Bu inceleme eser miktarda küfür içerecek.
Kendimi alnımdan öpebilseydim eğer, bu kitabı listeme kattığım için öperdim. Benim ana listem Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 Kitap listesini taramam ve seçtiklerimdir. Bunun dışında liste demenin artık ayıp kaçacağı bir ajanda listem var. Araştırma konusunda anneme çektiğim için gözüm dönerek, hangi
Kaç yıl oldu. Yok daha bir, bir buçuk ay galiba. Okuyamama, yazamama, düşünmeme devri. Durakladığım devir. Daha Karlofça gelmedi herhalde. Ne zaman başladı - Evet, o apostroflu adamla. Dos'tmuş, Yaşa'masızmış. Dah'iymiş. Sanmıyorum.
Bitmesi lazım, bitmek lazım. Bitirmem lazım, yazmam lazım yeniden ama nasıl. "Sen hiç bitirmedin ki
Merhaba 1k okurları!
Aşk;
Ben bu gün aşkı anlatmak istiyorum.
Olmazlara aşıktır aşk. Aşkın acısına bile aşık oluyorsanız siz delice sevmişsinizdir. "Cennetimde olur musun?" diyebiliyorsanız, siz aşkı iliklerinize kadar yaşamışsınız demek ki..
Aşk, öyle iki kelam edip, gönül aldatmacayla gün geçirmek değil! Sonsuza kadar ona sadık
Neden herkesin bildiği bir atasözü “ölüler masal anlatmaz” der, ölülerde Goodwin kumlarındaki gemi mezarlığından daha çok sır varken? Niçin böyle acı bir sözü, bu dünyadan daha dün gidenler için söylüyoruz da, yaşayan dünyanın en uzak Hint adalarına gidenler için söylemiyoruz? Neden hayat sigortaları ölümsüz ruhlar için ölüm parası verirler? Aşağı yukarı altmış yüzyıl önce ölen Adem babamız, nasıl oluyor da sonsuz ve hareketsiz bir durgunluk içinde, ölümle umutsuzca büyülenmişçesine yatıyor hâlâ? Niçin bir yandan ölülerin anlatılmaz bir mutluluk içinde yattıklarını ileri sürer, bir yandan da ölenler söz konusu olunca avunma nedir bilmeyiz? Niçin tüm yaşayanlar, tüm ölülerin susmasını isterler? O kadar ki, bir mezarda bir tıkırtı olsa, korkudan bütün kentin aklı başından gider. Bunlar boş değil, bir anlamı olsa gerek bunların.
Bir ölüm neleri götürür kendiyle birlikte?
Bu soruyla başlayalım incelememize. Tarih 6 Şubat, ölümü konuşmak, ölüm üzerine düşünmek hatta ölümden başka hiçbir şey yapmamak günü bugün, istemsizce!
Eserin kahramanı intihar eden Başak. Bir söz vardır, “ölenle ölünmüyor,” sormak gerek geriye kalınca da yaşanabiliyor mu, diye. Dışarıdan baktığında
Şubat Ayı Öykü Etkinligi (Tema: Yeni Hayat)
İnsanlar uzaklaşıyor gözlerimden, yüreğimden, derimden, içimden... Ruhumda yalnızlıkların türküsünü söylüyor; üşüten, ürperten rüzgarlar. Yalnızlıklar boy boy, çeşit çeşit yanı başımda. Bir tek onlar terk etmiyor benliğimi…
Aynı yöne giden gemilerimiz ne çoktu tanıştığımızda. Aşkla dolu, hayaller,
İnceleme yazmak istedim ama kafamı bir türlü toparlayamadım. Beni o kadar çok etkiledi ki… Katil kim ? Ahmet nasıl biri ? Gazeteci kız ? Mehmet’e ne oldu ? Merak ettiğim bir solukta okuduğum bir kitaptı. Livaneli ustalığını bir kez daha gözler önüne sermiş. Diyecek bir şey bulamıyorum. Kitap o kadar güzel sıralanmış ki, katili de, Ahmet’i de, Olga’yı da ilmek ilmek anlatmış. Bana göre hayata dair her şeyi bir cinayeti gölgesinde bırakarak anlatmış. Psikolojik olarak tahliller beni fazlasıyla düşündürdü lakin bunu kitabın sonunda yapması tam da onun kalemi. Son sayfaya kadar her şey zaten ilerliyor duraksamadan, birden fazla konuya değiniyor ama asla kopmadan birbirinden bağımsız olsa bile. İşte tam da böyle bir yazar Livaneli, çok yönlü… Karakterler kendi içlerinde o kadar güçlü ki, hepsinin de dünyası doğru, yanlışları olsa bile. Spoiler vermek istemiyorum, çünkü anlatılmaz bir solukta okumanız gerekiyor. O zevki yaşamalısınız.
