Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İyi insanlar apartmanlara taşınınca kötü insanlar oldular :(
Mahalle çoğunluğu tek katlı, küçük, kagir evlerden oluşuyordu. Bu küçük kagir evlerde iyi insanlar oturuyordu.
yitirmemiz gereken ne varsa yitirmişiz ışıksız, yola düşmüşüz ve ay, ay, o şefkatli kadın, oradaydı hep ve çekirgelerin hücumundan korkan körpe ekinlerin üzerinde kâgır bir damın ardında kalan çocukluk hatıralarına Ne kadar ödenmeli daha
Reklam
Dürüst çalışanın kâgir evi olmaz, demişler.
Senden Sonra Ey Yedi Yaş
"biz yitirmiş olmamız gereken ne varsa yitirmişiz ışıksız, yola düşmüşüz biz ve ay, ay, o şefkatli kadın, oradaydı hep ve çekirgelerin hücumundan korkan körpe ekinlerin üzerine kâgir* bir damın ardında kalan çocukluk hatıralarına ne kadar ödenmeli daha"
Sayfa 102 - Can Yayınları 12.BasımKitabı okudu
biz yitirmemiz gereken her şeyi yitirmişiz biz yola ışıksız koyulmuşuz ve ay, dolunay, o sevecen dişi hep oradaydı kâgir bir damın çocuksu anılarında ve çekirge saldırısından korkan genç ekin tarlalarının üzerinde! ne kadar daha ödemeli?...
Gözünü yumduğu zaman bir sürü dağ, fundalıklı bayır, kerpiç, ahşap veya kâgir evli kasaba ve bir sürü de insan görüyor, fakat bunların hiçbiri onun alakasını çekemiyordu. Hayatının bütün hatıraları lüzumsuz ve manasızdı. Ömrünün her vakası olmasa da olabilir, hayatına her giren insan girmese de olabilirdi. Bütün mazisinde kendisine "Ah, neden böyle yaptım?" veya, "Ah, niçin şöyle yapmadım!" dedirtecek bir şey bulamıyordu ve bu, ömrünün pek tatlı geçtiğinden değil, sadece, ömrünün her kısmına şu anda pek lakayt olduğundandı.
Sayfa 131 - YKYKitabı okudu
Reklam
Bütün insanlığı tedaviye uğraşmaktansa birkaç kişiyi suçlu, mecnun namlarıyla damgalayıp pencereleri demirli kâgir binalara kapamak efendilerin kolayına geliyor.
Koç Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı birbirinden farklı, Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar.
Evler
İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kagir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar. Vurulmuş vurgunların yücelttiği evlerde Kalbi kara insanlar oturdu. Gündelik korkuların çökerttiği evlerde O fıkara insanlar
Tahtalı köy.
Tahtalı köy, yoksul mezarlığıdır; mezara taş bile dikemeyenlerin (yoksa dikmeyenlerin mi?) mezarlığı. Rumun taş evine, kâgir'ine karşı benim habire yanan ahşabım tahtam vardı. N'olsun.
Sayfa 61 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
bir restorasyon faciası
Evlerle de tanışıklığım var. Ben geçerken, her biri önüme atılıp bütün pencereleriyle bana bakar gibidir. “Merhaba, nasılsınız?.. Ben de iyiyim. Bana mayısta bir kat ekleyecekler!” Yahut: “Sağlığınız nasıl?.. Ben yarın onarıma giriyorum…” gibilerden konuşmalarını duyar gibi oluyorum. Aralarında daha çok sevdiğim, candan dostlar vardır. Bunlardan biri, bu yaz bir mimarın bakımı altına girecekmiş. Her gün yoklayacağım. Tanrı korusun, bakıma alalım derken büsbütün yeryüzünden etmesinler. Açık pembe bir evciğin başına gelen hiç aklımdan çıkmaz. Pek sevimli küçücük bir kagir yapıydı. Bana öyle güleryüzle, biçimsiz, hantal komşularına öyle gururla bakardı ki, önünden geçerken içim hazla dolardı. Geçen hafta o sokaktan geçerken dostuma bir bakayım dedim; kulağıma bir feryat çarptı: “Beni sarıya boyuyorlar; şu halime bak!..” Vicdansızlar! Barbarlar!.. Öyle kıyasıya boyamışlar ki, fırça değmedik ne sütun, ne saçak kalmıştı. Zavallı dostumu, sapsarı bir kanaryaya döndürmüşlerdi. Üzüntüsünden az kalsın ben de sarılık oluyordum.
Sayfa 9 - Panama Yayınları • Çevirmen| Emre AlagözKitabı okudu
Şaheste hanım ile Kagir Bey'in birbirlerine dokunmadan geçtikleri yaşam öykülerine küçük bir uyku molası vermeleri gerek ve bence ben bu novellayı bitiremem.
Samatya denince aklıma, çatıları güneş, pencereleri deniz kokan kagir evler gelir.
Sayfa 16 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Edirne
Ancak Türklüğün Balkanlardaki göstergesi, Edirne'dir. Büyük Edirne, Balkanlar'daki Türk hâkimiyetinin mükemmelliğini, küçülmüş Edirne ise en dar sınırlara itilmişliği sembolleştirir. 1669 yılında Edirne'de 160 mahalle, 300 kadar cami ve mescid, bazıları yüksek tahsil veren 24 medrese, 220 mektep, 6.000 dükkân, 28 kütüphane, 32 umumî hamam, 53 kervansaray, 53 ticaret hanı, 8 kâgir ve 5 ahşap köprü bulunuyordu. Edirne'deki padişah sarayı, Topkapı Sarayı'ndan büyüktü. 1700'de Edirne 350.000 nüfusuyle Avrupa'nın İstanbul, Paris ve Londra'dan sonra 4. şehri idi. 1825'te bile 300.000 nüfusuyle Londra, İstanbul, Paris, Napoli, Petersburg, Viyana'dan sonra Avrupa'da 7. idi. 1850'de 200.000 nüfusla 23.'lüğe düşmüştü. Edirne'nin tarihi boyunca düştüğü minimum nüfus, 1945 sayımında görülen 29.000'dir.
Sayfa 20
"İnsanlar yüz yıllar yılı evler yaptılar. İrili ufaklı, birbirinden farklı, Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, Evlerin içi devir devir değişti Evlerin dışı pencere, duvar."
Sayfa 141 - Türk Dil Kurumu YayınlarıKitabı okudu
360 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.