Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek vücûdunda, yattığı hasırın izlerini görmüş ve içli içli gözyaşları dökmüştü. Fahr-i Kâinât Efendimiz ona niçin ağladığını sorunca da:“–Yâ Rasûlallah! Kisrâ ile Kayser’in ne şekilde yaşadığı mâlûm! Hâlbuki Sen, Allâh’ın Rasûlü’sün!” karşılığını vermişti. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da: “−Dünyânın onların, âhiretin de bizim olmasını arzu etmez misin, yâ Ömer?” buyurmuştu. (Müslim, Talâk, 31)
Sayfa 105Kitabı okudu
-Hz. Peygamber Efendimiz bir Hira mağarasında ilk vahyi aldığında bir de Mirâca çıktığında semâ etmişti. İki kolunu yana açmıştı. Semâ ilahî aşkın taşkınlığında Allah'a iki kulaç (iki yay) yaklaşmak demektir. Kollar bunun için açılır. Necm suresi 9. Ayette: "Aralarında iki kulaç mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına" buyrulmuştur. Hz. Peygamber Miraç'a yükselirken Sidretü'l Münteha'da durdu ve buradan öteye geçemeyeceğini bildirdi. Yolculuğa Resulullah tek başına devam etti. Allah'ın öyle yakınına geldi ki aralarında iki kulaç mesafe kaldı, işte semâda ki iki kulaç budur. Semâ eden âşık şunu ifade etmektedir. "Rabbim, senin aşkınla yandım, sana kavuşmayı özledim ve iki kulaç yakınına kadar geliyorum. Nur yolumu aç, rehberim ol."
Reklam
eng "Hallowed are the Ori" "The Book of Origins. Blessed are the Ori." What is written on the cover of the Book of Origin. "Truth is the beginning of the Path." "Blessed are those that deliver us from evil." "Hallowed are those who walk in unison." "Sanctus Ori." Translation:
İbn-i Cerir, İbn-i İshak tarîkiyle Nâfi'den, Nâfi' de İbn-i Ömer'den : «Peygamber Efendimiz, Muhallim b. Cessâme'yi bir askerî birliğin başında yola çıkarttı. Bir yerde Amir b. Edbat onlara rastlayarak İslâmî geleneğe göre selâm verdi. Fakat Amir ile Muhallim arasında câhiliyyet devrinden kalma bir kin bulunduğu için Muhallim ona bir ok atarak öldürdü. Peygamber Efendimiz bunu haber alınca Muhallim hakkında Uyeyne ile Akra'a (radıyallahu anhüm) danıştı. Akra': –Yâ Resûlallah, bu sefer onu bağışla. Bir daha öyle bir şey yaparsa onu cezâlandır, dedi. Uyeyne de: –Hayır vallâhi, benim kadınlarım dulluğun acısını çektikleri gibi onun da kadınları o acıyı görsünler, dedi. Bundan sonra Muhallim, sırtında iki tâne hırka olduğu halde gelip Peygamber Efendimizin huzûrunda oturdu ve : –Yâ Resûlallah, bana Allah'tan af dile, dedi. Peygamber Efendimiz de : –Allah seni affetmesin, buyurdu. Bunun üzerine Muhallim'in gözyaşları hırkaları üzerine dökülerek Peygamber Efendimizin huzûrundan ayrıldı ve aradan bir hafta geçmeden öldü. Onu gömdülerse de toprak tekrar onu dışarıya attı. Bunun üzerine adamları Peygamber Efendimize gelip durumu anlattılar. Peygamber Efendimiz : –Toprak ondan daha kötüsünü kabul eder. Onu ise, size ders olsun diye kabul etmemektedir, buyurdu. Bundan sonra onu iki dağın arasında bir dereye atarak üstüne taş yığdırdılar ve "Ey îman etmiş olanlar, Allah yolunda..." âyet-i kerîmesi¹ nâzil oldu.»
Sayfa 570 - 2.cilt
Hz. Hüseyin doğduğu zaman, Cebrail (a.s.) gelerek"Yâ Muhammedi Rabb'in sana selâm söylüyor. Oğluna, şu Harun'un oğlunun ismini koy diyor ve Peygamber Efendimiz "Ey Cebrail! Harun'un oğlunun ismi nedir?"diye soruyor. Cebrail "Şebir" cevabını veriyor. Peygamberimiz "Benim dilim, Arapça" buyurunca. Cebrail "Öyle ise, bunun Arapça karşılığı olan Hüseyin ismini koy" eliyor.
Haşan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiştir; onlara kin tutan da bana kin tutmuştur."buyurdu. Peygamber Efendimiz, Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin'in gönüllerince oynayıp eğlenmeleri için onlara eşlik eder, bir çocuk gibi onlarla birlikte oyunlar oynardı. Hz. Hüseyin, Rasulullah'dan deve olmalarını istediklerinde hemen yere eğilir ve onları mübarek sırtına alırlardı. Arkasından da "Bundan güzel deve olabilir mi?" buyururlardı.
