1. Adıyaman Süleyman: Okul Uygulama Bahçeleri • Kendi Yayını 4. Bası 1963
2. Ağanoğlu Halit: Köy Enstitüleri Yolunda • İstanbul, 1949-A Sait Basımevi
3. Akalın Bedri: Köy Enstitülerinde Müzik Eğitimi Klavuzu • İstanbul, 1945-Milli Eğitim Basımevi
4. Akın Galip: Tonguç'un Kır Çiçekleri • Güldikeni Yayınları -
kürt edebiyatı denilince "mehmed uzun" dışında kimse kürtçe yazmadı sananlar ve kürt edebiyatı denilince akıllarına "ahmed arif" ile "yaşar kemal" gelenlere umarım birazcık da olsa faydası olur bu listenin.
ayrıca bir türk olarak söylemek gerekirse 1000 yıldır beraber yaşadığımız bir ırkın edebiyatını bilmemek
Merhaba dostlar. Geldi, geliyor diyerek heyecanla beklediğimiz
Osman Şahin okuma etkinliğinin sonlarına yaklaşıyoruz artık. Gerçi henüz bir haftamız var, ama ben genç arkadaşlarımı kıramadığım için onların okuma etkinliğine katıldım. Gençlere destek her bakımdan önemli çünkü.
Hayırlı geceler kitap bozkurtları.
Bu aralar kitap okumaya ara verdim malum şehidimiz var. Günüm ona hatimler yapmakla geçiyor
İlk duyduğumda bir şok geçirdim. Konduramadım çünkü. ölümlerle eğlenen tunç bilekli bir akademisyenin bir Yesevi evladının başkentte kurşunlanarak şehit edilmesi.
Aklım hafsalam almıyor. Ne yazsam ne etsem bilemedim.
Sosyal medya kullanmadığım için biraz da geç haberim oldu bu vahşetten.
Türkiyede ve Dünya'da faaliyet gösteren bir kültür hareketinin bir gönül hareketinin ekserisi ehli sünnet olan bir topluluğun başkanlığını yapmış bir milliyetçi muhafazakar üstüne üstlük bir de üniversite hocasının katledilmesi, bu yolla eskiden beri yaptıkları iç karışıklıkları ziyadelestirmek istemeleri ..
Rabbim tüm şer odaklarını kendi kanlarında boğsun. Âmin
Zalimi zalimle helak etsin âmin..
Lakin şunu iyi bilsinler ki paleozoyikten beri zulüm asla galebe çalamamıştır çalamayacaktır. Şeytanın çocukları yenilmeye mahkumdur.
Yetiştirdiğimiz herbir öğrencimiz Nihal Atsız, Osman Turan, Zeki Velidi Togan, Yusuf İmamoğlu, Osman Zeki Yüksel, Fırat Çakıroğlu, Aydoğan Aydın, Songül Yakut ve hassaten Sinan Ateş olacaktır. Biz ehli sünnet ve cemaat itikadina sahip Müslüman Türkler olarak şehitlerimizle birlikte yaşarız.
Ölümsüzlüğü tadmadık mı ?
Ölüm elbette bize yakın olacaktır.
Ve kalplerde tek Muhammedi nûr var oldukça son nefese kadar son nefes dahil mücadelemiz sürecektir.
Gaye Hakk'ın rızası..
Ben savaşın çocuğuyum
Tozun, toprağın, kanın çocuğuyum
Annesiz, babasız bırakılmış çocuğum!!
Anne-baba diye herkese sarılıp
Gözyaşı akıtanım Vicdan sahbiyim
Son bir bardak suyu
Yaralı düşman askerine verenim
Yaralı kalbimi düşünmeden
Yaralı kadınların sargı beziyim.
Bu yaşta benim bilyelerle oynamam lazımdı. Bilyeler üzerize atilmamaliydi.
Yıkıntıların arasında degil,
Yeşil parklarda, salıngaçlarda olmalıydım.
Zehirli gazların etkisinde değil,
Baharlarda kelebeklerin tesrinde koşup, Arkadaşlarimla kovalamaca oynamalıydık,
Ateş saçan bombalardan kaçmamalıydık.
Uçaklar geliyor diye de korkmamalıydık, Uçurtmaları göklere vermeliydik...
