Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
-Hz. Peygamber Efendimiz bir Hira mağarasında ilk vahyi aldığında bir de Mirâca çıktığında semâ etmişti. İki kolunu yana açmıştı. Semâ ilahî aşkın taşkınlığında Allah'a iki kulaç (iki yay) yaklaşmak demektir. Kollar bunun için açılır. Necm suresi 9. Ayette: "Aralarında iki kulaç mesafesi kalıncaya kadar, hatta daha da yakınına" buyrulmuştur. Hz. Peygamber Miraç'a yükselirken Sidretü'l Münteha'da durdu ve buradan öteye geçemeyeceğini bildirdi. Yolculuğa Resulullah tek başına devam etti. Allah'ın öyle yakınına geldi ki aralarında iki kulaç mesafe kaldı, işte semâda ki iki kulaç budur. Semâ eden âşık şunu ifade etmektedir. "Rabbim, senin aşkınla yandım, sana kavuşmayı özledim ve iki kulaç yakınına kadar geliyorum. Nur yolumu aç, rehberim ol."
Var iken değer bilmek...
Peygamber Efendimiz sav. anne sevgisine büyük önem vermiştir. Bir gün bir adam Peygamber Efendimize gelmişti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: - Ya Resûlallah (sav)! Kime iyilik etmem gerekir? --Annene! -Ondan sonra kime? --Annene. -Ondan sonra kime? --Annene. -Ondan sonra kime? --Babana (Buhârî, "Edeb", 2) Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz altı yaşında iken annesi Amine onu evin cariyesi Ümmü Eymen'le birlikte almış ve Medine'ye götürmüştü. dönüs yolunda Ebva'ya geldiklerinde öksüz kalan peygamber efendimiz sav onu hiç unutmaz,hasretle anar , içli gözyaşları dokerdi.
Reklam
Hz. Fatıma binti Esed için Peygamber Efendimiz (sas) şöyle derdi: "Annemden sonra annem." "Bugün annem vefât etti." diyerek dile getirdi. Ona olan sevgi ve saygısından gömleğini kefeni yaptı ve cenaze namazını da bizzat kıldırdı. Sonra da mezarlığa gitti, kabrine indi ve bir süre içine uzandı. Kabirden çıktığında gözleri dolu doluydu. Alışkın olmadıkları bir şeydi bu. Merak ettiler. "Ey Allah'ın Resûlü! Biz, senin bu (kadın)a yaptığını ilk defa görüyoruz!" Gözyaşları arasında; "Amcam Ebu Talib'den sonra bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan başka biri olmamıştır. Ona, cennet elbiselerinden giydirilsin diye gömleğimi kefen olarak giydirdim! Kabir hayatı kendisine yumuşak ve kolay gelsin diye de kabirde yanına uzandım." buyurdu.
Sayfa 113
Hifa Hatun ve Süheyb'in Hikâyesi
Hifa Hatun... Güzelliği ve zenginliği dillere destan olmuş bir ay parçası... Peşine düşmeyen krallar, vezirler ve sultanlar kalmamış... Kimi ayaklarına halılar sermiş, kimi cevherler ve paralar dökmüş, kimi köyler ve kasabalar bağışlamış, kimisi de sarayının anahtarını yollamış... Hifa Hatun'un gönlü ise ebedî sevdayla, ilahî aşkla
Haşan ve Hüseyin'i seven, beni sevmiştir; onlara kin tutan da bana kin tutmuştur."buyurdu. Peygamber Efendimiz, Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin'in gönüllerince oynayıp eğlenmeleri için onlara eşlik eder, bir çocuk gibi onlarla birlikte oyunlar oynardı. Hz. Hüseyin, Rasulullah'dan deve olmalarını istediklerinde hemen yere eğilir ve onları mübarek sırtına alırlardı. Arkasından da "Bundan güzel deve olabilir mi?" buyururlardı.
_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır. _Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
Reklam
Sevád b. Gaziyye (ra) ensârın gençlerindendi. Bedir Gazvesi sirasında Resülullah (sas) askerlerini bir saf haline getirmeye çalişıyordu. O anlarda, safin insicaminı bozan Sevad'i uyardi: "Ey Sevâd! Bir adim geriye çık!" dedi. Sevâd verilen emri yerine getirdi. Bir adim geriye çikarak safi düzeltti Allah Resulü safin bir ucundan diğer ucuna dönünce bir baktı ki Sevad yine bir adım öne çıkmış, uyarısinı yeniledi: "Ey Sevåd! Bir adim geriye çık!” Sevâd söyleneni yeniden yaptı. Allah Resulü yine safin ôte ucuna gitti, dönerken bir de baktı ki Sevad yine bir adım önde. Efendimiz (sas) biraz gadaplandi, elindeki asayı Sevâd'in açık karnına ittirerek ve birazda sertçe "Sana geri çık demedim mi?" dedi. O anlarda Sevâd gözleri dolu dolu olarak "Yå Resûlallah! Canımi acittın, asa ile karnima ızdırap verdin! Seni hakla ve adaletle gönderen Rabbim adina kısas isterim! dedi. Gadaplanan Rahmet Peygamber'i bir anda yumuşadı, asayı Sevâd'a uzattı ve karnını açtı, "Haydi sen de benim karnıma vur! Kisas ise kısas, hadi sende aynisını yap!" dedi. Sevâd zaten o ani bekliyordu, eğildi ve Allah Resülü'nün karnını defaatle öptü. Efendimiz (sas) Sevâd'ı ayağa kal dirdi, bir de baktı ki Sevåd gözyaşları içerisindeydi. Efendimiz (sas) merakla Sevad'a sordu: "Ey Sevad neden böyle yaptın?" Sevâd dedi ki: “Yå Resûlallah! Biraz sonra savaş başlayacak, başıma ne gelecek bilmiyorum, bundan dolayı istedim ki bu dünyadan son nasibim senin mübarek bedenine kon durduğum bir öpücük olsun. Istedim ki bu dünyadan son nasibim bedenimin, bedenine değmesi olsun.
