Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
CIA'nın Fethullah Gülen'le işbirliği,
CIA'nın Fethullah Gülen'le işbirliği, II. Dünya Savaşı sonrası İspanya'da komünizme karşı kurulan Opus Dei tarikatı ve Güney Kore'de kurulan Moon tarikatıyla kurduğu ilişkilere benzerdir. CIA bu üç tarikat vasıtasıyla hem Budist âlemi hem Hıristiyan âlemi hem de İslam âlemi içinde örtülü işler yapmaktadır.
Sayfa 288Kitabı okudu
Atsız büyümekten bahsediyordu. Fakat Türklerin büyümesi başka milletlerin de küçülmesi demekti. Bu da uluslararası bir durumun ortaya çıkmasına sebep olurdu. Bazı Türkçüler Turancılığı uluslararası anlamda değerlendiriyorlardı. Yani Turan, sadece Türklerin değil bütün insanlığın menfaatineydi. Zira “insanoğlunun varlığına kastetmiş” olarak gördükleri Komünizm ve Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasının yegâne yolunun Turan’ın kurulması olduğuna inanıyorlardı. Bektaş Dümenci’ye göre, dünya üzerindeki başka hiçbir millet böyle bir silaha sahip değildi. Ne atom bombası, ne Marshall planıyla dağıtılan milyonlar bununla boy ölçüşebilirdi. Dikkat çekicidir ki bu konu, Türkçüler tarafından bilhassa Kore Savaşı sırasında dile getirilmiştir. Günün siyasî vaziyeti ile Türkçülerin tavsiyeleri bu bağlamda örtüşmektedir. Meselâ Selahattin Ertürk, tıpkı Kore Savaşı’nın taraflarının olduğu gibi, dünyanın demokratlar ve Komünistler olarak ikiye ayrıldığını yazıyordu. Demokrasi cephesinde saf tutmuş Türklüğün yaşaması Sovyet bloğunun dağılmasıyla mümkündü. Bunun için diğer devletlerin Türkiye’yi ve Rusya’da yaşayan Türkleri desteklemesi gerekiyordu. Ertürk’e göre, Rus, Japon, Alman ve Çin yayılmacılığının önlenebilmesi için Türklerin bir devlet veya federasyon kurmaları şarttı. Bu amaca da Rusya Türkleri teşkilatlandırılarak, silahlandırılarak ve ayaklandırılarak ulaşılabilirdi. Fakat Türkiye’nin gücü buna yetmeyeceği için Birleşmiş Milletler de bu meselenin üzerinde durmalıydı.
Reklam
Frank Buchrnan
“1908 yılında İngiltere'deyken bir kilisede "İsa bana göründü" diye ağlayarak epey yandaş toplayan ve yandaşlarını Oxford Topluluğu adı altında örgütleyen Buchman, I. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Çin, Hindistan, Kore ve Japonya'yı dolaşarak bu ülkelerde Hıristiyanlığı yaymaya ve benimsetmeye çalışmıştı .”
Sayfa 265
Biz Zafer Kazanacağız, Çünkü Biz Haklıyız (Kafkas Gazetesi, 03.10.1992) 1985 yılında Sovyetler Birliği'nde “baş gösteren” fırtınalı olaylar Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyeti'ni de etkisi altına almıştı. Bunu anlamak zor değil. Çünkü bizim milletimiz de başkaları gibi “vahşi imparatorluk kazanı”nda yanıyordu. Ve demokrasi dalgalarına kolayca
GALİNA GRIGORYEVNA KALESNIKOVA - NÂZIM HİKMET 1. Ajan mı, Âşık mı? Nâzım Hikmet 1952 Temmuzunun başında Dünya Barış Konseyi'nin, Berlin'de, Kore Savaşı'na karşı düzenlediği bir toplantıya katılıp Moskova'ya döndüğü zaman göğsündeki ağrılann iyice fazlalaşması üzerine Barvikha Sanatoryumu'na yatırılır. Üç aya yakın bir
·
Puan vermedi
Rusya'da iç karışıklıklar artmış hükümete duyulan güven iyice azalmıştı. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan Ataman Sanayi'nin sahibi Mikhail Razov bu kargaşadan yararlanıp yeniden Rusya'yı Çarlık günlerine döndürmek istiyordu. Bunun için tüm dünyayı özellikle ABD'yi tehdit edecek korkunç planları vardı. Ancak
Kelime Defteri
Kelime DefteriNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 20201,392 okunma
Reklam
Bardağın dolu tarafı...
1. Dünya savaşı çıktı ve penisilin keşfedildi, milyonlarca insanın hayatı kurtarıldı. ABD koreyi işgal etti ve G. Kore'nin bir diktatörün elinde olmasını engelledi. Veba başta olmak üzere bir çok virüs insanlığın büyük bir kısmını yok etti ve bugün oluşabilecek nüfus patlamasının önüne geçti. İnsanlık birbiriyle savaşması bilimin ve teknolojinin ilerlemesini sağladı.
240 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Figan adlı Roman üzerine
Bu kitapta tarihi ve Ecdadımızın çektiği sıkıntıları bir kez daha gördüm. Doğu taraflarında Erzurumda geçen hikaye 1. dünya savası öncesi İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı'ya saldıran Ermenileri konu ediniyor. Ermenilerin; Osmanlı' nın zayıf düştüğü bir anda saldırıları ve kadınları çocukları yaşlıları insafsızca işkence edip öldürdüklerini görüyoruz. Ve yine anlıyoruz ki Bu Devlet sadece dış Devletlerle değil kendi vatandaşımız dediği milletlerle de çok fazla mücadele etmiş . Bu Doğu cephesinde Ermeniler olmuş Yemen cephesinde Araplar olmuş. Cepheye savaşmaya giden askerler döndüklerinde köylerinin de ermeniler tarafından yakılıp yıkıldığını ve köy halkının da geniş binalara sokulup yakıldığını öğrenmişler. Biz böyle bir milletin ve Ecdadın torunlarıyız. Her gencin Güney Kore'de Müzik gruplarını, başka ülkelerdeki Rock grupları ve hippileri öğrenmelerinden önce kendi mazisini ve tarihini çok iyi bir derecede bilmesi gerekir
Figan
FiganAhmed Günbay Yıldız · Timaş Yayınları · 20191,812 okunma
İleri karakol Türkiye ABD'li bir senatör, 23 Mart 1951'de Senato' da yaptığı bir konuşmada şöyle der: Doğu Akdeniz sadece bu bölgenin değil, bütün dünyanın başlıca stratejik noktasıdır. Binaenaleyh Birleşik Amerika kendi kara, hava ve deniz kuvvetlerini tam bu noktada tertiplemelidir . . . Türkiye' de her tepenin yamacından uçaksavar topları
NATO'ya giriş ve TKP tevkifatı Cem Eroğul, 1950'ler Türkiye'sinde NATO üyeliğinin milli bir mesele olarak görüldüğünü ve üyeliğe kabulün ne kadar büyük bir sevinçle karşılandığını şöyle anlatır: Bürokrasiden basına, siyaset adamlarından şartlanmış kamuoyuna kadar, memleketin belli başlı çevreleri ve onların ideolojisini güdenler misli
Reklam
392 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Savaşta esir düşen kadınlar, işgal edilen farklı bölgelerden alınıp çevredeki genelevlerde çalışmaya zorlanıyordu. Çalıştıkları yerden çıkmalarına izin verilmeyen ve yaşları 16-21 arasında değişen kadınlar, askerleri memnun edememeleri durumunda acımasızca cezalandırılıyordu. Bugün seks kölesi olarak çalıştırılan bu kadınların sayısı hakkında da
Beyaz Kasımpatı
Beyaz KasımpatıMary Lynn Bracht · Arkadya Yayınları · 2018456 okunma
Said Nursi ve Üçüncü Said Dönemi..
Demokrat Parti iktidarından sonra Said Nursi'nin üçüncü devresi başladı. Bu devrede siyasilere doğru yolu göstermeyi ve onları İslam'a hizmet etmeye çağırmayı temel alır. Hüküöetin Kore Savaşı'na katılma kararını, en yakın öğrencilerinden Bayram Yüksel'i cepheye yollayabilecek ölçüde desteklemiştir.
Aslında Kore Savaşı, Türkçülere, Atsız’ın Bozkurtların Ölümü romanında ustaca işlediği “Türk-Çin husumeti”ni hatırlatmış olmalı. Belki de o roman kahramanları gibi Çinlilerle çarpışmak imkânı birçok Türkçüyü heyecanlandırmıştır. Celâl Turanîbaşer’in bu Türkçülerden biri olduğu anlaşılıyor. Yazarın, oğlu Kür Şad’a ithaf ettiği bir yazısında bir hayli ızdırap çektiğini görmek mümkün. Diyor ki Turanîbaşer, “Kandaşlarım çarpışıyor, ben seyirci…, Kandaşlarım şehit oluyor, ben seyirci… Kandaşlarım gazi oluyor, ben seyirci... Kandaşlarım gidiyor… Akın akın gidiyor… Cepheden cepheye gidiyor… Ben yine seyirci…” Yazarın üslûbundan Türkçülerin savaşa ne kadar romantik bir cepheden baktıkları, savaşı siyasî bir mesele olmaktan ziyade “destansı bir olgu” olarak gördükleri anlaşılmıyor mu? Gerçekten de Türkçülere göre, artık Kore Savaşı, Türk tarihinin “altın” sayfalarından biri haline gelmiş, destanlaşmıştır. Oğuz Kağan, Ergenekon ve Bozkurt destanlarının yanına bir de Kore destanı eklenmiştir
Türkiye’nin Kore Savaşı’na katılması konusunda Türkçülerin objektif olabildiklerini söylemek zordur. Zira savaş, Türkçülere göre, “idealize edilmiş bir Türk tipi” için “kutsal” bir eylemdir. “Düğün”dür, olması gerekendir. Türkçülerin Kore Savaşı’na bakış açıları da bu minval üzerinedir. Nejdet Sançar da bu konuya temas etmekte ve Kore’ye gidecek ve orada kanını akıtacak olan Türk’ün, Sakarya’da kan döken Türk kadar “millî kahraman” olduğunu söylemektedir. Çünkü bu savaş millî menfaatler taşımaktadır ve bu sebeple de “mukaddes”tir. Savaş mukaddesse, savaşa katılanlar da ya “şehit veya gazi” olacaklardır. Türkçüler, Kore’de ölen Türk askerlerinin “şehit” sayılamayacaklarını iddia edenlere de bu sebeple, nerede ve kime karşı olursa olsun savaşın kutsiyeti sebebiyle şiddetle karşı çıkmışlardır. Onlara göre, “vatan için canını veren kahramanlar bu fedakârlıklarını memleketten uzak yerlerde yaptıkları için şehit sayılmayacaklar da hayatlarını murdar şeflere harcayanlar mı şehit sayılacaktı?” Bu sorunun cevabı, hayır olsa gerektir. Türkçüler için Kore Savaşı kutsaldı, orada ölenler şehit sayılacaktı. Demek ki bu savaşta ülkenin çıkarı vardı.
"Ama gene de sanmam. Anlamsızca katıldığımız Kore Savaşı'nda bile Asya'daki ana yurdumuzdan komşumuz Çinliler birçok Batılı savaş esirinin beynini yıkayıp taraf degiştirmesini sağlarken, tek bir Türk'ün bile beynini yıkayamadı."
Sayfa 208
ABD’NİN VİETNAM POLİTİKASINA AVRUPA DESTEK VERMİYOR
AET'nin ilk yılları uluslararası gelişmeler ışığında incelenmelidir. Sovyet tehdidi ve ABD'nin bu tehdide karşı Batı Avrupa'ya vereceği güvenlik desteğinin kapsamı apaçık ortadaydı. Avrupa entegrasyonu hakkında sözü çok az edilen konu ise NATO bünyesindeki fikir ayrılıklarının entegrasyona etkileridir. Batı Avrupalıların Amerika'nın öncelikleri ve algıları hakkında Kore Savaşı'yla birlikte merakı arttı. Amerika'nın kuzeyi işgâl etme planlarının daha büyük bir savaşı başlatma ihtimâli Avrupa'yı endişelendiriyordu. Sonrasında 1962 Küba Füze Krizi patlak verdi. İki süper gücü nükleer savaşın eşiğine getiren krizde ABD Avrupalı müttefiklerinin fikirlerini pek önemsemiyordu. 1960'lar Vietnam'daki çatışmanın tırmanmasına ama hiçbir Avrupa hükümetinin ABD'ye açık destek vermemesine şâhit olmuştur. 1960'ların sonlarında ise ABD'nin Vietnam politikası kamuoyu tarafından çok yaygın bir şekilde eleştirilmiştir.
Sayfa 115Kitabı okudu
842 öğeden 811 ile 825 arasındakiler gösteriliyor.