Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çok seviyorum demeliyim ki çok seviyorum desin...Bu bir itiraf değil mi ?
Sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, âşık olduğumu sandım. Başka deyimle, aptallık ettim. Deneyimli bir insan olarak o zamana kadar hep sormaktan kaçındığım bir soruyu sık sık sorarken yakalıyordum kendimi. “Beni seviyor musun?” sorusu takılıyordu dilime. Bilirsiniz, böyle durumlarda, “Ya sen?” diye yanıt vermek âdettir. “Evet,” diye yanıtlarsam bu soruyu, gerçek duygularımın ötesinde bağlamış oluyordum kendimi. “Hayır,” demeye kalkışırsam, artık sevilmeme tehlikesini göze alıyor ve bunun acısını çekiyordum. İçinde huzuru bulacağımı umduğum duygu ne denli tehlikeye düşerse, arkadaşımdan o duyguyu o denli çok bekliyordum. Böylece, gittikçe daha açık vaatlere sürükleniyor, yüreğimden gittikçe daha büyük bir duygu ister hale geliyordum. Bu şekilde, şirin bir alık için yalancı bir tutkuya kaptırdım . Bir papağanı sevdikten sonra bir yılanla yatmak zorunda kaldım.
Aldandım. Seviyor sandım..
Herkesin seviyormuş gibi yaptığı, ancak sevginin ne olduğunu pek az kimsenin bildiği bir zamanda yaşıyoruz.
Sayfa 38 - Şule Yayınları
Reklam
Baban seni seviyor ama sevgisini gösteremiyor... Gösterilmeyen bir sevginin ne değeri var ki? diye sorguluyorum seni. Bir gece bile olsun dizinde uyuyamadığım zamanlarım, şefkatinle hiç okşamadığın saçlarım, Evladım! diye sarılıp hiç öpmediğin korkularım ve içimde, Keşke benim babam da...diye başlayan hayallerim sorguluyor seni. Artık eskisi kadar kızgın değilim sana. Ama şunu bil ki ben o küçücük yüreğimle sana tutunmaya çalışırken, sen o kocaman bencilliğinle hep ittin beni. Sonra ne oldu biliyor musun? Sende bulamadıklarımı hayatım boyunca hep başkalarında aradım. Sayende sevgiyi hiç tanıyamadım. Yanlış kararlar aldım. En ufak bir ilgiyi, kocaman bir sevgi sandım.Hayatım boyunca bir orta yol bulamadım. Hep uçlarda dolandım. Ya aşırı bağlandım ya da hep kaçtım.
Galiba İnsan Yaşamayı Çok Seviyor
Evrenin geleceği ile ilgili bir derse katılan yaşlı bir kadın ilgili bir fıkra vardır. Dersten sonra konuşmacıya bir soru sorar." Afedersiniz Profesör, evren ne zaman yok olacağını söylemiştiniz?" "Dört milliyar yıl kadar sonra " diye cevap verir konuşmacı," şükürler olsun" der yaşlı kadın," bir an dört milyon dediğiniz sandım."
Sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, âşık olduğumu sandım. Başka deyimle, aptallık ettim. Deneyimli bir insan olarak o zamana kadar hep sormaktan kaçındığım bir soruyu sık sık sorarken yakalıyordum kendimi. “Beni seviyor musun?” sorusu takılıyordu dilime. Bilirsiniz, böyle durumlarda, “Ya sen?” diye yanıt vermek âdettir.
“Seviyor musun diye sorma bana , Gözümün içine bak , Sen anla.”
Reklam
"Sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, âşık olduğumu sandım. Başka deyimle, aptallık ettim. Deneyimli bir insan olarak o zamana kadar hep sormaktan kaçındığım bir soruyu sık sık sorarken yakalıyordum kendimi. “Beni seviyor musun?” sorusu takılıyordu dilime. Bilirsiniz, böyle durumlarda, “Ya sen?” diye yanıt vermek âdettir. “Evet,” diye yanıtlarsam bu soruyu, gerçek duygularımın ötesinde bağlamış oluyordum kendimi. “Hayır,” demeye kalkışırsam, artık sevilmeme tehlikesini göze alıyor ve bunun acısını çekiyordum. İçinde huzuru bulacağımı umduğum duygu ne denli tehlikeye düşerse, arkadaşımdan o duyguyu o denli çok bekliyordum. Böylece, gittikçe daha açık vaatlere sürükleniyor, yüreğimden gittikçe daha büyük bir duygu ister hale geliyordum."
Sayfa 56
“Ah, Küçük Prens! Kısa ve hüzünlü hayatını işte böyle, yavaş yavaş anladım. Epeydir tek eğlencen gün batımlarının o dinginliğine dalıp gitmek olmuştu demek. Bu ayrıntıyı, dördüncü günün sabahı, "Günbatımlarına bayılırım, haydi günbatımını görmeye gidelim," dediğinde öğrenmiştim. "Ama, beklemek gerek..." "Neyi?" "Günesin batmasını." Bir an şaşırıp kalmış, sonra da basmıştın kahkahayı. "Yine kendimi gezegenimde sandım!" Doğru ya... Herkes bilir ki, Amerika'da öğlen olduğunda, Fransa' da güneş batıyordur. Bu durumda, insan bir dakika içinde Fransa'ya gidebilse, günbatımına tanık olabilir. Ne yazık ki, Fransa çok çok uzakta. Senin küçük gezegenindeyse, sandalyeni birazcık geri çektin mi, tamamdı, alacakaranlığı dilediğin an seyredebiliyordun... "Bir gün, günbatımını tam kırk dört kez izledim!" demiştin bana. Sonra da bir süre susup, "Biliyor musun... İnsan günbatımlarını çok kederliyken seviyor..." diye eklemiştin. "Su kırk dört günbatım izlediğin gün de çok kederliydin demek?" Ama, karşılık vermemiştin soruma.”
