Yıl 2020, aylardan ocak. Tabii o zamanlar henüz yüzlerimizde maske, aramızda mesafeler yoktu. Herkesin samimi bir şekilde bir arada oturdukları, yiyip içtikleri günlerden bir gün arkadaşımın bana 1k'dan bahsetmesiyle hayatım değişti. "Hoşuna giden cümleleri paylaşıyorsun, kitap cümleleri okuyorsun" diyince tam benlik dedim. Çünkü okuduğum kitabın hoşuma giden cümlesini mutlaka çiziyordum. Yaşasın! Bundan sonra yazabilecektim de. Benim için bundan daha güzel bir şey olamazdı. İlk zamanlar okul olduğu için kullanmadım, sadece giriş yaptım. Ama 15 tatilin ikinci haftası aktif olarak kullanmaya başladım, pandemi döneminde de vazgeçilmezim oldu.
1k ailesi gün geçtikçe bana çok şeyler kattı. Gerek okuma olarak, gerek burada edindiğim dostluklar olarak çok şeyler kazandım. Ne yalan söyleyeyim, ilk zamanlar böyle bir 1k ailesi ile, daha doğrusu güzellikler ile karşılaşacağımı hiç düşünmedim. Şimdi biliyorum ki, ülkemin neresine gidersem gideyim oturup bir bardak çay içip, kitaplardan konuşacağım dostlarım var. Yeni bir yıla girerken de hayatımda olmanız dileğiyle her şey gönlünüzce olsun. İyi ki varsınız. 💓🌼💓🌼💓🌼
Yazmak istiyorum, güzel bir kitabın bıraktığı izler görünsün diye. En iyi ne zaman anlatılır bir kitap? Okuyup bitirince hemen mi, yoksa ateşin altı fazla açık kalmışsa biraz demlenmesi için beklemek mi lazım? Ben sıcağı sıcağına yazmak istedim.
Kitabın verdiği hisleri aktarmak, yazarın dünyasına tanıklık etmek ve daha çok kişinin okumasını
Marie Curie: ''Hayatta hiçbir şeyden korkmayın, yalnız her şeyi anlamaya çalışın.' '
Fernando Pessoa: ''Anlamaktan Yoruldum...''
Daha önce Nietzsche'nin, Halil Cibran'ın, Kafka'nın, Tesla'nın aforizmalarını okudum. Ama sizi temin ederim, böylesi bir, bir... ne, ne yazabilirim ki...
Neyse, kitap ismiyle başlayalım.
'Anlamaktan Yoruldum'
Bakın,
Yeni yılın ilk okuması böyle güzel bir kitaba denk geldi umarım devamı da böyle olur. Çalıştığım işyerinde düzenlediğimiz okuma grubunda seçilen ilk kitap Sineklerin Tanrısı. Ben bu kitabı uzun zamandır kütüphanemde tutup okunma zamanını bekliyordum, demek ki şimdiymiş zamanı. Ama itiraf etmeliyim ki bende bu etkiyi yapacağını zannetmiyordum, dört
SERANAD iyi ki okudum dediğim sınıf kitaplığımın baş ucundan tuttuğum, okurken pek çok satırın altını çizdiğim; sınıfındaki okuma etkinliği saatlerinde altını çizdiğim cümleri öğrencilerimle paylaştığım, öğrencilerimle duygu bütünlüğü yaşadığım özel bir romandır.
Zülfü Livaneli'nin dokunaklı bir aşk hikayesi anlatmasına rağmen aşk romanı
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
Uzun bir süredir öykü ağırlıklı okumalar yapmaktayım. Daha önce paylaşmış olduğum bir alıntıda yer aldığı gibi (#69389465), ben de herkesin bir öyküsü, şiiri, şarkısı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle okumuş olduğum 164 tane öykü kitabının içinden bana dokunan öyküleri bir ileti altında paylaşmak istedim.
Bu
Sevgili Osamu Dazai'nin otobiyografik romanıyla karşınızdayım bugün de. Kalbimin derinlerine dokunan, kimi zaman yalnız değilmişim dedirten kimi zaman 'neden !' Diyerek isyan etmeme sebep olan, kimi zamansa göz yaşlarıma engel olamadığım bir kitap olduğunu söylemeden geçemeyeceğim açıkçası.
Kitabımızı başında bizi yazarımız
"Yalnız doğar, yalnız ölürüz."
Doppler’da kayıp olan birkaç parçanızı bulacaksınız. Belki de tümünü bulabilirsiniz. Benim de kendi parçalarımı bulduğum anlamlı ve ultra komik bu kitabın incelemesi ile sizlerleyim. İnceleme komik olmayabilir ama kitap "gerçekçiliği ile" fazlasıyla komik. :)
ShamRain: