"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
İrvin David Yalom'un orjinal ismi “Lying on the couch” ve bizdeki ismi “ise psikologların hastaları için kullandıkları uzun koltuktan aldığı ismi “DİVAN” ile karşımıza çıkıyor. Aslında bu roman bana daha çok istatistik raporu veya dökümantasyon tadında gerçek yaşamdan kesitlere yer veriyor.
Tolstoy bende baya etki bıraktı bu eseri ile...
Etkilerinden şöyle bahsetmek isterim:
Başta kadın olmak... Geçmişte ve günümüzde hatta bu zihniyet iyileşmedikçe gelecekte de, dünyanın neresinde olursan ol, küçümsenecek, hor görülecek, dalga geçilip aşağılanacak insanlarız biz. Açık giyiniriz, güleriz; böylece göze batar, erkeklerin aklına girip,
"Gerçekten büyük insanlar, büyük acılar çekmek zorundadır." Dostoyevski büyük bir insandı, onu temsil eden Raskolnikov da öyle bu yüzden ikiside büyük acılar kapanmayan yaralar aldılar. Suç ve Ceza, Fyodor Dostoyevski'nin unutulmaz bir klasiği olan bir romandır. 19. yüzyılın Rusya'sında geçer ve suç işleyen bir genç olan
Dünyaya geldiğimiz ailenin statüsü, ekonomik koşulları, eğitimi, dünyaya bakışı, yetiştiği sosyal çevre, psikolojik ve ruhsal durumuna göre kimliğimiz ve kişiliğimizin temelleri, çocukluğumuzun ilk yıllarında atılıyor. Ailelerimiz, yaşam boyu sürdüreceğimiz düşünce, duygu ve davranışlarımızın kodlarını taşıyan kimliğimizin, kişiliğimizin,
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Herkes öldürür sevdiğini deyip konuya Oscarlı bir dalış yapmak istiyorum. Wilde’nin bu muazzam şiirinin kitabın çok güzel bir özeti olduğunu bilmenizi istiyorum. Bana göre şiir bu kitabı kesinlikle tamamlıyor. Klişe cümleler vardır; İnsanı en çok sevdiği yaralar, dost kazığı acıdır gibi sayısız tümce sıralayabilirim. İnsanı elbette sevdikleri
Bilinmeyen bir imparatorlukta bilinmeyen bir kasabadayız. Bilinmeye, adının konulmasına gerek yok. Dünyanın bütün kıtalarından yüzlerce ülke adı çıkarıp liste yapsak, hepsine uyar çünkü anlatılanlar.
Kahramanımız kasabanın hakimi. Hakimin hayatı, genelevdeki sevgilisi ve fantezileri sayılmazsa oldukça sıradan. Ama birgün, imparatorluğu temsilen
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar” diye başlamış Sadık Hidayet Kör Baykuş isimli kitabına, çoğu kimsenin kimseye anlatamadığı bir derdi, bir yarası vardır. Yaranın tanımına baktığımızda, ilk önce bedenin bütünlüğünü zedeleyen belki de bozan, beden ve ruhu etkileyen travmadır. Fiziksel yarayı