Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
72 syf.
·
Puan vermedi
Dün - Agota Kristof
Daha önce agota Kristof'tan okumaz yazmaz adlı kitabı okumuştum, okumaz yazmaz da harika bir kitap bunu belirtmeliyim. O kırk sayfalık ince kitap dan yazarla ilgili bir çok şey öğrendim. Yazarımız Macaristan'dan siyasi nedenlerle İsviçre'ye göç etmiş, çok okuyan biri fakat yeni bir ülke yeni bir dil derken herşey sıfırlanıyor , fabrika da yıllarca çalışıyor, yeniden bir dil öğreniyor ve o yeni ülkenin diliyle kitaplar yazıyor. yazar kendi yaşamından izler taşıyan kitaplar yazmış . Bu kitapta (dün) aynı şekilde kendi yaşamından izler taşıyan bir kitap , kitap daki kahramanımız tobias iyi bir aileden iyi bir yaşamdan gelmeyen biridir. Hayat koşulları nedeniyle önemsiz bir hiç olmaktan huzursuzdur . Babasını annesi bıçaklar ülkesinden kaçar .Adını değişir , yazar olmak ister. Kaçtığı ülke de makinenin çarkı gibi bir fabrika da çalışır, monoton sıkıcı bir hayat yaşar bunalıma girer aklı aşkı line da kalır. Günahkâr bir aşıktır. Hep umut eder sonunda line gelir fakat herşey istediği gibi olmayacaktır. Bıraktığı geçmişi ve asaleti peşine bırakmaz .Kaderi değişmez.Yeni bir ülkede yeni hayata uyum Sağlayamayan ,dil sorunu yaşayan insanların hayatlarını konusudur yazarın, aslında kendisi de bunlardan biridir. Yazarın akıcı bir üslubu var , sarsıcı bir kitap fazla dramatize bir konusu var evet buna rağmen okumak zevk veriyor. Kesinlikle tavsiye ederim.
Dün
DünAgota Kristof · Yapı Kredi Yayınları · 20191,202 okunma
Vuruşmak için...
Geçmişi hakkında her şey, geleceği hakkında hiçbir şey! Şurası açıktı ki, özgür İsviçre'den yenik Fransa'ya, vuruşmak için geliyordu.
Reklam
Osmanlı devletini mağlup eden müttefik devletler, İsviçre'de Lozan antlaşmasında İslambol'u tekrar Mustafa Kemal'e vermek için ona dört şartı kabullendirdiler. Müttefiklerin ileri sürdükleri dört şart ise şunlardı: 1 - Hilafet kaldırılacak, 2 - İslâmî şiarlara ve kadınların örtünmesine karşı savaşılacak 3 - Hilafetin tekrar ihyası için bütün çalışmalara karşı savaş açılacak, 4 - Şeriat kaldırıp yerine Batılı ülkelerin kanunları getirilecek. Maalesef Mustafa Kemal bu şartları kabullendi. Ondan sonra ona Türkiye'yi teslim ettiler. O da planı uygulamaya başladı, hilafeti kaldırıp cumhuriyeti ilan etti, köpeklerini sokaklara saldı, iffetli kadınların elbiselerini yırttı, erkeklerin İslâmî kıyafetlerini yasakladı, öyle ki caddelerde takke giyenler bile mahkemelere sevk edildi.
Sayfa 701 - buruc
Simon Kuper Futbol Asla Sadece Futbol Değildir adlı kitabında İsviçre'nin zengin caddelerinde futbol oynayan bir çocukla, Nijerya'nın kumlu sokaklarında futbol oynayan çocuğun bu oyundan aynı hazzı aldığından bahseder..