Sayfa 473Kitabı okudu
Davulunu tokmaklayıp aynı şeyleri tekrarlarken, yanında dikilen eli bastonlu, beyaz bereli, saçı sakalı ağarmış, fakat gözleri ateşli, dinç bir ihtiyarcık olan Molla Recep Ali ellerini açmış, dökülen sevinç gözyaşları arasında dua ediyordu. "Ya ilahel Alemin! Senden başka sığınağımız yok. Peygamber Efendimiz'in, ashabının, evliyalarımızın yüzü suyu hürmetine bizlere yardım et. Kadın ve kızlarımızın namuslarının çiğnenmemesi, şanlı bayrağımızın yerlerde sürünmemesi için ordumuzu daima muzaffer eyle!" Yeryüzünde İslâm bayrağının gururla dalgalanmasının ancak Osmanlı ile mümkün olabileceğini aile meclislerinde, cami kapılarında, her fırsatta ifade eden Molla Recep Ali, Hakkı Rüştü'nün tokmakları arasında sevinç gözyaşları dökerken San'a'nın değişik yerlerinde merfalar çalınmaya, borular öttürülmeye başlandı.
Sayfa 227Kitabı okudu
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Her zaman ben erken kalkacak değildim ya. İşte Feride benden önce kalkmış bugün. Elinde bir kitap, okuyor. Hayır okumuyor, ağlıyor. "Hayırdır Feride?" "Bir hadis okudum, ondan ağlıyorum." "Seni bu denli hüzünlendiren, gözyaşlarına boğan hadisi ben de merak ettim şimdi. Dinlemek isterim." "Tamam ama kollarını
Sayfa 222 - Portakal KitapKitabı okudu
Reklam
Edep Ya Hu
Osmanlı devrinde yaşamış arif ve meşhur şair Yusuf Nâbî (rah.), 1678 yılında bir kafile ile hac yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede devletin ileri gelen paşaları da bulunuyordu. Kafile Hicaz bölgesine girince Hz. Peygamber'i (s.a.v) ziyaret aşkı Nâbî'yi iyice sardı. Öyle ki vücudu bir hoş oldu, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Bir gece yarısı
Sayfa 144Kitabı okudu
Hz. Ömer [radıyallahu anh] bir gün Resûlullah'ın yanına gelir. Odasına girdiğinde Hz. Peygamber'i yerde, hurma lifinden dokunmuş kaba bir hasırın üstünde uyur halde görür. Hz. Ömer odaya şöyle bir göz atar. İçeride olanların tümü yerdeki hasır, birkaç avuç arpa, kuru bir deri parçası ve birkaç ağaç yaprağıdır. Gayretine dokunur. Önce sessiz sessiz ağlamaya başlar. Gözyaşları yüzünden sakalına akmaktadır. Sonra iyice kaybeder kendini ve hıçkıra hıçkıra bir çocuğun ağlaması gibi içten bir şekilde ağlamaya devam eder. Oluşan gürültü Efendimiz'i uyandırmıştır. Sorar: -Niçin ağlıyorsun Ey Hattâb oğlu? Hz. Ömer daha da şiddetli ağlamaya başlar. Çünkü Fahr-i Kâinat o esnada doğrulmuştur ve yatmak için çok sert olan hurma lifleri efendimizin yüzünde iz yapmıştır. Hz Ömer biraz sakinleştikten sonra, -Yâ Resûlallah, Bizanslılar imparatorlarını saraylarda lüks içinde. İranlılar kisrâlarını ihtişamla yaşatıyorlar. Oysa onlar senin kapının hizmetçiliğine bile layık değiller. İzin ver, biz de seni layık olduğun şekilde yaşatalım. Efendimiz tebessüm ederek tevazu ve kanaat ahlâkıyla şu cevabı verir: "Ey Ömer, istemez misin dünya onların, ahiret bizim olsun."
Sayfa 14 - Müslim, Talâk, 31.Kitabı okudu
İlk Umre'miz
Mekke-i Mükerreme'ye gidip de Kâbe'yi ilk defa görmenin, tadı, lezzeti, şevki, feyzi anlatılamaz. Babam, Peygamber Efendimiz'in Veda Hacci'nda nasıl gözyaşı döktüğünü bizlere anlattı: "Veda Hacci sırasında Hazret-i Ömer, Resûl-i Ekrem Efendimiz'i ağlar görmüş. Gözyaşları içinde bulunan Resûl-i Mücteba, Hazret-i Ömer'e: Hunâ tuskebu'l-abarât ya Ömer! buyurmuş... Ey Ömer! Gözyaşları işte burada dökülür..."
Sayfa 254 - Kaynak Yayınları, 9. Baskı (2011)Kitabı okudu
Hifa hatun ile Süheyb
Hifa Hatun... Güzelliği ve zenginliği dilerle destan olmuş bir ay parçası... Peşine düşmeyen krallar, vezirler ve sultanlar kalmamış... Kimi ayaklarına halılar sermiş... Kimi cevherler ve paralar dökmüş... Kimi köyler ve kasabalar bağışlamış... Kimisi de sarayının anahtarını yollamış... Hifa Hatun'un gönlü ise ebedi sevdayla, ilahî aşkla
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.