"Sevmek ve sevilmek ihtiyacında olduğumdan, âşık olduğumu sandım. Başka deyimle, aptallık ettim. Deneyimli bir insan olarak o zamana kadar hep sormaktan kaçındığım bir soruyu sık sık sorarken yakalıyordum kendimi. “Beni seviyor musun?” sorusu takılıyordu dilime. Bilirsiniz, böyle durumlarda, “Ya sen?” diye yanıt vermek âdettir. “Evet,” diye yanıtlarsam bu soruyu, gerçek duygularımın ötesinde bağlamış oluyordum kendimi. “Hayır,” demeye kalkışırsam, artık sevilmeme tehlikesini göze alıyor ve bunun acısını çekiyordum. İçinde huzuru bulacağımı umduğum duygu ne denli tehlikeye düşerse, arkadaşımdan o duyguyu o denli çok bekliyordum. Böylece, gittikçe daha açık vaatlere sürükleniyor, yüreğimden gittikçe daha büyük bir duygu ister hale geliyordum. Bu şekilde, şirin bir alık için yalancı bir tutkuya kaptırdım kendimi; bu kadın yürek basınını o denli iyi okumuştu ki, sınıfsız toplumun kurulacağını bildiren bir aydının güven ve inancıyla söz ediyordu aşktan. Bu inanç, bilmez değilsiniz, sürükleyicidir. Ben aşktan da söz etmeye çalıştım ve sonunda kendimi inandırdım. Hiç değilse, kadının metresim olduğu ve aşktan söz etmeyi öğreten yürek basınının aşk yapmayı öğretmediğini anladığım âna kadar. Bir papağanı sevdikten sonra bir yılanla yatmak zorunda kaldım. Böylece, kitapların vaat ettiği, benimse hayatta hiç karşılaşmadığım aşkı başka yerde aradım. Ama antrenmanım eksikti. Otuz yılı aşkın bir zamandır yalnızca kendimi sevmiştim. Böyle bir alışkanlığı kaybedeceğimi nasıl umardım?"
Sayfa 56
Güvenmiştim, ne olursa olsun bir yol bulacağımıza inandım... Çünkü seviyor sandım...
Reklam
Koza. Onun burada olduğunu hissedebiliyordum, hissetmekten öte biliyordum. Nereden bildiğimi sayfalarca anlatabilirdim ama elimi kalbime koyduğumda bile onun sesini işitebiliyordum. Buradaydı, kendini ait hissettiği ve en çok korktuğu yerde. Işıklar demişti, bana. Işıklar bizim ortak noktamız. Şimdi o ortak noktamız olan yere gidiyordum, ben
Sayfa 292 - Koza - Helin (Poyraz - Saye)
Bilmiyordum, öğrenmiş oldum
O gün ben senden önce söylediğim bütün yalanları sana söy­lemişim gibi utanıyordum. Soyut bir vaftiz suyu olsaydı da girip arınabilseydim keşke. Ama pozitivizmin çağındaydık ve öyle şeyler ancak romantik yeniçağ romanlarında olurdu. Halledebi­lirim sandım ilk başta, üstesinden gelirim. O zaman karar ver­miştim sana yalan söylememeye. Bilmiyordum olacakları. Ne­reden bilebilirdim? Bizi karşılaştıran kader seninle birlikte beni paklarken benimle birlikte seni kirletiyormuş. Bilmiyordum. Bilsem yalanlar söylemeye devam eder, seni kendi karanlığıma hiç çekmezdim. Bilmiyordum. Sadece seni seviyor ve başka hiç­bir şey bilmiyordum.
Sayfa 138
Ama ben inanıyorum ki birilerinin maviliğini çalanların gökyüzünde bir daha kuşlar uçmaz. Uçmasın da zaten... Velhasıl bir zamanlar çok sevdiğim ve bir gün bırakıp gideceğini adım gibi bildiğim birinin yasını tutuyorum. Güvenmiştim, ne olursa olsun bir yol bulacağımıza inandım... Çünkü seviyor sandım...
Sayfa 31
Bugün son gün. Degustasyon'da buluştuk Halit'le. Nasıl oldu bilmiyorum, birden her şeyimle açılıverdim ona. Başım dönerek anlatıyor anlatıyor anlatıyordum. Meral'le dertleşircesine en saklı şeylerimi; annemin diktatörlüğünü, geçimsizliklerimizi, bir çeşit tutsak oluşumu, din baskılarını, acılarımı, özgürlüğümü elde edemezsem kendimi öldürmeyi
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.