Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı
Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yan yanayızdır sadece
Eğer çocuklarımızı istismar etseydik, Sosyal Hizmetler Görevlileri kapımızda belirliverirdi. Eğer evdeki hayvanlarımızı istismar etseydik, Hayvanseverler Derneği gelir ve bizi alıp götürürdü. Ama kendi ruhlarımızı aç bırakmakta ısrar etmemiz halinde bize müdahale edecek ne bir Yaratıcılık Devriyesi ne de Ruh Polisi vardır. Sadece biz varız.
Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı
Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yan yanayızdır sadece
"En derin korkumuz yetersiz olmamız değildir. En derin korkumuz, son derece güçlü olmamızdır. Bizi en çok korkutan karanlığımız değil, ışığımızdır. Kendimize sorarız: Ben kimim ki parlak, muhteşem, yetenekli olacağım? Aslında sen kim değilsin? Sen Tanrı'nın çocuğusun. Göze batmaman dünyanın hayrına değil. Başkaları senin yanında kendini güvensiz hissetmesin diye küçülmenin iyi bir tarafı yok. Hepimiz çocuklar gibi parlamak için varız. İçimizdeki Tanrı'nın yüceliğini tezahür ettirmek üzere doğduk. Bu sadece bazılarımızda değil, herkesin içindedir. Ve kendi ışığımızın parlamasına izin verirken, bilinçsizce diğer insanlara da aynısını yapma izni vermiş oluruz. Kendi korkumuzdan kurtulduğumuzda; varlığımız otomatik olarak başkalarını özgürleştirir."
Unutmayın ki biz zaten varız, bu dünyadayız ve sadece bu yüzden bile çok değerliyiz. Özeliz, kendimizden başka bir “ben” daha yok bize. Belli bir hayat duruşumuz, kişiliğimiz, hayallerimiz var ve hepsi bize ait... Sadece bize...
Konuşuyoruz desem, konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
birbirimize bakarak
Ne seviyoruz, ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız, ne de yokuz gerçekte
İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı
Değilsek de yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yan yanayızdır sadece
Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık çoğulluktur
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte...
Doğru anlaşılması için, iyi ve kötünün sadece göreli terimler olduğunu, dolayısıyla aynı şeye farklı açılardan iyi ve kötü denebileceğini akılda tutmak gerekir.
Dikiş tutmayan yara gibi, güneş doğmaz bizim ruhumuza ve biz sadece ayın altında yaşarız. Onun aydınlattığı ışık kadar varız, dahası öldürüyor, fazla ışık bizi öldürüyor.
"Bu dünyada sen olmazsan paylaştığımız her anın hatırası kaybolacak. Sadece başkaları bizi gördüğü için varız. Varlığımın bir parçası..." yutkundu, "...önemli bir parçası, sadece sen burada onu gördüğün için var."
Kuşkusuz hepimiz geçmişimizle, kendimizin bulduğu ya da bizim için bulunan öykülerimizle varız, her şeyi bugün kadar yanında yanımızda taşıyacağımızı biliyoruz, belki bizim arkamızdan ‘onun bir öyküsü yoktu’ diye konuşamayacaklar, gün doldurur gibi yaşayıp çekip gitmeyeceğiz bu dünyadan, ama hep aynı acıyı da sürekli bir yük gibi omuzumuzda taşıyamayız, gücümüz yok, kaldıramayız. Bazen hayatı, yaşadıklarımızı sadece eski bir şarkıyı özler gibi özlesek ve çok sevdiğimiz bir plak gibi özenle tozunu alıp pikaba yerleştirsek.