Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yani peri masalları öteden beri değişim geçirerek günümüze ulaştı. Fakat günümüz­de Britanya'da, doğrudan küçük çocukları ve özellikle de kızları hedef alan Disney yapımı filmler -ki bunların ilki 1937 tarihli Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'di- sayesinde pren­ses hikayeleri olduğu yere çakılı kaldı. Bu filmler bizi, peri masallarının sadece kurde­leli küçük çocuklar için olduğuna inandırdı. Disney'in güncel piyasa değeri 200 milyar doların üstünde; yani İzlanda, Fas, Namibya ve Kırgızistan'ın gayrisafi yurtiçi hasılasının toplamından daha fazla. Bu hikayelerden mu­azzam kar ediyorlar; kamuoyu gözünde kendi anlatılarının ilk sıradaki yerini korumak için çok güçlü finansal gerekçeleri var. Yeniden anlatılan masallar her yıl tekrar tekrar ya­yımlanıyor ama bunlar Disney yorumlarının kültürel otoritesine dair algımızda henüz bir değişim yaratmadı. Bu hikayeler, baskın anla­tının yerini almayıp, o öyküyü çarpıtan "dış metinler" (''para-text") olarak okunur. Ve kül­türel anlamda hayırduamızı bir noktaya kadar hep baskın anlatı alacaktır. Spufford'ın söyle­diği gibi, "bize 'bir zamanlar bir prens vardı,' diye anlatılırken, bir zamanlar bir prens olma­sını (bir yere kadar ve kısmen de olsa) haklı çıkarmadan bunu yapamazlardı. Kendini yok­tan var eden ve böyle olduğunu ilan edebile­cek kadar sağlam duran herhangi bir şey ken­dini bize kabul ettirir . . . Hikayelerin gücü ve tehlikesi de burada yatar."
Sayfa 29 - Domingo
736 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Bu senin yolun ya da yok oluşun.
N. G. Kabal
N. G. Kabal
Hepimiz Gökyüzü Olmak İstedik - Deliler Ve Cellatlar Her şeyin bir sebebi olduğunu biliyordum ama açıkçası bu kadarını ben bile beklemezdim. Ama Arın Lordum ne der bilirsiniz: Daha azını beklemezdim, Gök'
Krallar ve Soytarıları
Krallar ve Soytarıları
sonu oldukça tartışmaya açık bir sondu. Ve tabii araya serinin safe place kitabı olmaya aday
Ejderha ve Yıldız
Ejderha ve Yıldız
girince benim
Deliler ve Cellatlar
Deliler ve CellatlarN. G. Kabal · Dex Yayınevi · 2024106 okunma
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Zamanın yankısı
Herkese Merhabalar benim sevgili dostlarım Muazzam beni derinliklere götüren bir eserle geldim Aslında ilk okuduğum gibi yorumlamayı çok istedim ancak daha sonrasında beni etkileyen Bu eseri hafızamı kazımak adına bir kere daha okudum. Serdar Bey'in kalemi ile ilk kez tanışmama rağmen sanki yıllardır insana ruhuna hükümetmiş cümlelerle
Zamanın Yankısı
Zamanın YankısıSerdar Çatak · Martı Yayınları · 202425 okunma
ZAAFIN HARİKALARI Bir düşünüre -kendini dünyadan ayırt etmek için- muazzam bir sorgulama zahmeti gerekirken, bir kusurun ayrıcalığı, tekil bir alınyazısını hemen vermesidir. Zaaf -yalnızlığın telafisi-, onun damgasını yemiş kişiye ayrık bir koşulun yetkinliğini sunar. Eşcinsele bakınız: İki çelişik duygu esinler: Tiksinti ve hayranlık. İçine düştüğü durum onu başkalarından hem aşağı hem üstün kılar; kendini kabul etmez, her an kendini haklı gösterir, kendine nedenler icat eder, utançla gurur atasında kalmıştır; bununla birlikte, dünyaya çocuk getirme aptallıklarının ateşli taraftarları olan bizler, sürüyle birlikte yürürüz. Hiç cinsel sırrı olmayanların vay haline!
Metis YayınlarıKitabı okudu
Tıpkı hastalıklar gibi düşünce ve duyguların da bir kuluçka dönemi var. Ve kuluçka döneminde bu duygu ve düşüncelere göre hareket edip davransak bile aslında bu düşünce ve duygularin varlığından haberdar olmuyoruz.Ve bu duygu ve düşünceleri bilinçaltımızdan gün yüzüne çıkaracak bir olayla karşılaşmazsak,asla duygularımızın etkisi altında kalmadığımızı iddia etsek bile hayatımızın geri kalanı boyunca onlar tarafından yönetiliyoruz. Duygu ve düşüncelerimize ters düşse de çeşitli davranışlarla haklı olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz ama dışarıdan bir göz bu çelişkiyi kolayca fark edebiliyor. Bazen bu çeliskileri kendimiz fark edince çok şaşırıyoruz.Bazen ise hiç farkına varmadığımız için muazzam acılar çekiyoruz.
