2 Temmuz 1789'da Bastille'de hapis olan Sade, Paris’i altüst eden karışıklıkları karısından öğrenir. Bulunduğu kalenin tepesinden “mahkûmlar boğazlanıyor!” diye haykırır ve kalabalığı meydanı ele geçirmeye ve gelip kendisini kurtarmaya çağırır.
Bastille'in son yöneticisi De Launay dik başlı bu mahkûmu Charenton'a sevk edecektir.
Devlet bakanı de Villedeuil'e yazdığı dilekçede Sade'ı “hiçbir şeyin alt edemeyeceği biri” olarak tarif ederek aldığı bu önlemi haklı gösterir.
Acı bir tat kapladı dudaklarımı, unutulmuşluğun acı tadı: Eğer rüzgar, bastığımız yerlerde bizden kalan son izleri de yok edecekse, neye yarardı yaşamak?
Halifelik Osmanlı'nın dağılma/ çözülme döneminde Müslüman tebayı elde tutabilmek için kullanılmaya başlanmış bir dinsel siyasal unvandır. Özetle, Abdülhamit halife unvanını açıkça kullanan ve İslam'ın siyasallaştırarak bir yönetim enstrümanı haline getiren ilk padişahtır. Yavuz Sultan Selim bile halife unvanını hiç kullanmamıştır. Kaldı ki Yavuz Sultan Selim sanilanın aksine halifeliği değil, halifeyi (son Abbasi halifesini) İstanbul'a getirmiştir.
Ne yazık ki kız kardeşi başka türlü düşünüyordu; Gregor'la ilgili konuları konuşurken, ayrıca pek de haksız sayılmazdı, anne ve babasının karşısında bilirkişi olmaya alışmıştı ve şimdi de annesinin bu teklifi kız kardeşi için önce tek başına karar verdiği gibi sadece dolap ve yazı masasının çıkarılması değil, vazgeçilmesi olanaksız kanepenin dışında tüm eşyaların odadan çıkarılması konusunda diretmesi için yeterli bir neden olmuştu. Bu isteğinde diretmesi sadece çocukça bir inat ve son zamanlarda zorlukla elde ettiği öz güven duygusu değildi; gerçekten de Gregor'un sürünmek için geniş bir alana ihtiyacı olduğunu ve buna karşılık eşyaları hiç mi hiç kullanmadığını gözlemlemişti. Belki de bu davranışında onun yaşındaki kızlarda her fırsatta kendini tatmin etmeye çalışan ve şu anda Grete'nin de kendini kaptırdığı o hayalperestliğin etkisi vardı; böylece de Gregor için şimdiye kadar yaptığından daha fazlasını yapabilmek için onun durumunu daha da korkutucu hale getirme isteği vardı içinde; çünkü Gregor'un tek başına boş duvarlara hâkim olduğu bir odanın içine herhalde Grete'den başka hiç kimse adım atmaya cesaret edemezdi.
Önemli olan, kişinin duygularıru tam olarak bilmesi (ki bu, en son sınırda, olanaksızdır) değil, onları denetim altında tutabilmesidir - ama bunun için de onlan tam olarak bilmesi gereklidir: İki yanlı olanaksızlık!
Rabbinizden size indirilene uyun. Muhammed Suresi 2 ve 3 ayet aslında çok önemli bir konuya son noktayı koyuyor ve bakın ne diyor? Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.
"Hadi ama, böyle ağlamanın hiçbir faydası yok!" diye payladı kendini. "Buna hemen bir son versen iyi olur." Kendine genellikle çok iyi öğütler verirdi. (Gerçi bunlara ayda yılda bir uyardı). Bazen de ağlayana kadar kendi kendini azarlardı; bir keresinde yalnız başına kroket oynarken hile yaptığı için kendi kulaklarını çekmeye çalıştığını hatırladı. Bu acayip çocuk, iki kişiymiş gibi davranmaya bayılırdı. "Ama bu şimdi işe yaramaz," diye düşündü zavallı Alice. "Baksana şu halime, benden bir kişi bile zor çıkar!"