Sayfa 47 - Mundi KitapKitabı okuyor
Amerika'daki saygın Kürt gazetecilerden Mutlu Civiroğlu'nun arşiv araştırması ve benimle paylaştığı bilgiler dahilinde birkaç gün önce öğrendiğim ve bugün ziyaret ettiğim İsviçre'de Kürtler açısından tarihi öneme sahip bir mekan... İlk baskısı 22 Nisan 1898'de Mısır, Kahire'de Son baskısı 14 Nisan 1902'de İsviçre Cenevre'de yayınlanan Kürdistan isimli ilk Kürtçe gazete'nin son baskının yapıldığı Cenevre ofisi tam olarak videosunu izlediğiniz bu mekandaydı. Miqdat Bedirxan (Mikdad Midhat Bedir Han) İlk Kürtçe gazete olan Kürdistan'ı yayınlayan bir Kürt milliyetçisi ve gazeteciydi. Aynı zamanda Botan Emirliği'nin son Kürt Mîri olan Bedir Han Bey'in de oğluydu. Miqdat Bedirxan, Üsküdar Askeri Lisesi'nde , ardından Galatasaray'daki İmparatorluk Lisesi'nde (Mekteb-i Sultanî) eğitim gördü ve mezun olduktan sonra Osmanlı bürokrasisinde de görev aldı. Dönemin yetkin İngiliz gazetelerinden The British Journal, İstanbul ziyaretinde Bedirxan'dan bahsederken "Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitimli, aydın ve soylu Kürtler de bulunmakta" şeklinde övgüyle anlatıyor. Gazetede ayrıca edebi eserler yanı sıra şairlere de yer verildiği gazete hakkında tarihi kaynaklar arasında. Dönemin şartlarına uygun olarak bazı baskıları iki dilli (Kürtçe ve Türkçe çevirili) yayınlanmış. Gazetenin son baskısının 14 Nisan 1902'de yayınladığı bu ofis, şimdi gazete ve sigara satan bir kiosk olarak işletildiği görülüyor...
"Ondan başka hiçbir kadının bana dokunmadığını biliyor musunuz? Hiç sevilmediğimi, hiç dokunulmadığımı? Tamamen gözlerden uzak bir yaşam sürmenin nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz? Kimseyle tek kelime etmediğim günler çoktur, yalnızca belki bir iki defa Gasthaus sahibine ‘Gut en M örgen’ ve ‘Guten Abend’ dediğim olur. Evet Josef, ‘Yer yok, yurt yok’ sözlerinin anlamını doğru yorumladınız. Ben hiçbir yere ait değilim. Evim yok, her gün konuşabileceğim arkadaş grubum yok, bana ait bir şeylerle dolu bir dolabım yok, aile ocağım yok. Hatta vatanım bile yok, zira Alman vatandaşlığından çıktım, ama hiçbir yerde, İsviçre pasaportu alabilecek kadar uzun kalamıyorum.”
Reklam
"Büyük harbin son yılındayız. Siper siper üstüne, şehir şehir üstüne devrilerek, İmparatorluk, çölde vurulmuş bir kervan gibi göçüyor. Aç sınır, aç köye dönüyor. İstanbul, korkudan, sıtma gibi sararmıştır. Harp zengini ile biraz parası olan akıllı Türk altın ve pasaport peşinde koşuyor: Türk kâğıdından ve Türk toprağından kurtulmak, hepsinin kaygusu bu... Altın, pasaport ve İsviçre!"
496 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Gizem dolu bir maceraya atılmak ve kuantum fiziğinin derinliklerine dalmak isteyenler için heyecan verici bir okuma sunan "Süleyman'ın Anahtarı", bilim kurgu ve gerilim türlerini ustalıkla harmanlıyor. Roman, Isviçre CERN'de CIA ajanının ölümüyle başlar ve bu olay, Portekizli tarihçi Tomas Noronha'nın adının geçtiği bir
Süleyman'ın Anahtarı
Süleyman'ın AnahtarıJose Rodrigues dos Santos · Pegasus · 20151,139 okunma
Amma kendimizi beğenmişiz, azizim Nobel. Gidip ödülünüzü almadınız, ama parayı iyi cukkaladınız. Bravo! Ama çok yazık, sizi fraklar içerisinde, İsviçre kraliçesiyle vals ya da tango yaparken görmeyi çok isterdim... BECKETT: Pekâlâ, tiyatronun da, felsefenin de, "eleştiri"nin de canı cehenneme!
Reklam
Bayadır Patiswiss olayı dönüyor ben de İsviçre menşeili çikolata ürününü sanıyordum meğerse bizim Türkolar marka ismini araklamış orijinal markanın radarına takılmamaları feci garip geldi.