Anladığım tek bir şey var. Aşkın uçsuz bucaksız bir serüven olduğu. Asla dediğimiz bir anda başımıza geleceği. Heyecan barındırdığı ancak ölüm kadar da karanlık olduğu. İnsana her şeyi yaptıracağı, sebebiyet vereceği.
“Aşkın yaşı, cinsiyeti, kimliği yok, tehlikesi var..”
Takılmış bir taş plak şarkısının romana dönüşmüş hali…
Eserin İngilizce Orijinal Adı: South of the Border West of the Sun (1992)
ABD’li kadife sesli siyahi caz piyanisti ve yorumcusu Nat King Cole’ün ve hatta ünlü Frank Sinatra’nın da yorumladığı efsane şarkı ‘’South of the Border’’a ithafen çıkış noktasını alıp Murakami kurgusuna dönüşen bir
Hazırladığım listede çağdaşlarımız, hâlâ yaşayanlar da var, kısa bir zaman önce aramızdan ayrılanlar da. Kitaplarla ilgili gerektiğinde kısa açıklamalar da ekledim, açıklamaya gerek olmayan yerlerde sadece bilgileri de paylaştım. Kitaplarda bir sıralama yok, ama tavsiyem olsun diye bazı yerlerde öncelik verilesi kitaplar da oldu.
Umarım verimli
Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle
Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam
Kovdu çevremden bütün kötülükleri
Önce ellerin
Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam
Bilmezdim eskiden ben bu şafakları
Öğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü
Toutankhamon'un cenaze salonunun giriş kapısı üstünde "Burada dinlenen firavunu ebediyeti içinde rahatsız edecek kişiye ölüm kanatlarıyla dokunacaktır." diye yazılıdır.
Üç bin beş yüz yıl boyunca, bu 12 Şubat 1924 günündeki, yedi yıllık bir kazıdan sonra, Lord Carnarvon ve Howard Carter’in kral mezarına girişine kadar, hiçbir zaman,
Okurların Dikkatine (Okuyacak olan var mı orası muamma;))
SPOİLER İÇERİR!
Aşk,tutku,nefret,acı,sevgi,gerilim,korku,trajedi.Her şey var ve tüm bunlar olduğu için o bir klasikti.Vazgeçilmez bir klasik!
Word Romance Classics'lerinden en güzeli bu bence.Aşk ve Gurur'dan ,Jane Eyre'dan,Kamelyalı Kadın'dan ,Yüzbaşının Kızından ve diğerlerinden çok
Bir kıtabı eleştirmek haddim değildir, bir kitabı eleştircek kadar çok kitap okuduğumu da düşünmüyorum ama bu kitaba susmak da istemiyorum :)
Oğuz Atay ile hep konuşmayı hayal etmişimdir yapacağım tercihlerde fikirlerini almak, hayatın akışı hakkında biraz da olsa sohbet etmek istemişimdir. Bu kitap tam olarak bana bunu sağladı.
Benim gibi dayanamayıp son sayfasını okuyanlardansanız hiç öyle son sayfasındaki gibi gelismeler olmuyor. Her seyi takip etmelisiniz: zaman, mekan, kisiler vs. İnsanın en çaresiz kaldığı konu karşısında yani ölüm karşısında nasıl tepkiler verdiğini, neler hissettigini o kadar güzel anlatılmış ki yakınını kaybeden biri okuduğunda tercüme edemediği o kelimeleri bu kitapta çok rahat bulabilir. Kelimelerle anlatılmaz dediğiniz o hissi her sayfasında bulabilirsiniz.
Bu ilk okuduğum Oğuz Atay kitabı değildi, nasıl hissettirdiğini bildiğim için başladığım andan son zamana kadar heyecanla okudum. Kesinlikle ön yargıyla başlamayın kitaba ilk başlarda belki garip gelecek olay akışı ama sonrasında kendinizi Selim bile sanacaksınız :)
+spoiler+
Selim'in Tutunamayanlar Ansiklopedisinde kendini bulamadığı için mi yoksa Selim'in ölümünü anladığı için mi Turgut kendisini her seyden soyutladı?
Günseli seli seli Selim :))