“Bir keresinde bu yatak öykülerinin başıboş hayatımın sefil yanlarını anlatacak bir kitap için iyi bir malzeme olacağı gelmişti aklıma,kitabın adı da gökten inivermişti sanki: Benim Hüzünlü Orospularım.”Kısacık bir kitap ama dev bir hikaye öncelikle bunu belirtmem gerekir. 90 yaşında hayattan tamamen umudunu kesmiş bir adam aşkla tanışıyor ve bize anlatıyor.. Birine yanındayken çıplakken bile dokunmamak.. Adamın yaşını boş verin hangi yaşta olursa olsun seven bir adam dokunamazdı.. Dokunmadı.. Sadece seyretti..Yazar, bu kez, doksanını bulmuş çok yaşlı bir gazete köşe yazarının ağzından müthiş bir aşk serüvenini dile getiriyor. Son yılların en güzel aşk romanlarından biri. Büyülü Gerçekçilik akımının yaratıcısı bu büyük ustadan büyüleyici bir roman daha. Kolombiyalı yazar, bu kitapta 90 yaşındaki bir adamla 14 yaşında bir yeniyetmenin ilişkisini anlatıyor…Doksanıncı yaşımda, kendime bakire bir yeniyetmeyle çılgınca bir aşk gecesi armağan etmek istedim. Aklıma Rosa Cabarcas geldi, hani şu gizli genelevinde eline bir yenilik geçtiğinde hatırlı müşterilerine haber veren kadın. Daha önce öyle şeylere ya da onun baştan çıkarıcı müstehcen önerilerinin hiçbirine asla kapılmamıştım ama benim ilke sahibi biri olduğuma hiç inanmazdı o. Ahlâk da bir zaman sorunudur, derdi, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, görürsün bak…Tamam bu kitaba biraz iltimas geçiyorum çünkü önyargıyla elime aldığım bir kitabın içinden böyle bir aşk çıkmamalıydı! Hayran kaldım her cümlesine.. Kesinlikle herkesin okumasını tavsiye ederim.Keyifli okumalar...