Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu şey değil mi :D
Zaten Güneş‘in doğudan doğduğu da palavraydı! Dünya’yı aydınlatan güneş, asıl Efendimiz’in o mübârek vâlidesinden doğmuştu! Bu, ikinci bir Kopernik inkılâbıydı.
Kepler(1571-1630), Galilei(1564-1642) ve Kopernik(1473-1543) efendiler olmasaydı, evrendeki yörüngeleri, dış duvar ısısının altı bin çekirdek ısısının ise on beş milyar santigrat derece olan Güneş'in sabit, gezegenlerin onun etrafında döndüğünü fark edemeyecekti insanlık, Kuran'ın Yasin suresinde 38-40. Saffaf 5. Hicr 22. ve Enbiya 33. Ayetlerini hep okumalarına(!) rağmen.
Sayfa 98
Reklam
Kopernik, Kepler, Galilei, kısa bir süre sonra da Newton gibi bilim adamları yeni bir dünya görüşünün, Vesalius da bedene yeni bir bakışın nirengi noktalarını belirleyebildilerse, bunun nedeni zihinlerin değişmiş olmasıydı. Doğa kanunlarının formüle edilmesi, insan bedeninin daha doğru ve ayrıntılı olarak öğrenilmesi, insanoğlunun hayatının anlamı ve oluşumu üzerine kendine sorduğu soruların ürünüdür; dünyanın ufku genişledikçe beden hakkında sorulan sorular da derinleşiyordu. Bedeninin işleyişinin sırrı neydi? Organların işlevi neydi? Ölümü yenmek için insan kendine nasıl bakmalıydı?
"Gökyüzüne dikkatle baktığımızda Güneş'in bizim çevremizde döndüğünü düşünmek çok kolaydır. On altıncı yüzyılda Kopernik aksini öne sürdüğünde kimse ona inanmamış, hatta üzerine büyük tepki çekmişti. Yaklaşık yüz yıl sonra Galileo da onun haklı olduğunu kanıtladığı için hapse atıldı. Önyargıları değiştirmek için yüz yıl yeterli olmamıştı. Vatikan'ın yargıçları onu Dünya'nın dönmediğini kabul etmeye zorlayarak pes etmesini sağladılar. Tanıkların aktardığına göre o yine de sakalının içinden, 'Siz ne derseniz deyin, dönüyor' diye mırıldanmış.
Sayfa 180Kitabı okudu
Bunu bir düşünün. Gezegenlerden birinde, ve muhtemelen bütün evrendeki gezegenlerin sadece birinde, normalde bir yığın kayadan daha karmaşık bir şey oluşturamayan moleküller, kendilerini kaya büyüklüğünde hayret verici karmaşıklıkta, koşabilen, zıplayabilen, yüzebilen, uçabilen, görebilen, duyabilen ve diğer hareketli karmaşık yığınları yakalayıp yiyebilen bir şeyde bir araya getiriyorlar; bunlar bazı durumlarda düşünebiliyor ve hissediyorlar, ayrıca diğer karmaşık madde yığınlarına âşık da oluyorlar. Olayın aslında nasıl olduğunu anlıyoruz, ama sadece 1859'dan beri. 1859'dan önce her şey gerçekten çok çok garip görünüyor olmalıydı. Artık Darwin sayesinde her şey sadece çok garip. Işıldayan asaleti, insan ruhunu yükseltme gücü muhtemelen benzersiz (dünyanın evrenin merkezi olmadığını fark eden Kopernik hariç) olan Darwin burkanın penceresini kavradı ve çekip açarak, kavrayışın içeri sel gibi girmesini sağladı.
Ptolemaios, Coğrafyacı ve Astronom
Yunanlı-Mısırlı astronom ve coğrafyacı Ptolemaios (MÖ 100-170), Dünya merkezli bir evren modeli geliştirdi. Ptolemik sistem olarak adlandırılan bu sistem, on altıncı yüzyılda Nikolas Kopernik'in sistemiyle yer değiştirene kadar doğru kabul edildi. Ptolemaios MÖ 150'de, Planetary Hypotheses [Gezegen Hipotezleri] ve Almagest kitaplarında gezegenlerin, kendisi daha büyük bir dairede hareket eden Dünya'nın etrafında, küçük bir daire döndüğü ve 1 dereceye kadar gezegenlerin konumlarını tahmin edebilen modelini önerdi. Ptolemaios sekiz ciltlik Coğrafya Rehberi ile de tanınır. Bu eser, çağdaşları tarafından anlaşılan bir dünya haritası ve sekiz bin yerin ayrıntılı enlem ve boylam listesini içerdiğinden tarihçiler için son derece değerlidir. Ptolemaios bu çalışmayı MÖ 100 civarında yaşayan Sütlü Marinus'un haritalarına dayandırdı. Ptolemaios'un İskenderiye'de eğitim görmesi ve optik ile astroloji üzerine kitaplar yazması dışında hayatına dair çok az şey biliyoruz.
Sayfa 192 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
"En öncelikli işlerden biri eğitim, bilim ve yetenekte düzeyi duşürmek. Çünkü yüksek düzeyde bılime ancak üstün yeteneği olanlar ulaşabilir! Üstün yetenekli olanlar da her zaman iktidarı ele geçirmiş, sonra despotlaşmışlardır. Despot olmamak ellerinde değildir bunların, neden oldukları ahlaksızlık, her zaman sağladıkları yarardan daha çok olmuştur; bunlar ya hep sürülürler ya da idam edilirler. Cicero'ların dili kesilir, Kopernik'lerin gözleri oyulur, Shakespeare'lerse taşlanır; Şigalyovculuk işte budur! Köleler eşit olmalı; despotizm olmadan ne özgürlük, ne eşitlik olur; ama sürüde eşitlik var. Ha-ha-ha, şaşırtıcı mı geldi size? Ben, Şigalyovcuyum!"
