Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
AIDAN
. MÜRETTEBAT SIĞINAKLARINDAN ÇIKABİLECEK HANGARA VE ORADAN HYPATIA'YA GEÇMEYE CESARET EDEBİLECEKLER, BATAN GEMİNİN FARELERİ MİSALİ KAÇACAKLAR. KORKMUYORUM. < HATA > KORKMUYORUM. "ŞUNU KAFANA SOK, AIDAN," DİYOR KADY. "BURADA BİZ' DİYE BİR ŞEY YOK. BENİ ANLIYOR MUSUN? ASLA DA OLMAYACAK. SADECE SEN VE BEN VARIZ. "SEN VE BEN, KADY." KORKMUYORUM. "SADECE SEN VE BEN."
Biri "Niye bize böyle davrandılar, şöhretli insan­ lar değilmiyiz biz?" diyor. "Elbette şöhretliyiz" diyor öteki. "İsimlerimizi bin­lerce insan biliyor, yazılarımızı on binler okuyor." "O zaman niye bize yokmuşuz gibi davranıyorlar?" Saksağan, "Sadece kağıt üstünde varız çünkü. Ayrıca bizi yaratan asıllarımız kıskanıyor, bizi yok etmek, unutturmak istiyorlar da ondan" diyor.
Reklam
Kesin olarak bilme yanılgısı çok fena bir hastalık. " Ben bildiğim her şeyden eminim" yanılgısı pek çok kötülüğün de kökeninde yer alıyor. İnsan günlük hayatla ilgili daha pratik bilgileri veya kanaatleri mutlak olarak bildiği yanılsamasın- dan kurtulmak mecburiyetinde. Bu bize daimî bir öğrenci olma, hayattan, herkesten, her şeyden öğrenme firsatı veri- yor. Çünkü her insan aslinda "fakîr"dir. Entelektüel ukalalğa kapıldığında kendini zengin zanneder. Oysa hepimiz Allah'ın sofrasından bir pay almışız. Bu bizim kendi maharetimiz de- ğil. O payı veren, bize kendinden ruh üfleyen bir Rabbimiz var. İnsan bu kibre kapıldığı zaman düşüşü ve çöküşü de kolaylaşıyor. "Hakikat sadece bende konuşuyor," dediği anda o kesinlik yanılsamasına mağlup oluyor ve hata yapmaya başlıyor.Hepimiz aslinda bir şeylerin cahiliyiz. Allah'in ilminden bize ne kadar verilmişse o kadar âlimiz. ilim sahasında sadece Cenab- Hakk`'ın ilminden bizim payımıza düşenler kadar varız . Bilgiçlik taslamanın bir önemi yok.
Biz yokuz, bu dünyada hiçbir şey yok, biz de yokuz, sadece görüntü olarak varız... Öyleyse ne fark eder!
İnsan hakikat" sadece bende konuşuyor",dediği anda o kesinlik yanılsamasına mağlup oluyor ve hata yapmaya başlıyor. Hepimiz aslında bir şeylerin cahiliyiz. Allah'ın ilminden bize ne kadar verilmişse o kadar alimiz. İlim sahasında sadece Cenab-ı Hakk'ın ilminden bizim payımıza düşenler kadar varız.
Unutmayın ki biz zaten varız, bu dünyadayız ve sadece bu yüzden bile çok değerliyiz. Özeliz, kendimizden başka bir "ben" daha yok bize. Belli bir hayat duruşumuz, kişiliğimiz, hayallerimiz var ve hepsi bize ait... Sadece bize.
Reklam
Dance me to the end of love - Leonard Cohen
Şarkı ikinci Dünya Savaşı’nda ki ölüm kamplarından esinlenmiş Leonard COHEN ölüm kamplarına dair kitapları okurken bazı mahkumların yaylı Sazlar caldigini öğreniyor ve çok etkileniyor Yani bir tarafta ölüm diğer tarafta hayat Düşünsenize yan ranzadaki mahkum arkadaşınız öldürülüyor ertesi gün bu belki de sen olacaksın ama hayata dair en güzel şeylerden birini yapıyorsun müzik dance me to your beauty with a burning violin dizisi böyle çıkıyor Yanan bir kemanın sesi eşliğinde çünkü insanlar krematoryumlarda yakılıyormuş Kohen tükenişi anlatırken de aşık olduğumuz kişiye teslim olurken de aynı dili kullandıgımızı düşünmüş ve ortaya o harika eser çıkmış Korkuya rağmen dans et benimle kendimi güvende hissedene dek Bir zeytin dalıymışım gibi gibi tut beni ve yuvama götüren güvercin ol Aşkın gidebileceği yer neresi ise oraya kadar dans et Düğünümüze kadar dans et yeniden ve yeniden Şefkatle dans et uzun uzun dans et Aşkımızın altında sadece ikimiz varız aşkımızın üstünde de O yüzden aşkın gidebileceği yer neresiyse oraya kadar dans et benimle
Okuma yazması olmasa bile bir Müslüman, kendisini ilgilendiren bir hukuki meselede bulduğu bir fıkıh kitabından bir fetva ile devlet başkanına kadar herkesten hesap sorabilirlerdi. Yani İslam hukukunun felsefesi zaten inanılan bir din olmasından ileri gelmektedir. Yani Müslümanlar tabi oldukları hukuka bir din olarak iman ettikleri için ona gönülden bağlılık meydana geliyordu. Mesela İstanbul'da yaşayan bir Müslüman kendi şehrindeki kadıların ve müftülerin verdiği fetvaları beğenmeyip taa Kahire'deki başka bir müftüye mektup yazıp fetva danışabiliyordu. Ne siyaseten ülkelerin farklı olması, ne devlet başkanlarının farklı olması bu hukuk birlikteliğine mani olmuyordu. İnanılan bir hukuk yaşanılan bir hukuk oluyordu. Şu anda ise modern hukuk sadece bize sınırlarımızı bildirmek için olduğunu en başta deklare ediyor "Siz bizi gönülden kabul edin diye var değiliz. Birlikte yaşamanızı tahkim ve tahdid etmek için varız." diyordu.
