Sizler çocuklarınızın birer canlı ok gibi fırlatıldığı yaylarsınız,
Öyleyse bırakın kendinizi, esneyin seve seve yayı gerenin elinde,
Çünkü O, okun hızlısını sevdiği kadar, yayın güvenilir olanını da sever.
Türk Mektupları – Ghiselin de Busbecq
Bu kitabı farklı kaynaklardan duyar ve merak ederdim. Bir Avrupalının gözünde Osmanlı 1500’lü yıllarda nasıl görünüyordu sorusunun yanıtlarını içeriyor. Bir elçi olarak İstanbul’a gelen yazar uzunca bir süre boyunca İstanbul’da kalıyor.
İlk önce şunu belirtmek gerekir ki hiçbir Avrupalı Osmanlılara,
" Okçular içinde rekor sahibi olanlara " Tozkoparan " lakabı verilirmiş ve bu unvana sahip olmak da oldukça zormuş. Ahmet Ağa'nın diz üstü eğilerek attığı ok, yerden 55- 60 cm yüksekten giderken yüksek hızın etkisiyle yerden toz kaldırdığı için " Tozkoparan " adıyla anılmış. "
Çok etkilendiğm bir sahebe hikayesi
Arıların koruduğu şehit
Âsım b. Sabit r.a Medineli ilk müslümanlardandır. Hicretten sonra Hz. Peygamber onunla Abdullah b. Cahş arasında kardeşlik bağı kurdu. Bedir Savaşı’nda müşriklerin elebaşılarından Ukbe b. Ebû Muayt’ı öldüren Âsım, Uhud Savaşı’nda müslümanlar dağıldığında Hz. Peygamber’in yanında kaldı.
–Tasarladığım iş çok atılgancadır. Başarırsak budun kurtulacak. Başaramazsak, dökülecek kanlarımız geride kalanlara ödevlerini hatırlatacaktır. Ölüme karşı göz kırpmadan yapılan her saldırış, büyük bir ülkü için çekilen her kılıç, atılan her ok, çekilen her emek, bil ki boşuna değildir.
İnsanları iyi tanıyın, her insanı fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.
Ok gibi doğru ol da yaydan kurtul.
Çünkü her doğru okun, yaydan fırlayacağına
şüphe yoktur.
Mevlana
babasının en büyük oğlu olan mo-tu tahtın en önemli varisiydi. ancak babası üvey annesinin de tahrikiyle başka bir oğlunu tahta geçirmek için onu yüe-chih'lara rehin olarak yolladı. arkasından kendisi yüe-chih'lara saldırdı. amacı mo-tu'yu yüe-chih'lara öldürtmekti. böylece mo-tu kolayca ortadan kaldırılacak kendi kamuoyuna hesap verebilecekti. ne var ki yüe-chih'lar daha onu öldüremeden, onların en iyi atlarından birini çalarak kaçtı. oğlunun bu hareketinden dolayı şaşıran babası 10 bin süvarilik bir okçu birliğini ona verdi. mo-tu, bu birliği sıkı disiplin içerisinde eğitime tabi tuttu. öyle ki kendisinin attığı ıslık çıkartan oku gönderdiği her hedefe adamları da atacaklardı. bunu yapmayanlar derhal orada öldürülüyorlardı. mo-tu, önce en sevdiği atına, daha sonra en sevdiği karısına ok attığında, onun gibi yapmayanların hepsini öldürdü. daha sonra babasının en sevdiği ata ok attığında diğer askerleri de o ata oklarını atmıştı. neticede herkesin, yani 10 bin kişinin kendi istediği gibi yetiştiğine kanaat getirdi
Yiğit, gelirsin nereden?
Beyrek der iç Oğuz'dan.
İç Oğuz'da Kimin nesisin?
Pay Püre oğlu Bamsı Beyrek dedikleri benim.
Kız "Peki ne yapmaya geldin Yiğit" dedi.
Beyrek "Pay Biçen Bey'in bir kızı varmış, onu görmeye geldim" dedi.
Kız " O öyle insan değildir ki sana görünsün, ama ben Banu Çiçek'in dadısıyım, gel şimdi seninle ava çıkalım, eğer senin atın benim atımı geçerse onun atını da geçersin, hem seninle ok atalım, beni geçersen onu da geçersin ve hem seninle güreşelim, beni yenersen onu da yenersin" dedi.
Beyrek "Bu kıza yenilecek olursam, kudretli Oğuz içinde başıma kakınç yüzüme dokunç ederler" dedi. Gayrete geldi, kızım ince beline girdi, sarma taktı, arkası üzerine yere yıktı.
Kız "Yiğit Pay Biçen'in kızı Banu Çiçek benim" dedi. Beyrek " Düğün kutlu olsun han kızı" diye parmağından altın yüzüğü çıkardı kızın parmağına geçirdi. "Aramızda bu nişan olsun Han kızı" dedi. " Mademki böyle oldu, hemen şimdi ileri atılmak gerek bey oğlu" dedi.
Beyrek de "Ne olacak hanım, baş üzerine" dedi.
Tek oku vardı ve o da kırılmıştı.
Isla şu an bir bağlanık bulamayacağını düşünmüyordu çünkü paniğe kapılmıştı. Yayı yere düştü.
Ayı yeniden kükredi, ona iyice yaklaştı.
Isla o zaman neden Wren'in bataklıktan
hemen gitmek istediğini anladı.
Yeni ülkenin bu bölgesine gelmek riskti. Halkı onun töreni tamamlamasını sağlamak için zaten hayatlarını tehlikeye atmıştı.
İlk adımın onlara güvenmek olduğunu biliyordu. Bir inanç sıçraması. Onun hayatta kalacak kadar güçlü olduğuna inanıyorlardı.
O da kalacaktı.
Ayı çok büyüktü, kaçmak mümkün değildi. Ayı onun kaburgalarını yarmak için tam pençesini uzatmıştı ki Isla onun
ayaklarının arasından ok gibi geçip ağaçların tepesine çıktı.
Ayı tırmanamazdı, çok ağırdı ve dallar onu taşıyamazdı. Elinden geldiğince hızla yukarı tırmarırken ve kollarından çıkan
mor çiçekler karanlıkta parlarken kendi kendine bunu söylüyordu.
Doğa. Isla doğaydı...
Sesi sırça bir vazo gibi kırıldı kulaklarımda . Her bir parçası ok olup yorgun kalbime saplandı . Kalbim nasıl acıdı , nasıl coştu , nasıl heyecanlandı , nasıl tekmil duyguyu aynı anda yaşayıp kucakladı bir anda , aklım almadı .