Reklam
Sevban, bir gün kaldığı evin kapısının önüne oturmuş ve şöyle düşünmeye başlamıştı: "Ben burada, Allah Resülü'nûn yanında Medine'de olmama rağmen, O'nu birkaç saat görmesem dünyam kararıyor, ne yaptığımı bilemiyor, adeta yemeğe acıktıgım gibi O'na acıkıyorum. Peki, yarın ahirette cennete girsem bile, Efendimiz bir peygamber oldugu için
Peygamber Efendimiz, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in gönüllerince oynayıp eğlenmeleri için onlara eşlik eder, bir çocuk gibi onlarla birlikte oyunlar oynardı. Hz. Hüseyin, Rasullahtan deve olmalarını istediklerinde hemen yere eğilir ve onları mübarek sırtına alırlardı. Arkasından da " Bundan güzel deve olabilir mi?" buyururlardı.
Hz. Ömer [radıyallahu anh] bir gün Resûlullah'ın yanına gelir. Odasına girdiğinde Hz. Peygamber'i yerde, hurma lifinden dokunmuş kaba bir hasırın üstünde uyur halde görür. Hz. Ömer odaya şöyle bir göz atar. İçeride olanların tümü yerdeki hasır, birkaç avuç arpa, kuru bir deri parçası ve birkaç ağaç yaprağıdır. Gayretine dokunur. Önce sessiz sessiz ağlamaya başlar. Gözyaşları yüzünden sakalına akmaktadır. Sonra iyice kaybeder kendini ve hıçkıra hıçkıra bir çocuğun ağlaması gibi içten bir şekilde ağlamaya devam eder. Oluşan gürültü Efendimiz'i uyandırmıştır. Sorar: -Niçin ağlıyorsun Ey Hattâb oğlu? Hz. Ömer daha da şiddetli ağlamaya başlar. Çünkü Fahr-i Kâinat o esnada doğrulmuştur ve yatmak için çok sert olan hurma lifleri efendimizin yüzünde iz yapmıştır. Hz Ömer biraz sakinleştikten sonra, -Yâ Resûlallah, Bizanslılar imparatorlarını saraylarda lüks içinde. İranlılar kisrâlarını ihtişamla yaşatıyorlar. Oysa onlar senin kapının hizmetçiliğine bile layık değiller. İzin ver, biz de seni layık olduğun şekilde yaşatalım. Efendimiz tebessüm ederek tevazu ve kanaat ahlâkıyla şu cevabı verir: "Ey Ömer, istemez misin dünya onların, ahiret bizim olsun."
Sayfa 14 - Müslim, Talâk, 31.Kitabı okudu
İlk Umre'miz
Mekke-i Mükerreme'ye gidip de Kâbe'yi ilk defa görmenin, tadı, lezzeti, şevki, feyzi anlatılamaz. Babam, Peygamber Efendimiz'in Veda Hacci'nda nasıl gözyaşı döktüğünü bizlere anlattı: "Veda Hacci sırasında Hazret-i Ömer, Resûl-i Ekrem Efendimiz'i ağlar görmüş. Gözyaşları içinde bulunan Resûl-i Mücteba, Hazret-i Ömer'e: Hunâ tuskebu'l-abarât ya Ömer! buyurmuş... Ey Ömer! Gözyaşları işte burada dökülür..."
Sayfa 254 - Kaynak Yayınları, 9. Baskı (2011)Kitabı okudu
Reklam
Sahiden Nâbî mi dedi?
Yusuf Nabi'yi ise uyku tutmamıştı. İki cihan güneşi Peygamber Efendimiz'in hasreti ile yanmış ve kavrulmuş bulunan Yusuf Nabi Ona bu kadar yakın olmanın hazzı içerisinde yerinde duramayıp gezmekteydi. Bu sırada devlet büyüklerinden birisinin, ayağını Peygamber Efendimiz'in kabrine doğru uzatarak uyuduğunu gördü. Yusuf Nâbî'nin gözü karardı.
Sayfa 237
... Allah Rasûlü (s.a.v.) bu âyetleri okuyup susmuştu. Hiç kımıldamadan duruyordu. Gözleri yaşarmış, gözyaşları sakalına doğru akmaya başlamıştı. Kindeliler: "-Biz senin ağladığını görüyoruz!? Yoksa seni gönderen zattan korktuğun için mi ağlıyorsun?" dediler. Peygamber Efendimiz: "-Beni korkutan ve ağlatan, Allah'ın beni kılıcın ağzı gibi ince ve keskin olan dosdoğru bir yol üzere göndermiş olmasıdır ki, ondan azıcık eğrilsem helâk olurum!"
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Allah Rasûlü’nün Tefekkür Hayâtı
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in örnek yaşayışı, Rabbimizin kullarında görmeyi murâd ettiği mânevî tekâmül için tefekkürün ne kadar lüzumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Zîrâ O, geceleri ayakları şişinceye kadar gözyaşları içinde kulluk ve ibâdete devâm etmiş, gözleri uyusa bile kalbi dâimâ uyanık kalmış, Allâh’ın
Sayfa 239 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Her zaman ben erken kalkacak değildim ya. İşte Feride benden önce kalkmış bugün. Elinde bir kitap, okuyor. Hayır okumuyor, ağlıyor. "Hayırdır Feride?" "Bir hadis okudum, ondan ağlıyorum." "Seni bu denli hüzünlendiren, gözyaşlarına boğan hadisi ben de merak ettim şimdi. Dinlemek isterim." "Tamam ama kollarını
Sayfa 222 - Portakal KitapKitabı okudu
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.