Sizce doğru mu?
SERCAN: Yalnız kalmak gerekiyor. Çünkü eski sevgilimize dönmemizin aslında en büyük sebebi alışkanlığına dönmek istemek. Birçok insan bence aşkını özlemiyor, sadece alışkanlığını özlüyor. OZAN: Sana neyi özlediğimizi söyleyeyim; biz aslında biten ilişkimizdeki kendimizi özlüyoruz. Ama şunu unutuyoruz, biten ilişkiyi var eden her şeyin en az yarısı bizim sayemizde güzeldi. Aslında oradaki mutlu, gülümseyen, umutlu ve neşeli kendimizi özlüyoruz. Bunu da o anları birlikte geçirdiğimiz insanla özdeşleştirdiğimiz için sürekli eskiye dönme ihtiyacı duyuyoruz. Unutmamak lazım ki güzel anıları oluşturan şeylerin en az yarısında biz varız ve biz kendimize döner ve o yalnızlığımızdan kaliteli, güçlü bir şekilde çıkabilirsek aslında olay kapanmış oluyor.
Bir sürü acı veren, zor şey var. Ablam gelin olup gitti, babam artık yok. Sadece annem ve ben varız. Annem de çok yalnız hissediyor olmalı. Annem dedi ki, "Artık yaşama zevkim falan kalmadı. Seni gö­rünce bile o yaşama zevkini hissedemiyorum. Bağışla beni lütfen. Baban olmadıkça, mutluluk gelse ne yazar."
Reklam
Bizler hafızamızla varız. Anıları yoksa insan da yok. Hafızamız alındığında hep bu anda yaşadığımızı nasıl insan olacağız ki? Geçmişle ruhi irtibatı kuramayan oradan bir ivme alamayan orayla ruh irtibatı kuramayan sadece bugün de yaşayan bir insan hakikaten şuursuz bir varlığa dönüşüyor.
Biz birbirimizi sadece acıyla deneyimliyoruz, acıyı hissettiğimiz için varız; acı, var olmanın ta kendisi.
En derin korkumuz yetersiz olmamız değildir. En derin korkumuz, son derece güçlü olmamızdır. Bizi en çok korkutan karanlığımız değil, ışığımızdır. Kendimize sorarız: Ben kimim ki parlak, muhteşem, yetenekli olacağım? Aslında sen kim değilsin? Sen Tanrı'nın çocuğusun. Göze batmaman dünyanın hayrına değil. Başkaları senin yanında kendini güvensiz hissetmesin diye küçülmenin iyi bir tarafı yok. Hepimiz çocuklar gibi parlamak için varız. İçimizdeki Tanrı'nın yüceliğini tezahür ettirmek üzere doğduk. Bu sadece bazılarımızda değil, herkesin içindedir. Ve kendi ışığımızın parlamasına izin verirken, bilinçsizce diğer insanlara da aynısını yapma izni vermiş oluruz. Kendi korkumuzdan kurtulduğumuzda; varlığımız otomatik olarak başkalarını özgürleştirir.
Sayfa 317 - Diyojen yayıncılık
Konuşuyoruz desem, konuşmuyoruz da Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik birbirimize bakarak Ne seviyoruz, ne de sevmiyoruz birbirimizi Ne varız, ne de yokuz gerçekte İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden Aydınlatan odayı Değilsek de yakın birbirimize Uzak da sayılmayız büsbütün Gökyüzünde iki uçurtma başıboş Yan yanayızdır sadece Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre Yalnızlık çoğulluktur Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte
Kuşkusuz hepimiz geçmişimizle, kendimizin bulduğu ya da bizim için bulunan öykülerimizle varız, her şeyi bugün kadar yarın da yanımızda taşıyacağımızı biliyoruz, belki bizim arkamızdan ‘onun bir öyküsü yoktu’ diye konuşamayacaklar, gün doldurur gibi yaşayıp çekip gitmeyeceğiz bu dünyadan, ama hep aynı acıyı da sürekli bir yük gibi omuzumuzda taşıyamayız, gücümüz yok, kaldıramayız. Bazen hayatı, yaşadıklarımızı sadece eski bir şarkıyı özler gibi özlesek ve çok sevdiğimiz bir plak gibi özenle tozunu alıp pikaba yerleştirsek.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
1.269 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.