"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
YouTube kitap kanalımda Victor Hugo'nun Sefiller ve diğer kitaplarını nasıl daha bilinçli okuyabileceğinizi anlattım: ytbe.one/nYN27KVPeFY
Sefillik* temalı bu inceleme bana 13 gün boyunca arkadaşlık etmiş 1724 sayfalık dünyanın en uzun sefalet destanının sadece birkaç sayfalık özüdür. Elek hayat, elekten geçemeyen taşlar ise sefil
Şiirle tanışmama; hayatıma şiirli dönem ve şiirsiz dönem diye bir çizgi çeken eserdir..
Bir arkadaşımla konuşurken ismi geçti: "Erdem Bayazıt okudun mu?"
"Hayır hiç okumadım."
"Şiir okur musun?"
"Hayır. Hiç okumadım, bir dinleyici bile sayılmam."
"Aaaa.." diye devam eden bir hayret nidasından
Ahmed abimin doğum gününden daha güzel bir gün yoktur, onun şiirleriyle beslediğim yüreğimden düşen en güzel mektubu paylaşmak için. Bu kitaba inceleme olmaz, bu kitap sizi inceler ve en küçük bir açık bulup damarlarınızdan içeriye hücum eder. İşte benimki de öyle bir şey...
Sevdiğim.. Hasretinden prangalar eskittim. Nasıl gidersin o yollarda
Bir otizmli çocuk annesiyim... ve böyle bir meleğe sahip olduğum için çok mutluyum...
Rabbimim emaneti o bana...
Sonsuz sevgimin, sabrımın kaynağı...
📌 Farkındalık sadece sene de bir gün onlar ile ilgili paylaşım yapmak olmamalı bence...
📌 Farkındalık özel gereksinimli kişileri görünce dik dik bakmak ve gereksiz konuşup soru sormak da
"Ahmet Haşim, 1919 Anadolusunun İçler Acısı Halini Anlattığı Mektubunu" dönemin Manisa milletvekili Refik Şevket Bey'e göndermişti. Bu mektubu her Türk vatandaşının defalarca okuyup beynine kazıması lazımdır!
“sevgili refik,
ihtimal sana fazla yazıyorum. fakat ben bundan memnunum. bulunduğum noktalardan sana doğru uçurduğum bu
Kötü olan, kapalı bir hayat sürmen, bu yüzden de insanlara güvenini yitirmişsin. Sen de kabul edersin ki, her şeyinle köpeğine bağlanman olacak şey değil. Renksiz bir hayatın var senin, Hegemon.
Kendinizden bir şeyler bulacağınızı düşündüğüm ilk hikayem ile sizlerleyim..
"Kadıköy"
...Modaya doğru yürümeye başladım… Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdığımda, kapkara bulutlarla göz göze geldim, yağmur damlaları yavaş yavaş suratıma doğru damlıyorken bir anda nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım, o anda ne düşündüm tam olarak
Önsöz
"İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre hareket eder. Sevgi, nefret, korku, ümid, zan, inanç, şüphe, bilgi gib uni manevî kuvvetler, insanları içten içe, şu veya bu şekilde davranmaya zorlar. Nefret ettiğimiz bir şeyi yapmak bize çok güç gelir. Korku kaleleri yükseltir, hendekleri derinleştirirken sevgi bütün kapıları açar ve bütün
Gök, renksiz, alçak... Yerle gök aynı yas tutar gibi. Dünya sessiz, sağır. Hayat kiminle beraber gidiyor? Ölülerle mi, yoksa ölüleri çukurlara taşıyanlarla mı?...
Ağaç dalına yapışıp kalmış böcek kabuğu gibi, rüzgar biraz güçlü esse sonsuza kadar savrulup gidiverecekmiş gibi, bu dünyaya yapışıp yaşamayı sürdürdüm...
YouTube kitap kanalımda sizin için sanata en iyi başlangıç kitaplarını önerdim ve bu kitabı da yorumladım: ytbe.one/PegBH1HDrr0
"Her şey sanat için potansiyel bir konudur." Alain de Botton
Bu sitede bugüne kadar kültür ya da sanat ile ilgili pek inceleme paylaşmadım fakat mesleğim gereği bir sanatçı olmamdan ötürü artık bir
Kederin, hüznün, acının olmadığı bir yer düşün.
Öylesine ıssız ve renksiz topraklar gibi boylu boyunca uzanmış.
Mutluluğun tadı da ordan geliyor bir bakıma, acıdan.
Hayat kendisini ordör tabağında güzellemiş, müşterisine en fazla iki dakika çekici ve estetik görünebilir.
Sonrası garsonun bıkkın bakışlarıyla toplanır sofrası insanın.
Mutluluk yani, kısa olması, verdiği hazzın değerini düşürebilir mi?
İnsan dediğin, hayatının sonuna kadar Magnumdan çıkan son model arabasına sevinemez sonuçta, gerisi garsonun bıkkın bakışları...
Acıyı, hüznü, kederi sevmeli insan.
İyi ki can sıkıntısı denilen şey var mesela.
Ve ölüm tabi, geride bıraktıklarının damaklarında gri metal tadı.
Ve sonunda ihtiyarlık...
Tüm olup bitmişlik ardından küçük bir iç çekiş belki.
Kopuk kopuk cümleler birikmiş de hepsini tek seferde ciğerlerinden havaya bırakır gibi.
Sonrası yine ölüm tabi, ölünün iki dudağının kenarından sızan mutluluk.
Kısacık...
Çürüyene kadar etleri.