"Kendi yolunu mu çizeceksin? Dünyayı değiştirmek üzere harekete mi geçeceksin?" "Tamı tamına öyle yapacağım." "Hoşça kal öyleyse. İyi şanslar." "Sana da." "Gitmeden önce bir şey söyleyebilir miyim?" "Elbette." "Asla başaramayacaksın." "Öyle mi?" "Öyle. Edison'a ihtiyacın var. Fikirlerin elle tutulur gerçek şeylere dönüşmek için en fazla gereksindiği şeyin para olduğunu gördün ve para da şu yerin dışına çıkınca kolaylıkla kazanılacak bir şey değil." "Benim için kaygılanma. Başımın çaresine bakarım. Muazzam bir enerjim ve muazzam fikirlerim var. Ayrıca kendi başımayken çok daha hızlı yol alabilirim. Başka bir şey daha var; burada kalırsam icat ettiğim her şeyi o sahiplenecek. Suyun başını tutmuş; parlak bir fikri alıyor ve insanların para vererek sahip olmayı isteyeceği bir şeylere dönüştürüyor." "Evet. Bu doğru. Ama 'icat etmek' olgusunun özünde yatan da bu değil midir? İnsanların satın almak isteyeceği bir şey yaratmak..." "Dur biraz. Ben icatların amacının insanların yaşam standartlarını daha üst düzeye taşımak olduğunu düşünüyorum. İki taraf da haklı görünüyordu. Tartışma herhangi bir yere varmadan sürüp gitti.
Sayfa 93 - April YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Ey insan! Bu kitabi sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranyumda değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiçbir
Sayfa 411 - ÖtükenKitabı okudu
Grubun normlarına uymak için muazzam bir iç baskı vardır. Kabul edilmenin ödülü, genellikle bir tartışmada haklı çıkmanın, akıllı görünmenin ya da gerçeği bulmanın ödülünden daha büyüktür. Çoğu zaman tek başımıza haklı olmaktansa, grupla birlikte yanılmayı yeğleriz..
Sayfa 133 - PegasusKitabı okuyor
"Paranın değerinin azalmasıyla birlikte Avusturya ve Almanya'daki diğer tüm değerlerin kaymaya başladığı o yıllar ne kadar vahşi, anarşik ve gerçek dışıydı! Yüksek coşku ve çirkin entrikaların, huzursuzluk ve fanatizmin eşsiz bir karışımı olan bir dönemdi. Düzenlemeye tabi olmayan her abartılı fikir altın bir hasat topladı: teozofi, okültizm, spiritüalizm, uyurgezerlik, antroposofi, el falı, grafoloji, yoga ve Paracelsizm. Daha yeni ve daha büyük heyecan umudu veren her şey, uyuşturucu, morfin, kokain, eroin gibi her şey muazzam bir pazar buldu; sahnede ensest ve eşcinsellik, politikada komünizm ve faşizm en çok tercih edilen temaları oluşturdu; ancak normalliğin ve ılımlılığın her türlü temsili koşulsuz olarak yasaklandı. Ama o kaos dönemini ne kendi hayatımdan ne de ileriye doğru hareket halindeki sanattan hiçbir şey için silip atmazdım. İlk dürtüsünün coşkusuyla ileriye doğru atılırken, her ruhani devrim gibi, havayı tüm boğucu geleneklerden temizlemiş ve uzun yılların gerginliğini hafifletmişti; söylenebilecek her şey için, cesur deneyleri değerli uyarıcıların bir kalıntısını bıraktı. Bazı aşırılıkları bizi hayrete düşürse de, kibirli bir kınama ya da reddetme konusunda kendimizi haklı hissetmedik, çünkü özünde, yeni günün bu gençliği - belki de çok büyük bir ateş ve sabırsızlıkla - temkinli ve mesafeli neslimizin başarısız olduğu şeyi düzeltmeye çalışıyordu."