Uçurtmaları göklere vermeliydik...
yer yerinden oynarcasina.
Rus edebiyatının talihsiz bir dehâsı: Puşkin
Ey güzel ülke! Uzak ülke.
Ey bilmediğim ülke!
Ne kendi isteğimle geldim sana,
Ne de soylu bir atın sırtındl
Beni bu yiğit delikanlıyı,
Gençliğin ateşi sürükledi sana.
Bir de başımdaki şarap dumanları..
Ataol Behramoğlu'nun çevirdiği, Nadir Göktürk'ün bestelediği Tanju Duru'lu, Emin İgüs'lü ‘’Ezginin
Neden Türk milleti demekten bu kadar uzaklar? Bakınız Batı kaynakları ne diyor Viyana kapılarına dayanan Osmanlı'ya, "Türk” diyor Avrupalılar. Onlar Osmanlı ile yaptıkları savaşları da “Türk Savaşları” (Türkenkrieg) şeklinde adlandırıyorlar. İtalyanların meşhur "Mamma li Turchi!" yani "Anne Türkler geliyor!" sözünü herkes bilir. Avrupalılar bütün kitaplarında, haritalarında, atlaslarında hep Türk'ten bahsederler. Osmanlı akınları değil Türk akınları diyorlar. Osman Aydoğan üstadım şu tespiti yapıyor: “Bütün tarih kitaplarında bugün bizim Orta Asya diye ifade ettiğimiz bölgenin adı 18'inci yüzyıla kadar ‘Türkistan' idi. Orta Asya ifadesini İngilizler uydurmuşlardır. Bu algı operasyonu son basında biz de o bölgeye Orta Asya demeye başlamış. Yani Türk milletinin yaklaşık 3000 yıllık tarihini ve bu bölge ile bağını bir sözcükle silip atmış" Altına imza atılası bir gerçektir bu.
Serkêş û damezrevanê romana kurdî a yekem romannivîserê kurd ê Kafkasya’yê Erebê Şemo ye. Romana modern –nûjen- ya kurdî bi berhemên wî dest pê kiriye û li Swêdê bi Mehmed Uzun, Hesenê Metê, Lokman Polat, Firat Cewerî, Laleş Qaso, Silêman Demîr, Bubê Eser, Mistefa Aydogan, Enwer Karahan, Mihemed Dehsiwar, Kamran Simo Hedêlî, Mezher Bozan, û hwd hatiye domandin. (Li welat jî /mebest bakkurê Kurdistanê ye/ di hêla afirandina romanên kurdî de hinek nivîskarên kurd romanên dîrokî nivîsîne û weşandine. Navê hemûyan nayê bîra min lê wek mînak; Îlhamî Sîdar, Osman Ozçelîk, Fevzî Bîlge, Rênas Jiyan, Fêrgîn Melîk Aykoç, Mihemed Saîd Temel, Fevzî Bîlge û hwd. ) Di hêla nivîsîna romanên dîrokî de jî Ereb Şemo serî kişandiye.
Milli mücadeleyi örgütleyen subaylar; büyük güçlükler, ihanetler ve tuzaklarla karşılaştılar; padişah yanlılarıyla ve yabancı ajanlarla boğuştular. Yalnızca "vatanı kurtarmak için" hareket ediyor, hiçbir güçlükten yılmıyor, umutlarını yitirmiyorlardı. Kastamonu'ya gönderilen Albay Osman Bey, padişahçılar tarafından tutuklanmış, ancak tutukevinden ilişkiye geçtiği subayların yardımıyla aynı gün kurtularak, kendisini tutuklayan Alay Komutanı'nı vali vekiliyle birlikte tutuklamıştı.
"Başaklar Gece Doğar"
Başak, yani buğday, yani toprak...
Evet Osman Şahin'i güzel bir eylül ayı etkinliği kapsamında tanımış olduk. Etkinliğin mimarlarına ( @Sultanalp ve
Ebru Ince ) ve katılımcılarına ben de sevgilerimi sunuyorum.
Osman Şahin'in bu kitabında Çukurova'nın bereketli topraklarına gidiyoruz. Bir yerde açlık ve ağalık varsa