Öyle ya, aziz Üstad! Asr-ı Saadette değilsek, müştakıyız. Bu bize kâfi. Muhammed aleyhisselamın bize bıraktığı muazzam bir mucizesi bugün elimizde değil mi? O kitab, bize, muhtaç ve müştak bulunduğumuz saadeti vadetmiyor mu? Ona hâlisane sarıldığımız zaman muhtaç bulunduğumuz zevk-i maneviyat bize vermiyor mu?
Evet, aziz Üstadım, bugün elimizde tuttuğumuz, gözümüzle gördüğümüz hakikî insanlara rehber olan o muazzam kitap, o büyük mu’cize ki, ben maddiyat içinde, dünya cereyanında boğulmak üzere iken, beni onun ulvî sesleri ne güzel tesellî etmiş ve bana sarsılmaz bir istinadgâh olmuştur. Hakka nâmütenâhi şükürler olsun.
Muhterem Üstad, bana öyle geliyor ki, manevî saâdete küşâde bulunan ruhum, kıymettar risaleleri okudukça, yazdıkça git gide bir zevk-i manevî, bir saâdet-i ebedî hazırlıklarıyla coşacak. Coşkunluklarımın hayli devam ettiği oluyor.
Üstadım, işte o zaman dünya, nazarımda bir hiçten ibaret kalıyor, ebediyete, sonsuza, saâdet âlemlerine atılmak istiyorum. İşte o dakikalar bu dünyayı bana verseler, bu tatlı hülyalarımın bir nebzesini bile vermek istemem. Def olsun gençlik rüyâlarının kâbuslu fırtınaları!
Üstadım, duanıza muhtacım.
Zekâi