Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölüm nasıl bir şey?
Dört kişilerdi o gece evde. Eyüp, kendisi, ablası, annesi. Dört kişi girmişti yatağa uyku vaktinde. Ama ertesi sabah ancak üçü uyanabilmişti.
Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam Kovdu çevremden bütün kötülükleri Önce ellerin Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam Bilmezdim eskiden ben bu şafakları Öğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü
Reklam
Başkaları da yaşıyormuş demek bu hissi
-Galiba konuşmasını öğrenmeye başladım, diye kekeledi. İçimde söyleyecek çok şey var. Ama bunlar öylesine büyük ki. Gerçekten de içimdekileri anlatacak bir yol bulamıyorum. Bazen bana öyle geliyor ki sanki bütün dünya, bütün hayat, her şey benim içime yerleşmiş, bağırıp çağırarak benden onlardan bahsetmemi, onları anlatmamı istiyor. Bunun büyüklüğünü hissediyorum, ama konuşmak istediğim zaman da küçük bir çocuk gibi kekeliyordum. Duyguları ve heyecanları, konuşma ya da yazılı birer söz olarak ifade etmek zor bir iş. Tanrısal bir iş bu. Bak işte, yüzümü otların arasına gömüyorum, burun deliklerime çektiğim nefes içimi binlerce düşünce ve hayalle ürpertiyor. Benim çektiğim nefes, evrenin nefesi. Şarkı ve kahkaha nedir bilirim ben; savaş ve ölüm nedir bilirim. Bu otların kokusu da beynimde bir sürü hayal canlandırıyor işte. Bunları sana ve bütün dünyaya anlatmak isterdim. Ama nasıl anlatabilirim? Dilim bağlı. İşte biraz önce sana otların üzerimdeki etkilerini konuşma yoluyla betimlemeye çalıştım. Ama başaramadım. Acemice bir konuşma ile birkaç imada bulunabildim, o kadar. Kelimelerim bana bile karmakarışık görünüyor. Buna rağmen, anlatabilmek arzusu ile boğuluyorum. Oh! Ellerini ümitsiz bir tavırla yukarı kaldırdı: -İmkansız! Anlaşılmaz, anlatılmaz bir şey bu!
Sayfa 182 - Kitap ZamanıKitabı okudu
101. mektup
Her gün, her saat ne kadar bir hiç olduğumuzu gösteriyor; yeni kanıtlarla bedenimizin unuttuğumuz narinliğini anımsatıyor bize. Ölümsüzlük hayali içinde olanları ölümü göz önüne almaya zorluyor. * İnsan, yarınına bile sahip değilken yaşamını düzenlemeye kalkmak ne budalaca bir iş! Uzun hayaller peşinde koşanlar ne kadar akılsız! * … ölüm yanı başımızda; onu hep bize yabancı diye düşünürüz; ama o ölümlülüğün örneklerini çarpıverir yüzümüze ansızın, şaşkınlığımız kadar sürüp giden bir an içinde! Her gün olabilecek şeyin bir gün oluvermesine şaşmak ne kadar akılsızca bir iş! * O halde biz ruhumuza sanki son sınıra gelmiş gibi bir düzen koyalım. Hiçbir şeyi ileriye atmayalım. Her gün hesaplaşalım yaşamla. Yaşamın en büyük hatası şu: Her zaman tamamlanmamış kalır, hep ertelenir bir şey. * Gelecek günlerim nasıl olacak?" diye kuşku içinde olmaktan daha zavallı ne vardır? Ne kadar zamanın kaldı? Ya da nasıl bir yaşam kaldı? Zihin bu olasılıklar içinde, anlatılmaz bir korkuyla çırpınır durur. Bu burgaçtan kaçınmanın yolu nedir? Bir yolu var: Yaşamımız ilerisi için bir hesap yapmazsa, kendi içine çekilirse kaçınırız bundan. Çünkü bugününü boş geçiren, değerlendirmeyen insan, geleceğe bağlı kalır. Olasılıklara karşı senin kesin bir tutumun olursa, rastlantıların değişik, oynak olması niçin altüst etsin seni?
Muzîka û Strane me; Cane me! Diroka me! Rihe me/Evina me/Heviya me/Aşitî yê me!
AVRUPALI dostlarım zaman zaman bana, "Kürtler'in bu bitmeyen, her şeye karşın durmadan süren olağanüstü dire­niş gücü nereden geliyor" diye soruyorlar. Evet, yüzyıllar­dan bu yana ulusal bir devlet kuramamış, sürekli baskı altın­da kalmış, bölünmüş, parçalanmış Kürtler, nasıl oluyor da hala sosyal, etnik, kültürel bir yaşam
_Mantık, mutlak varlığın bilimidir. Varlık, sonsuzluğun tedirginliği dürtülen mutlak tinin kendini evrene açmasıdır. Mantık bilimi, kosmos’un nedeni olan mutlak tini ortaya koymaya çalışır. Mutlak tin, Tanrı’dır, İdea’dır.(Kendinde varlık). Özne ile nesnenin, ideal ile gerçekliğin, sonlu beden ile sonsuz ruhun birliğidir idea. Mantık bilimi mutlak
Reklam
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
• Yaşam öyküleri, sanıldığınca karışımsız değil, karışımlıdır. Her bir yaşam öyküsü, öbür yaşamların parçacıklarıyla tamamlanır. SISYPHE Seni öylesine düşündüm ki, Öylesine, yaşama’dan önce. Senden başka bir şey yok sanki. Ama nasıl da varsın derim sana, Düşüncelerimce. Seni öylesine, buldum ki, Öylesine, kendimden fazla. Yalnız
_Maske takarak yaşıyoruz ve maskenin içindeki gerçek beni unutup, ideal benliği gerçek sanıyoruz. Gerçek benliğimizle çatışma sonucu hastalanıyoruz. _Ortaçağda felsefesinde Tanrı, insanı kurgulayarak yaratır ve insan, tanrıya ulaşmak için uğraşır. Bu kurgu dünyası bir sınavdır. Ortaçağ ilkel insanı bu yüzden bir maske takar. Rönesans özgür
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese
Reklam
"Yanımdan hiç ayrılma! Hangi biçime girersen gir, beni çıldırt! Yalnız içinde seni bulamadığım bu uçurumun dibinde beni bırakma! Of Tanrım! Anlatılmaz bu! Canım olmadan nasıl yaşarım! Ruhum olmadan nasıl yaşarım!"
Sayfa 204Kitabı okudu
Pyramus ile Thisbe
"Bir zamanlar karadut ağacının yemişleri kar gibi be­yazdı. O dutlar nasıl oldu da ansızın renk değiştirdi, bilir misiniz? Garip, garip olduğu kadar da üzücü bir öyküdür bu, gencecik iki sevgilinin ölümünü anlatır: Doğu ülkelerinin en güzel kızı Thisbe ile en yakışıklı delikanlısı Pyramus, Semiramis'in ülkesi Babylon'da
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.