Zamanının "Ay Tarihçesi"ni yapmış kral...
İlk kavimler bu erkek eli değmemiş tanrıçaya özel bir saygıyla tapmışlardır. Mısırlılar ona İsis adını vermiş; Frigyalılar Astarte diye anmış; Eski Yunanlılar Phoebe adıyla tapınmış, Latona ile Jüpiter'in kızı saymış, kararmalarını Diana'nın yakışıklı Endymion'a yaptığı giz dolu kaçamaklarla açıklamışlardır. Mitolojideki efsaneye
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Avrupa ve Şark arasındaki mesafe merkezi Türkiye'de olan Osmanlı İmparatorluğu'nun 1850'deki Kırım Savaşı'yla doruğa çıkan gerileyişi sayesinde kapanmaya başladı. Türkiye'nin Rusya'ya karşı Fransız ve Bri­tanya'ya katılması Hıristiyan ve Müslüman güçlerin tarihte ilk defa ger­çek bir ittifak içinde yer aldıkları
Sayfa 1015 - Yapı Kredi Yayınları.
Teologlar Kopernik ve Darwin'in peşinden beceriksizce yürüyordu
Reklam
Bahçedeki dut ağacının altında bir açık hava okulu açmıştı arkadaşlarına. Eski Yunan'da olduğu gibi, çevresinde hayranları, yürüyerek anlatıyordu: "Okumalısınız." Neden okusunlar Mustafa? Sen okuduklarını onlara anlatıyorsun ya. Olmaz. Bakın binlerce yıl önce bu topraklarda yaşayan Eski Yunan gibi meraklı olmalısınız, her şey neden öyle oluyor diye. Aritmetik okuyoruz işte. Olmaz. Benim gibi astronomi de okumalısınız. Sen okuyorsun ya yeter. Herkes senin gibi riyaziyeci Mustafa olamaz ya. Olmaz, yalnız benim okumamla olmaz; hep birlikte bir şeyler yapılabilir. Mustafa henüz 'ekol kurmak' deyimini bilmiyordu. Onlara astronomi konusunda bir de konferans vermişti okul salonunda. Bu ne garip bir çocuktu canım: Helenler diyordu, Kopernik diyordu, kafaları karıştırıyordu. Oysa son sınıf öğrencileri, o zamanlar adı kozmoğrafya olan astronomiden lise bitirme imtihanlarında ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlardı.
Sayfa 52 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Fetihten bu yana sürekli çoğalan alçak gönüllü ve masum aydınlığıyla eski İstanbul'dan nelere sahip çıktık ne kadarını koruyabildik düşünmemiz gerekiyor. Pascal'dan, Kopernik'ten bahsederken, İbni Heysem'den, Harezmi'den, Biruni'den, mikrobiyolojiyi Pasteur'den önce kuran Akşemseddin'den habersiz yeni kuşakların zihninde neyi nasıl kaybettiğimizin bir soru olarak belirmesi gerekiyor. Ve en fazla da medeniyetimizin esaslı dinamiklerine dönmeden öncü bir millet olamayacağımızı hatırlatmak gerekiyor.
Özellikle, işlediği ahlaksızlıklar karşısında halkın başkaldırısını sindirmek için koyduğu ağır vergiler ve halkı itaate zorlayan fermanlarla Katolik Kilisesi, kendisine siyasi bir erk isnat etmiş ve bir derebeylik haline gelmişti. Bütün tasarruflarını, semadan alınmış ilahi talimatlarla gerçekleştirdiğini iddia eden kilise bu emirlere uymayanları da aforoz etmiştir. Kilisenin, vahiy yoluyla aldığını iddia ettiği talimatlarla bilimsel sahada da (Örneğin, yeryüzünün şekli gibi...) konuşmaya başlamasıyla asıl felaket meydana gelmiştir. Çünkü bir müddet sonra teorik ve deneysel bilimler, Tanrı tarafından öğretildiği iddia edilen bu bilgilerin yanlışlığını ortaya koymuş, bunun üzerine kilise bu handikabı aşmak için aralarında Galile, Kopernik ve Giordano Bruno gibi isimlerin de olduğu bilim adamlarına akıl almaz işkenceler yapmış, hatta bir kısmını ağaç yığınları üzerine koyarak yakmıştır. Bu aşamadan itibaren insanlar Tanrı'yı cahil ve zorba, vahyi irrasyonel, kiliseyi ve din adamlarını ise zalim olarak görüp din karşıtı bir cephede kendilerini konumlandırmaya başladılar.
STEPHAN JAY GOULD, İNSANIN ÜÇ BÜYÜK AŞAĞILANMASINI ŞÖYLE SIRALAR, 1. EVRENiN MERKEZiNDE DEĞİLİZ. KOPERNIK. 1473-1543 2. HAYVANLARLA AKRABAYIZ. DARVİN 1809-1882 3. ZiHNİMİZDE MiSAFİRiZ .FREUD. 1856-1939
Kendimizi Evren'in göbeğinde sanmıyor muyduk? Kopernik, Galile ve diğerleri çıkagelip yanlışımızı düzeltiverdiler: Hayır, dediler, orta halli bir gökadanın dış mahallelerinde yer bulmuş sıradan bir gezegende yaşıyoruz. Özgün ve benzersiz, öteki canlıların dışında yaratıklar olduğumuzu düşünmüyor muyduk? Ne yazık! Darwin bizi hayvanların ortak evrim ağacının bir dalına tünetiverdi...
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çeviri: İsmet BirkanKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.