Dram neden hep bir işe koyulduktan sonra başlar? Komediyse tam tersi, önce başlar; başlangıçtan bile önce. Ama sonradan bakış açıları yer değiştirir...
Squealer pazar sabahları paçasıyla uzun bir kağıt şerit tutarak onlara her gün gıda ürünü üretiminin duruma göre yüzde iki yüz, üç yüz ya da beş yüz arttığını ispatlayan rakamlar okuyordu. Hayvanlar ona inanmamak için bir neden göremiyorlardı, özellikle İsyan'dan önceki durumun nasıl olduğunu çok net hatırlayamadıkları için. Buna karşın, yakın bir gelecekte kendilerine daha az rakam, daha fazla yiyecek verilse daha iyi olacağını düşündükleri günler oluyordu.
Sevginin kaynağını karşındaki insan zannedersen ona köle olursun. Sevginin kaynağı sensin. Yaratan sana vermiş o kaynağı. Özgürce yaratılmış bir ruh olduğun halde, neden başkasına köle olasın?
Halbuki içimize doğan nice istek ıslaha muhtaç bir vahşetin yansımasıdır. Neyi istememizin doğru olduğunu bilme gücüne keşke erebilseydik. Gözümüz bir aydınlık iliştiğinde yıldızımız mı parladı, paçamız mı tutuştu , nereden bileceğiz?
"Bir şeyden ya da kişiden
(eş, sevgili, iş, para ya da ölüm)
ayrıldığın zaman, neden benim hayatımdan gitti demek yerine, zaten en başında da
benim hayatımda değildi, geldiği yere geri döndü diye bakabilmek insana iyi hissettiriyor.”
Her an bir şey olması ihtimali içinde, saatlerce, günlerce hiçbir şey olmadan beklemek azapların en korkunçları arasındandır. Bir kapının önünde, bir hücrede, neden olduğunu bilmeden beklemek. Kafanıza dolmak isteyen türlü ihtimallerle zaman zaman yüreğinizin çarpıntısı artarak beklemek. Ben kendimi bile alıştırmıştım. Beynimi beyaz bir kâğıt gibi bomboş hale getirebiliyor, ruhsuz bir et yığını gibi, hayret verici bir duygusuzluk, bir çeşit aptallık hali içinde, zamanın geçtiğini anlamadan bekliyordum.