslâm medeniyeti, bin sene boyunca geçmişi zenginleştirdi ve geleceği hazırladı. Bin sene boyu üstlenip yüklendiği bir kültürü İspanya ve Sicilya yoluyla Avrupa'ya aktardı.
...Atatürk daima ısrarla belirtmiştir ki, tam manasıyla bir Batılı millet olmak Türk milletinin benliğini kaybetmesi değil, o benliği bütün temel değerleriyle ortaya çıkarması ve sonsuz bir gelişme yoluna koyması demektir. Buna göre Batılı millet olmak, rasyonel düşünmek ve hareket etmek, ilim zihniyeti sayesinde sonsuz bir yaratma ve yenileşme
İslam'ın geleceği için Türk milleti bir ümiddir. Evet, gezdiğim her yerde. Türkiye'ye ümit gibi bakan insanlar gördüm.
Sayfa 74 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Bu itibarladır ki, bugün Filistin'de neyin vâkî olduğundan daha ziyade ehemmiyetli olan, İsrail'in bekaası hesabına gelecekte "Yahudi'nin âmil olabileceği" feläketin, Türkiye ve İslâm Ålemi'ne inikâslarını kavramak mec buriyetindeyiz!.. İşte elinizde tuttuğunuz eserin asıl teşhir ve teşhis etmek istediği ehemmiyetli nokta budur. Batı Alemi'nde bu tarz mutâlea beyânlarına "füturizm" (gelecek tahmini) denilmekte ve bunu yapanlara da "füturist" adı verilmektedir. Ancak bu yolda eser telif edenlerin umûmiyetle kullandıkları malzeme teknik gelişmeler ve bunların akılla değerlendirmesinden ibaret olduğu hâlde biz bu eserde hadiseyi, hem zâhirî mutâları itibariyle akıl süzgeçinden geçirmiş ve hem de Kâinâť ta cârî ve mutlak "murâd-ı ilâhî" perspektifinden değerlendirdiğimiz için görüşlerimiz birtakım hayali felâket senaryolarıyla bir tutulmamalıdır. Zira akıl ne kadar keskin olsa da geleceği tahmin ve tasavvurda tek başına kaldığı takdirde kâfi ve vâfi bir görüş sergileyebilmekten uzaktır. Onun kifâyetsizliği murâd-ı ilâhîye nüfuz istikametinde birtakım "hâdise"lerin tahlili ile takviye edilmedikçe geleceğin -hiç olmazsa- ana istikameti itibariyle kavranması mümkün olmaz. Biz bu eserde işte bu düalist metodu kullanmış bulunmaktayız.
Reklam
Hani evlat bir aralar sana Ebced hesabını anlatmıştım. Bu hesaba göre Kuran-ı Kerim'deki harflere sayılar verilir ve bu kelimeler toplanıp oluşan sayı bir tarihi gösterir ve bu tarihe göre ise o olacak olaylar hakkında ayetinde manasına bakarak bir tahminlerde bulunulur. Tabii geleceği Allah'tan başka kimse bilmez, ama bu da Allah'ın Ermiş kullarına bir nimetidir. îşte bu doğrultuda evlat, Kuran'daki her kelimenin bir sayısal değeri vardır ve bu kelimeler arasında aynı sayısal değere sahip bazı kelimelerde vardır. îşte bu hilal ile Allah kelimesinin sayısal olan Ebced değeri aynıdır. İkisi de atmış altıdır. Hem hilal hem Allah kelimesinin Ebced değeri atmış altıdır. Anlayacağın İslam'ın simgesi hilal, aslında Allah'u Teâlâ'yı simgelemektedir ve bu yüzden Türklerin ve Müslümanların kullandığı tüm hilal, gökteki ayı değil asıl olan Allah'ı simgelemektedir. Bu Heyetin bayrağı içinde geçerlidir. -Peki, Metehan zamanındada mı bu simge vardı? -Hayır, tabii ki. Bu simge Müslüman olduktan sonra seçildi. Metehan zamanında sekiz köşeli yıldızdı simgemiz ve Oğuz'un mührü de aynı simge ile simgelenmiştir. -Usta bu Yahudilerin de simgesi değil mi? -Evlat, onların simgesi altı köşeli yıldızdır. Biz Türklerin ise sekiz köşeli yıldız. Hem o Yahudilerin simgesi de değildir. O, Davut yıldızıdır. Davut Peygamber de onların peygamberlerinden olduğu için bu simgeyi kabul etmişlerdir. Aslında o simge de eskiden Islami bir simgeydi.
Sayfa 181Kitabı okudu
Ebu Sülma haniflerle ve ehli kitapla iyi münasebetler içinde olduğu için, bir Son Peygamber'in geleceğine de inanıyordu. Bir gün rahatsızlanan Züheyr bin Ebu Sülma, evlatlarını ve kız kardeşini yanına çağırdı... Ölümünün yaklaştığını söyledikten sonra oğulları Kab, Büceyr ve kız kardeşi Hansa'ya şöyle seslendi; -Rüyamda gökten bir ip uzatıldı. Ona yapışmak için ellerimi uzattım. Ama bir türlü tutamadım. Çok uğraştım fakat olmadı. Evlatlarım! Bu rüya, geleceği müjdelenen Son Peygamber'i müjdeliyor. Anlaşılan ben O'na yetişemeyeceğim, rüya bana bunu gösteriyor. Kab, Büceyr ve Hansa! Sizler O, Son Peygamber'e yetişirseniz, onun bildirdiklerine iman edin. Ona tabi olun, onun dostlarından olun.
Peki öyleyse neden "İslâm Alemi" adı yerine "Ortadoğu" sözü kullanılmaktadır. Bu, sadece ve sadece yahudi emellerini setr içindir. İslâm Dünyası'na yeni bir şekil vermek istenmesinin yahudi siyasî emelleri ve İsrail'in geleceği kadar Amerika'nın müstakbel menfaatleri de rol oynamaktadır. İsrail'in İslam Dünyası'na kendi bekasını sağlamak maksadıyla vermek istediği şekil, bütün müslüman devletleri üçe-beşe bölerek gelecekte hiçbirinin kendisi için bir tehlike arz etmemesi olduğunu daha önce bir nebze izah etmiş bulunmaktayız.
TASAVVUF NEDIR?
TASAVVUF NEDİR? sufi alim Zerruk'un (899/1493) ifadesiyle de iki bine ulaşmaktadır. Bütün bunlarla anlatılmak istenen şudur: Tasawuf güzel ahlaktan ibarettir. Güzel ahlak, Allahu Teala'nın edebi ile edeplenmektir. Bu, içi ve dışıyla Allah adamı olmak demektir. Bu güzelliği elde etmenin yolu, samimiyetle Allah'ın Sevgilisi Hz. Muhammed'e (s.a.v) uymaktır. Ona uyan Yüce Allah'a dost olur. Allah'a dost olan kimse, dünya ve ahiretin şerefini bulur, ebediyyen kurtulur. Bu sonuç her insan için en büyük hedeftir. Bu dostluğun ve güzel kulluğun merkezi ise kalptir. Onun için işe kalbin manevi terbiyesinden başlamak gerekir. Zira insanı, güzel kulluk gibi büyük bir davaya hazırlamak en mühim görevdir. Bu önemli görev her mümini yakından ilgilendirir. *8 Bkz: Roger Garaudy, İslam ve insanlığın Geleceği, 38-42 Sünreverdi, Avarifü'l-Mearif, s. 47 10 Zerruk, Kavaidu't-Tasawuf, 3. (Kahire, 1989)
540 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.