Bir okur olarak sosyal medyada bu siteye rastladığımda artık altını çizdiğim cümlelere daha kolay ulaşabileceğim için çok sevinmiştim. Kişisel bir okuma arşivi ve takvimsel bir disiplin edinebilecektim. Aynı zamanda aynı ilgi alanına sahip kişilerin sayfalarından yeni kitap isimleri ve tanıtımlarına ulaşma fırsatım da olacaktı. Yani amacım daha fazla kitaba daha hızlı ve kendi okuduklarıma daha kolay ulaşmak.
Farklı kişilerle tanışmak, dostluk kurmak veya sosyalleşmek gibi amaçlara hizmet eden sanal sitelerden biri olduğunu hiç kabul etmek istemedim. Bir kitabın veya derginin sayfalarını çevirir gibi okuyorum alıntıları ve incelemeleri. Paylaşan kişileri değil paylaşımları beğeniyorum. Çetele tutarak ‘takipçi kasmak’ ve strateji uygulayarak beğeni yapmak gibi bir derdim yok. Youtube kanalım, blogum, twitter’im ve instoşum da yok. Burada yazarcılık oynamıyorum. Sadece bir okurum. Takipte olduklarım sayfasını beğendiklerimdir, paylaştıklarım alıntısını paylaşırken kaynak belirtme amacı taşır. İnsanlara hayran olma yaşını çoktan geçmiş biri olarak, kitaplarla dostluğu seçmekte ne kadar haklı olduğum tecrübelerle sabittir.
Kasmayın arkadaşlar, hayat sizden daha kendini beğenmiş nicelerini gömdü. İki sayfa kitap okumak kimseyi bilge yapmaz. Asıl öğretici her zaman ve her zaman hayattır.
Herkese güzel pazarlar...
Jose Saramago efsanesini yaratan kitap; Körlük
1995 yılında yayımlanan ve yazarın ülkemizde de tanınmasında büyük katkısı olan eseri Körlük kahramanın direksiyon başında aniden körleşmesi ve bunun salgın bir hastalık gibi tüm şehre bulaşmasını konu alıyor. İsimlerin, kültürlerin, coğrafyaların olmadığı bu kitap insan doğasının inkar edilemez kötü
İncelemeye geçmeden önce şunu belirtmeliyim ki, bu satırlar kitabın okunması tamamlandığında sıcağı sıcağına kaleme alındı. Yazacaklarım her zaman olduğu gibi kişisel görüşlerimdir. Mutlak doğruluk ya da hedefi 12'den vurma iddiası taşımamaktadır...
Jose Saramago, ülkemizde önceden bir avuç insanın haberdar olduğu ama özellikle ölümünden sonra,
MASUM DEĞİLİZ... HİÇ BİRİMİZ...
Dünyanın en masum, en saf temsilcisi olarak gördüğümüz çocukların bile söz konusu "güç" olduğunda tehlikeli bir varlığa dönüşme hikayesidir bu eser. Atom savaşı sırasında 6 ile 12 yaş aralığındaki bir grup çocuğun güvenilir bir yere götürülmek için yaptıkları uçak yolculuğu bir saldırı sonucu sona erer,
Bağımsızlığımızın Timsali olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun!
* * *
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” 1923, Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Hayber kalelerine sığınan yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin gitmesini bekliyordu.
Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi.
Ok atsan sana geri dönüyordu.
Taş atsan yetişmiyordu.
Bağırsan sesin yetişmezdi.
Hayber yıkılmıyordu.
Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi İslam ordusu.
Ama yahudiler kalelerden
📌
Hayber kalelerine sığınan yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber efendimizin gitmesini bekliyordu.
Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi.
Ok atsan sana geri dönüyordu.
Taş atsan yetişmiyordu.
Bağırsan sesin yetişmezdi.
Hayber yıkılmıyordu.
Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi islam ordusu.
Ama yahudiler kalelerden
Sizce savaşmak nedir?
İki farklı milletin toprak, hammadde gibi şeyler yüzünden askerlerle bir meydana gelip birbirlerine bilimum silahlar ile saldırması mıdır?
Ya da
İki devlet başkanının, yöneticisinin birbirlerine sözlü hakaretler, tehditler savurması mıdır?
Ya da
İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'nin Japon sivillerinin üzerine iki tane nükleer
🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸
Hayber kalelerine sığınan yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimiz’in (s.a.s) gitmesini bekliyordu. Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyordu.Taş atsan yetişmiyordu. Bağırsan sesin yetişmezdi. Hayber yıkılmıyordu. Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi İslam Ordusu ama yahudiler
Bu kitabın, değerli yazarlarımız Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul tarafından ele alındığı yıllarda ben yurt dışındaydım ve o zamanlar gençliğinde vermiş olduğu bir yaşam hevesi ve enerjisi ile böylesi meselelere çok uzaktım. Özelikle 90’lı yıllar, Almanya’da yaşayan biz Türkler ve Türkiye’den çalışmak için oraya göç etmiş olanlar ile birlikte, başka
Bir babanın şampiyonluk öncesi, kızına öğütleri: 🙂
_Yarının stratejisi nedir, baba?
_Yarın iç tek bir strateji var, kızım.
Öyle bir güreşmelisin ki insanlar seni unutmamalı.
Gümüş madalya kazanırsan er ya da geç unutulursun. Altın madalya kazanırsan herkese örnek olursun.
Örnekler ise kızım asla unutulmaz.
Şu kızları görüyor musun?
Yarın karşılaşmayı kazanırsan, yalnız sen değil.
Onlar gibi milyonlarca kız da seninle birlikte kazanacak.
Erkeklerden aşağı görülen bütün kızların zaferi olacak.
Ev işi yapmaya zorlananların, çocuk doğurması için evlendirilenlerin..
Yarın ki karşılaşma en önemli olanı!
Yarın sadece o Avustralyalı ile mücadele etmeyeceksin, kızları aşağı gören bütün insanlarla mücadele edeceksin. 🙂👍🏆
#Dangal🎬
bin nesilden gelen bilgelik batıl inanç değildir , sağduyudur ..
&
geri çekilmeni önceden planlamak
korkmak anlamına gelmez
yalnızca iyi bir strateji demektir ..
On yıl içinde ulaşacağınızı düşündüğünüz bir hedefiniz varsa şayet, bunu gerçek kılmak için oluşturacağınız en iyi strateji, bu hedefe bir yıl içinde nasıl ulaşacağınızın yollarını aramaktır.