Sürüsüne bereket şeyh efendiler, müftü efendiler anlatırlar ha anlatırlar. