Gül ile birlikte düzenledikleri etkinlik sayesin de tanıştım bu kitabla. Hepsine teşekkürlerimi iletiyorum.
Evet başlık dikkatinizi çekti değil mi? Bence öyle, çünkü benim de dikkatimi çekmişti.
Kitabın konusuna geçmeden önce biraz
Kitap, 2.Dünya savaşı sırasında Kırgız halkının yaşadığı zorluğa kısa bir şekilde değinir. Savaş insandan neleri alır... Fantastik bir kurgu değil, evinizin içindeymişcesine olan, olacak, olabilecek durumun öyküsüdür. Savaşa giden erkekeler, erkekesiz kalan köyün ağır yükünü sırtlanan kadınlar, sevdalar ve bekleyişler...
Aytmatov; bu öyküyü, aşk
O günlerde ölümle cezalandırılmak her iş ve mesleğin moda uğraş ve çözüm reçetesiydi. Tellson Bankası için de böyleydi bu. Ölüm, doğanın getirdiği bir çözümdü; bu kural yasalar için de neden geçerli olmasındı ki?
İlla aynı hayat görüşünü paylaştığınız insanlarla dost olacaksınız diye bir kural yoktur. Ben her dostumun hayat görüşünü paylaşmam ama görüşlerinden faydalanırım. Dostlarım Yaşar ve Tilda Kemal'in hayat görüşünü de yüzde yüz kabul ediyor değildim. Böyle insanları bulmak zordur. Bulunca eğitim görmüş olursun.
İyi insanların özellikleri kuşaktan kuşağa geçiyor. Bunun için her şeyden evvel, bir ilişki içindeki insanların birbirini çok sevmesi lazım. Çok nadir rastlanan bazı ilişkilerde bu müthiş sevginin yanında zekanın varlığı da dikkat çeker. İşte Can ve Yücel böyleydi.
Herkes memleketle barışık olmuyor; ama böyle bir durum varsa bırakacaksın! Çünkü yapamazsın. Hem kendine hem de topluma zarar verirsin.
İşte! İki kadın, sevgilileriyle birlikte oldukları zaman, ilk akıllarına gelen şey, sevgililerini birbirlerinin ellerinden almak değil miydi? Kural böyleydi.
Onda beni rahatsız eden tek şey aşırı kibirli oluşuydu. Yeryüzüne inip gerçeklerle yüzleşse çok iyi olurdu. Ama onun yapısı böyleydi, o ve onun gibileri için bu bir kural gibiydi, ceplerinde metelikleri olmasa da, dış görünüşlerine özen göstermeleri gerekiyordu. Tanrı onları ıslah etmediği sürece bu kötü huylarıyla birlikte ölene dek yaşayacaklardı.
Okuduklarım kategorisine ilk yazımı, en son okuduğum kitap hakkında yazmak istiyorum. Albert Camus – Yabancı kitabını iyi bir kitap sever tek solukta bitirebilecekken benim gibi amatör bir kitap severin, üstelik biraz da zaman problemi olan biri iki solukta bitirdi. Bu kitabı, kitap okuma alışkanlığı kazanmak istediğim zamanların başında, Kars’ta
“Onda beni rahatsız eden tek şey aşırı kibirli oluşuydu. Yeryüzüne inip gerçeklerle yüzleşse çok iyi olurdu. Ama onun yapısı böyleydi, o ve onun gibileri için bu bir kural gibiydi, ceplerinde metelikleri olmasa da, dış görünüşlerine özen göstermeleri gerekiyordu. Tanrı onları ıslah etmediği sürece bu kötü huylarıyla birlikte ölene dek yaşayacaklardı.”