Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kapı olmak hiç de sevimli değil,” diyordu içimizdeki çamların en yaşlısı, “Bir kere, kapı olunca kilit takarlar bize. İnsanoğlunun böyle acayip huyları vardır. Evet, gözümümüzün yaşına bile bakmadan kilit takarlar. Kilit ne demektir bilir misiniz?” “Ne demektir?” “Ben size söyleyeyim, kilit, insanın utancı demektir her şeyden önce… İnsanoğlunun
Gece kuşları....
Küskündü kırgındı gece kuşları Kolu kanadı kırıktı, yorgundu gece kuşları Karanlıkta seçemiyordu Gökyüzü yağmur kar uçamıyordu Yumuşacık bir dokunuş aradı bulamadı Bir yudum sevgi istedi günlerce hiç uyumadı Konduğu dalda duramadı Hiçbir yerlere sığamadı Küskündü kırgındı gece kuşları Kolu kanadı kırıktı, yorgundu gece kuşları...
Hanife Çıta
Hanife Çıta
- OCAK
Reklam
"Unutma ruhum, kış bitiyor, Kar'ı dinmiyor yalnızlığın.. "
yaşmaya deyerese ölüm guzel
Yokluğun buz gibi soğuk Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
Sayfa 457 - özlem ve ölüm
"Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan Bulutlara rüzgara asarım suretini her akşam Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun, varsın göğersin Anlamını yitiren bir şeyler mi var şimdilerde Yazdığım şiirlere yabancıyım, sokaklara yabancıyım Taşı delemiyor bir çığlık ve apansız Su oluyorum ipince, kendime sızıyorum Dünya yetmiyor bazen, bırakıp gidebilir miyim? Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahzun! Kimilerinin bakışlarına yine karlar yağmış Saçları dumanlı bir geçit sanki, dudakları lal.. Unutalım mı şimdi.. Sabahlara kadar okuduğumuz o kitapları Sabahlara kadar düşüncelerimizde yaşattığımız hayallerimizi Kar aydınlığında yürüdüğümüz o yolları Bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam Her akşam mektup yazarım dağlar kadar Meşeler göğermiş diyorsun varsın göversin Unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri Kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun Unutma dostumsun sen, neredeysen orada ölmek isterim!"
Açlık..
Yem kıtlığı, yolların buzlanması, kar yağışı, bozkır­lardaki, ormanlardaki kuraklık, su baskınları ve veba ko­yun ve at sürülerini yok eder, kurtları, ötücü kuşları, til­kileri, yabani anları, develeri, tatlı su levreklerini, enge­rek yılanlarını öldürür. İnsanlar doğal felaketler sırasında çektiği acılar açısından hayvanlarla eşit duruma gelir. Devlet kendi iradesine dayanarak yaşamı zorla ve yapay bir şekilde daraltabilir, setlerle sıkıştırabilir, o za­man da açlığın korkunç gücü, dar kıyılar arasındaki su gibi insanı, kabileyi, halkı sarsar, bozar, paramparça eder, ortadan kaldırır. Açlık, vücut hücrelerinden proteinleri ve yağları molekül molekül koparır, açlık kemikleri eritir, çocukla­rın raşitik bacaklarını çarpıtır, kanı sulandırır, başı dön­dürür, kasları kurutur, sinir dokusunu yer; açlık ruhu ezer, sevinci, inancı uzaklaştınr, düşünme gücünü yok eder, boyun eğme, alçalma, kabalık, umutsuzluk ve al­dırmazlık duygulan yaratır. Bazen insanın içindeki insanca olan şeyler tamamen ölür ve aç bir yaratık, öldürebilecek, ölüleri yiyebilecek, yamyamlık edebilecek hale gelir.
Sayfa 764 - Can Yayınları 6. BaskıKitabı okudu
Reklam
kuşlar şaşmaz bilirdim ben baharın gelişini ve bahara yormuştu onlar dünkü mart güneşini kuşları da yalancı etti bu kar
Sayfa 108
...her pencere bir yanıyla içeri bakıyorsa, bir yanıyla da dışarıya bakar. Hiçbir şey görmese bile, en azından, gökyüzünü görür... Kuşları, bulutları, ufukları, yıldızları, yağmurları ya da kar taneciklerini görür...
Sayfa 74
Resim gözümde canlandı, huzur dolu muhteşem
Servi ile gürgen arası uzanıp giden çamlar, durgun göle yansıyan akşamın kızıl ışıkları, arkalarında gümüş bir iz bırakarak süzülen kuğu kuşları. Ufukta pembe tüller ile uçuşan bulut kümeleri. Doruklarında kar parıltıları ile dikilen yalçın dağlar. Göllerde Haşim'in şiirlerini terennüm eden kamışlar. Kamışların arasından ormanın kuytularına saklanmış kırmızı kiremitli, beyaz badanalı küçük eve doğru kıvrıla kıvrıla giden ıssız yol. Evin bacasından mutlu kıvrımlarla yükselen duman. Akşamın alacasında yuvalarına dönen kuşlar.
Sayfa 67 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
. Hani birbirini kovalayan dalgalar Sonunda güm-güm kayalara çarparlar Ve siz, ansızın bir ürperti geçirirsiniz ya Sevgili hazırlanmış öteki sahilde bekler Bir romansa dönüşürken elinizdeki çiçekler Dalgınlığınızdan son vapuru da kaçırırsınız ya Ritimsiz basarken ayaklarınız Çok baharatlı bir şeyler mırıldanır dudaklarınız Aklınızdan çok şeyler geçirirsiniz ya Gözlerinizin kanatlarıyla okşarken Bir top patlar gibi tünelden çıkar bir tren Hani çevrenizden bütün kuşları uçurursunuz ya, İşte öyle yakalandım en eski rüzgârıma Artık kar-buz dayanır mı benim nârıma, Artık bağlarım tutabilir mi burada beni? ...
Reklam
Abartmadan
... Hüzün,seni seviyorum Bir özge iklimsin rüzgâr ve ateşten Beklemek,seni seviyorum Hasret kuşları uçuruyorsun kalbimin kulesinde ...
Sayfa 431Kitabı okudu
“Senin şarkıların, ıssız kar ülkesinin kuşları gibi, nisanın sıcaklığına karşı kalbimde yuvalarını kurmak için kanatlanıyorlar.”:::!!!
“Kapı olmak hiç de sevimli değil,” diyordu içimizdeki çamların en yaşlısı, “Bir kere, kapı olunca kilit takarlar bize. İnsanoğlunun böyle acayip huyları vardır. Evet, gözümümüzün yaşına bile bakmadan kilit takarlar. Kilit ne demektir bilir misiniz?” “Ne demektir?” “Ben size söyleyeyim, kilit, insanın utancı demektir her şeyden önce… İnsanoğlunun
Şimdi dağları aralasan bu akşamüstleri ben çıkarım. Kuşları kovalasan, yürüsen yolları göçebe yanım. Geceleri kanatsan alnımda yağmur, saçlarım kar türküsü, çıkarım! (Ben bu çiçeği bölsem, koklasam sen çıkar mısın?)
252 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.