Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben, diye devam etti, en korkaklardan biriydim, öbürlerine cesaret vermek için kendimi yürekli gösterince, ben de cesaretlendim. - Pencereye gittik. Gök gürlemesi öteye doğru çekiliyordu ve şahane yağmur toprağa hışıldıyordu ve sıcak havayla dopdolu bir hoş koku cana can katarak bize doğru yükseliyordu.
Sayfa 21
.. zaman içinde onun, onca güçlü görüntüsüne rağmen, yorgun zayıflığını hissettikçe, kalbini kırmaktan korkar oldum. O şahane ifade özgürlüğümü, bile isteye sınırlandırdım...
Reklam
Şahane Serseri
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir ekmeğin ve şarabın peşinden turnaların peşinden büyük şehirler büyük aşklar çığlık çığlığa terkedilir
Çocuklarımı­za ve torunlarımıza bırakacağımız miras şahane olabilir. Tüm düşünce tarzımızı değiştirebilir, onlara dünya ile na­sıl bir aşk yaşanacağını gösterebiliriz.
Sayfa 168Kitabı okudu
Harika bir dünya geçti elimize ve şimdi çocuk­larımız ve torunlarımıza kendi yaşadığımız kadar şahane bir gezegen bırakma sırası bizde...
Sayfa 168Kitabı okudu
Allâhım, bu nasıl bir ilk cümledir, nasıl bir giriştir... Şahane!
İncecik kökleriyle aile toprağında sert çakıllara rastlayan, ilk yaprakları hain eller tarafından koparılan, çiçekleri açıldığı sırada don vuran ruhların sessizlik içinde katlandıkları acının resmini, bu hüzünlü ve elem verici şiiri bir gün bize en dokunaklı gözyaşlarıyla beslenmiş hangi sanatçı söyleyecek?
Reklam
Evet, şahane bir aşk yaşamıştım. Çünkü şahane bir aşk, harcanmış bir hayat demektir... Çünkü gerçek aşk, acımasız bir sarmaşık gibidir. Nasıl ki sarmaşıklar sarıldıkları kocaman ağaçlar dahil etraftaki bütün bitkileri boğar, öldürürse aşk da kendisinden başka hiçbir duygunun yaşamasına izin vermez. Aşkta başarının, mutluluğun ve ahlakın yeri yoktur. Sadece acı ve güzellik... Gitgide tümüyle acıya dönüşecek bir güzellik. O sebepten final genellikle trajiktir...
Aşkların en şahane bahçelerinde dolaştırıyor ve umutlandırıyor hayalleri insanı...
Şahane ifade etmemiş mi…
Var olabilmek için sergilenmiş olmalarının gerektiği olumluluk toplumunda, artık hepsi birer meta haline gelmiş olan şeyler sergi değeri kazanmak uğruna kült değerlerini yitirir. Sergi değeri açısından salt varoluş hiçbir anlam taşımaz. Kendi içinde kalan, kendinde oyalanan bir şeyin değeri yoktur artık. Şeyler ancak görüldükleri zaman bir değer kazanırlar. Her şeyi görünürlüğe teslim eden teşhir zorlaması “uzaklık görüntüsü” olma niteliğindeki aura'yı tümüyle ortadan kaldırır. Sergi değeri doruğuna ulaşmış kapitalizmin ifadesidir ve kullanım değeri ile değişim değeri arasındaki Marksist çelişkiden türetilemez. Kullanım alanından çıkmış olduğu için kullanım değeri, hiçbir emek gücü yansıtmadığı için de değişim değeri taşımaz. Varlığını sadece ilgi üretmeye borçludur.
Sayfa 25 - Teşhircilik ToplumuKitabı okuyor
Robert Hooke'un 1665 yılında Londra'da yayınlanan Micrographia adlı kitabı, mikroskop gözlemlerine dayanılarak yazılan ilk kitaptı. Kitapta kırka yakın küçük şeyin, mikroskop ile bakıldığında nasıl göründüklerini gösteren şahane çizimler vardı... Hooke, bir şişe mantarından jilet gibi keskin bir bıçakla kesmeyi başardığı incecik bir parçacık üzerinde yaptığı gözlemler sonucunda, mantarın minicik boş odacıklardan oluştuğunu farketti. Bunlar, ölü mantar hücrelerine aitti. Hooke, bu küçük odacıklara (CELL) HÜCRE adını verdi. Böylece, hücre kavramı, ilk kez kullanılmış oldu...
Reklam
Hayat sonsuz seçenekleriyle uçsuz bucaksız, şahane bir bilinmezlik olarak önünde uzanıyorken, garip bir kibre kaplıyor insan. Kibir denemez aslında, cehalet. Başına kötü şeylerin gelme ihtimalini düşünememe cehaleti.
Dünyaya insan olarak gelmenin kim bilir ne şahane bir şey olduğunu düşünmeye koyulan sineğe bakarak portakal suyunu başına dikti ve sonuna kadar içti. Madem sinek olamıyordu, o zaman hiç değilse bir an evvel büyümeliiydi.
Sayfa 216 - Hep Kitap
“Onu anlatmak için, 'güzel', 'boylu poslu', 'sarışın/esmer', 'şahane' gibi sözcükler kullanmak haksızlık olurdu. Onun için, bu dünya dışından gelmiş kadar değişik, bir kuyruklu yıldız kadar etkileyici, iyi pişmiş kahve kadar tiryakilik yaratıcı, gezegene yalnız yollandığı için eşsiz, bir ipekböceği kadar dikbaşlı denildiğinde bir şeyler söylenmiş sayılırdı ancak.”
Sayfa 26
Sessizce yatmaya devam ettim, zayıf bir rüzgarın titrettiği dalları seyrettim. Hayatımda, uzunca bir süredir ilk kez ortalık bu kadar sessizdi. Ağrılarım biraz dinince şahane bir huzur hissettim. Sadece orman vardı. Binbir türlü duygudan, düşünceden, görev ve plandan oluşan her zamanki karışım yok olmuştu. Aniden, her şey ormandan ibaretti.
Her şeyi yapabilecek bir sevginin koruyuculuğunda, güçlü olmak gereğini duymadan, şahane bir güçsüzlük içindeyim.
Sayfa 91 - Timaş yayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.