Artık kölelik kanunu mevcut değil, ancak kapitalizim gelişmekte. Batu Han zamanında olduğu gibi özgür düşüncenin en dorukta olduğu zamanlarda çoğunluk azgınlığı doyurur, giydirir ve korur; kendisi ise aç, çıplak, savunmasız kalır. Böyle bir düzen herhangi bir eğilim ve akımla muazzam bir şekilde bir arada var olabilir, çünkü köleleştirmeme sanatı da aşama aşama kendini geliştirir. Uşaklarımıza ahırlarda artık vurmuyoruz ama köleliğe ustaca şekiller veriyoruz. Köleliği haklı göstermek için her duruma göre en azından bir bahane bulabiliyoruz. Bizim fikirlerimiz de birer fikirdir ancak şu an, 19. yüzyılın sonunda en pis bedensel işlerimizi de işçi sınıfına eklemek mümkün olsaydı bunu elbette yapardık. Ve sonrasında bunu haklı gösterebilmek için en iyi insanların, düşünürlerin ve bilim insanlarının altın kadar değerli vakitlerini bu bedensel işlerde harcarlarsa ciddi bir tehlikenin insanoğlunun gelişimini tehdit altına bırakacağını söylerdik.
Sayfa 38 - MisailKitabı okudu
Reklam
135 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Daha ilk cümlesiyle gönüllü esaretimi ilan ettiğim, çizemediğim satır altlarını iliştirdiğim not kağıtlarıyla gökkuşağına çevirdiğim hem akıl hem gönül çelen muazzam bir metin ile selamlıyorum sizi. En yakın tabirle Stockholm Sendromu’mun sebebi şahanesi “Agape’ye Ağıt”ile… Kulakları sağır edercesine bir çığlık bu metin, haklı bir serzeniş. Vakur bir son duygusuyla ölümü kucaklarken yaşanmış onca yılın yaşanamamışlıklarıyla dolu bir hesaplaşma, bir iç döküş. Thomas Bernhard’ın duygu ve düşüncelerinin kağıt üstündeki raksını bilenlerin ilgiyle okuyacağı metin bilinçakışı tekniğini sevenler içinse tam bir şölen. Odağına aldığı “entropi” ile seri üretim çağında sanatın geldiği noktaya dikkat çeken yazar çağın insanını da taşı(ya)madığı erdem ve hasletlerinden ötürü eleştirir, kınar. Her ne kadar roman olarak kategorize edilse de otobiyografik bir atmosferde seyreden metin sanatın biçim değiştirerek bayağılaşmasına tahammül edemeyen bir zaman yolcusunun feveranı… Flaubert, Sand, Walter Benjamin, Tolstoy ve daha nice isimle yazarın aklının koridorlarında seyrüsefer yaptığımız bu metin can çekişen doğaya paralel ruhun ızdırabı. Yani Gaddis’in meselesi canının yanması değildi, yakanın canı olmasıydı. Yazarın üslup ve alegorisini özenli çevirisiyle muhafaza eden #zeynepalpar ‘a gönül dolusu sevgiler.
Agapeye Ağıt
Agapeye Ağıt
William Gaddis
William Gaddis
Agapeye Ağıt
Agapeye AğıtWilliam Gaddis · Everest Yayınları · 201430 okunma
Ey insan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranyum’da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekliyor. Ey bahtsız! Tarihin hiçbir devrinde kendine bu kadar yabancı bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuvarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını deştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok. Onu beyin hücrelerinin bir üfürüğü sanmakla başlayan müthiş gafletin, otuz yıl içinde gördüğün iki muazzam dünya harbinin kan ve gözyaşı çağlayanlarında en büyük dersi arayan gözlerine bir körlük perdesi indirdi. Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, an, gör, kendi içinde gör Allah’ını. Kendine dön, kendine bak, kendine gel. … İnan manevilere ve mukaddeslere, inan! Onlar hakkında bu kadar küçük düşünmekten utan. Ortaçağ papazında haklı olarak ayıplandığın dar kafalılığın anlayış sınırlarını daha fazla darlaştıran beş duyu idrakinin kapalı dünyası içinde kalma: ‘Arşı geç, ferli atla, sidreyi aş, Gör ne var maverada ibrethîz.’
Sayfa 411 - SamimKitabı okudu
152 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Anlatı, şiir, deneme karışımı akıcı bir eser. Yalnızlığı çok başarılı bir şekilde hissettiriyor. Değerli bulduğum çok cümle var içinde. En sevdiğim "Müzisyen, yazar ya da ressam değilseniz yalnız geçirdiğiniz zamanı renklendirmek için paranızı sayabilirsiniz. Meteliksizseniz saç tellerinizi sayın." oldu. Muazzam ötesi bir cümle. Sayfaya bakakaldım okurken, o kadar haklı ki... Diğer kitaplarını da acilen okumalıyım. Büyüleyici bir yazar.
Tek Yalnız Ben Değilim
Tek Yalnız Ben DeğilimJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20213,673 okunma
1.283 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.