"Beni yüzüstü gömün, çünkü yeterince gördüm!" (Hakan Günday)
Böyle bir cevheri yeni yeni tanıyan benden, yeni yeni tanıyacaklara özel olsun bu inceleme;
Şule Gürbüz, Dolmabahçe sarayında antika saatleri tamir eden bir yazarımızmış. Çok boyutlu ve çok katmanlı metinler yazmasının yanı sıra, karakter ya da kurguya değil daha çok
Sizi, asla anlamayacaklarını düşündüğünüz oldu mu? Kelimelerin dilinizin ucuna geldiği ancak yine de sustuğunuz oldu mu? O kelimeler, birer cam kırıkları gibi içinizi kanattı mı? Peki, içinizi kemiren o dayanılmaz hisleri dağa, taşa, toprağa haykırmak istediniz mi?
Ben istedim...
Ne kadar çok etkilenirsem, o kadar çok yazmak istiyorum ve bir
Dünya üzerinde bildiğim üç fena hastalık vardır. Hastalık deyince hepimizin aklına bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran yataklara düşüren, hastanelere koşturtan bazen daha beter sonuçlara yol açan illetler gelir. Amma benim bildiğim hastalıklar bunlar gibi acı çektiren, hüzünlü şeyler değildir. Yalnız bunlardan beterdir. İnsanın öldürmez de dağ bayır
Sanırım bu olağanüstü esere inceleme yapmam çok zor olacak demiştim 3 yıl önce ilk incelememi yaparken. Ve hatta biraz da uzun gelecek ama bu seferlik de böyle olsun diye devam etmiştim...
Semih Doğan 'e teşekkür etmiş ve onun beni bu seri ile tanıştırmasına minnet duymuştum. Onun incelemesi ile seriye başlamış hatta onunla bu sayede iletişim kurmuş
Dostoyevski, kendisiyle ve çevresiyle uyuşmayan, toplumsal eşitsizliklere karşı büyük bir nefret duyan, dürüst, düşünen, zeki bir gencin çok yönlü portresi çiziyor romanında. Genç bir Hukuk öğrencisi olan Raskolnikov’un yaşadıklarına, bu karakterin sivri diline ve parlak zekasına, yazarın muhteşem betimlemeleriyle sizde orada o anları yaşarcasına tanık oluyorsunuz. Romanın çatı örgüsü: Suçun psikolojik öyküsü onun sonuçları
Ne kadar karanlık bir tablo gibi görünse de sonu aydınlık düşüncelere varan bir yol. Her şeye rağmen dürüst olabilmek... “İnsan” kalabilmek... En yüce yargı yeri olan vicdana başvuru... Sonlara doğru da özgür insanların, sakin ve huzurlu yaşamlarına özlem...
Yazarın, hayatının çok zorlu süreçlerden geçerken yazmış olduğu, başyapıtını okurken nice duyguyu, olayları yaşarcasına hissetmek ve sonunda aydınlık hislerle dolmak gerçekten tarifsiz...
Şimdi ve gelecek için hep değerli kalacak bu klasiği kesinlikle herkes okumalı.
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159,5bin okunma
Dünya edebiyatı için küçük, kendi edebiyat ve okuma serüvenim içinse kocaman bir adım olan Ulysses'i okumanın mutluluğu ile bu satırları yazıyorum. :))
Ulysses herkesin korkulu rüyası bir kitap. Sadece bizde değil dünyanın her yerinde okunması ve anlaşılması güç olan kitap damgasını okurdan ziyade "edebiyatın büyük abileri"
“Yalnızdım; çünkü sen vardın!”
İşte tüm hikayemi özetlemişti bu söz. “Yalnızım; çünkü sen varsın…” diye tekrarladım içimden. Yalnızım çünkü bunca zaman yerine kimseyi koyamadım. Yalnızım çünkü canım yanar diye kimsenin yaklaşmasına izin vermedim. Işığı bir dönemimi aydınlatmış ve bana başka türlü yaşamayı öğretmiş, yana yakıla beni çağıran bu adama bakakaldım. Bir kelebeğin narinliğini benimsemiş kalbim çaresizlikle bekledi bir süre. Kafamın içinde aşıklar atışıyordu. Şirazi dedi “Aşka uçma kanadın yanar.” Ürktü yüreğim. Yalnız uçmaya alışmıştı. Gitme,yanarsın diyordu.