Evrenin göründüğü gibi olmadığına dair ilk işaret, 1933'te geldi. İsviçre'li fizikçi Fritz Zwicky, Saç kümesindeki galaksileri gözlemlerken, binlerce galaksinin çok hızlı hareket ettiğini fark etti. Kümedeki tüm yıldızları ve gazları hesaba kattığında bile, galaksileri bu kadar hızlı çekmeye yetecek kütle çekimi olmadığı sonucu çıkıyordu. Ortada, gözle görünmeyen bir şey olduğunu ve bunun kütle çekimine katkıda bulunduğunu tahmin etti. Bu gizemli maddeye de "Dunkle Materie " Karanlık madde adını verdi. 1970'lere gelindiğinde astronom vera Rubin andromeda Galaksisi'ne baktığında orada olması imkansız görünen yıldızlar bulunduğunu fark etti....... Discover science Bilimin en büyük gizemleri dergisi
Karşılaştığımız birinin çekici olup olmadığına saniyenin beşte biri gibi olağanüstü kısa bir sürede karar veriyoruz. Değişik kültürlerden insanlarla yapılan çalışmalar, genelde insanların simetrik yüz yapısını çekici bulduğunu gösteriyor. Bunun gerisinde muhtemelen simetrinin sağlıklı olmanın, dolayısıyla iyi bir genetik yapının göstergesi olması yatıyor. İlginç bir şekilde fiziksel özellikleri bize benzeyen insanları çekici buluyoruz. Bir çalışmada kişilerin fotoğraflan bilgisayar ortamında karşı cinse dönüştürülüyor. Örneğin bir erkeğe yüz özelliklerine sadık kalınarak kadın görüntüsü veriliyor. Denekler fotoğrafların kendi fotoğraflarının karşı cinsten görüntüsü olduğunu fark etmediği gibi yine kendilerini (yani karşı cins hâllerini) seçiyor. Çekicilik konusunda önemli bir diğer özellik ise sesimiz. Kadınlar geniş omuzlu, erkeksi yüzlü ve ince belli erkeklerin seslerinden hoşlanıyor, erkekler ise ince belli, geniş kalçalı ve genç kadın sesini ilgi çekici buluyor. Kişinin vücut kokusu da onlar hakkındaki düşüncemizi etkiliyor. İsviçre'de yapılan bir çalışmada bir grup üniversiteli kız öğrenciye erkek öğrencilerin iki gün boyunca giydiği tişörtler koklatılıyor. Kız öğrenciler kendi bağışıklık sistemlerinden farklı bağışıklık sistemine sahip erkek öğrencilerin tişörtlerinin kokusunu beğeniyor. Çalışmayı yürüten araştırmacılar bunun gerisinde farklı iki bağışıklık sisteminin birleşmesiyle çok daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip sağlıklı çocuklar dünyaya geleceği gerçeğinin yattığını bildiriyor. Bu da türümüzün devamlılığını sağlıyor.
E. TÜRKİYE’DE KANUNLAŞTIRMA
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamda kanunlaştırma hareketleri Avrupa ile aşağı yukarı aynı zamanda başlamıştır. Biraz sonra göreceğimiz gibi, Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1839 Tanzimat Fermanından hemen sonra kanunlaştırma Örnekleri vardır. Bu da Osmanlı’daki gelişmelerle Batıdaki gelişmelerin aşağı yukarı örtüştüğünü gösterir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu kanunlaştırma hareketleri bakımından birçok batı ülkesinin önünde yer alır. Örneğin Osmanlı medenî kanunu niteliğinde olan Mecelle, 1868-1876 yılları arasında kanunlaştırılmıştır. Oysa Alman Medenî Kanunu 1900, İsviçre Medenî Kanunu ise 1907 yılında yürürlüğe girebilmiştir.
Yönetimin Fransız Laiklik Hukuku'na göre, ticaretin Alman Borçlar Hukuku'na göre, evliliğin İsviçre Medeni Hukuku'na göre, yargının İtalyan Ceza Hukuku'na göre tanzim edildiği bir düzende Kur'an'a göre yaşama mücadelesi veren Müslümanlarız.
Sayfa 93
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.