Sonra Mevlana itiraz etti. “Aşka uçmazsan kanat neye yarar?” Gülümsedim. Aral’ın engin denizlerine daldım. Olmak istediğim daha iyi bir yer yoktu. Kanatlarım ona uçmak için sabırsızlanıyordu. Zaten ne demişti Yunus Emre?
“Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar!”
Gözlerim gözlerindeki denizde nereye gittiği bilinmeyen bir sandal gibi salındı. Yatışan bir soluğum onunkine yaklaştı. Yutkunup bana dokunmasına izin verdim. Başımı göğsüne yasladı. Bu tüm kötü şeylerin bizden bağımsızlığına işaret ediyordu. Hala temizdi sevgimiz. Her şeye rağmen kirlenmemişti. Bizi ayırmayı başaramamıştı. Kulağıma eğilip fısıldadı.
Hancının oğlu ile çiftçinin kızı sonsuza dek mutlu yaşamışlar.
Okulsuz bir toplum nasıl olurdu?
Kulağa ilk başta oldukça imkansız ve kabul edilemez bir düşünce gibi geliyor. Sebebi eğtim ve okulun ayrılmaz bir ikili olduğu algısı ve birbirinden bağımsız var olamayacak gibi bir düşünce oluşmasıdır. Ancak eğitim hiçbir zaman okulla sınırla kalmadı, kalmamalıdır da.
Örgün eğitime, formal eğitime çok fazla
Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra, sarılmanın ne anlamı kalır!
““Frodo: Bunu yapamam, Sam.
Sam: Biliyorum. Her şey yanlış. Aslına bakarsan burada olmamalıyız bile. Ama buradayız. Büyük hikayelerdeki gibi, Bay Frodo. Gerçekten önemli olanlarda. Karanlık ve tehlikelerle dolu olanlarda. Ve bazen sonunu bilmek istemezdiniz. Çünkü sonu nasıl mutlu olabilirdi ki? Bu kadar kötü şey olmuşken dünya nasıl eski haline dönebilirdi ki? Ama sonuçta, bu gölge, sadece geçici bir şey. Karanlığın bile sonu gelecek. Yeni bir gün doğacak. Ve güneş parladığında gün daha da aydınlanacak. Böyle hikayeler sizde yer edenlerdir. Nedenini anlayamayacak kadar küçük olsanız bile bir anlamı vardır. Ama sanırım Bay Frodo, ben anlıyorum. Artık biliyorum. O hikâyelerdeki insanların geri dönmek için pek çok şansı vardı ama dönmediler. Devam ettiler. Çünkü bir şeye tutunmuşlardı.
Frodo: Biz neye tutunuyoruz, Sam?
Sam: Bu dünyada iyi bir şeyler olduğuna, Bay Frodo... ve bunun için savaşmaya değer.” Dünya korkunç bir yer ama aynı zamanda iyiler de çok. Peki ne zaman birleşecekler?
Arthur Schopenhauer'ın bu sözüyle başlamak istedim incelememe.
Zira eserin ana fikrini bir cümle ile anlatmak isteseydim daha iyi bir cümle kuramazdım diye düşünüyorum.
Bir şeyi fark ettiniz mi?
Birine kıymet verdiğinizi hissettirdiğiniz anda onun gözünde giderek basitleşmeye başlıyorsunuz. Çantada keklik olma durumu gibi sanki... Bu sevgi sıradan bir
2400 küsür yıl önce , İ.Ö. 416 yılında Grek’lerde Sokrates ve onun etrafında toplanmış bilge insanların Güzellik-İyilik ve Sevgi kavramları üzerindeki hoş sohbetlerine kulak misafiri olmak bizlerin, onlardan 2400 yıl sonra yaşayan bizlerin, bu kavramları içselleştirmek adına ne kadar fakirleştiğimizi anlamak için okunacak çok sade ve samimi üslup ile yazışmış bir kitap.
Şölen - DostlukPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20194,035 okunma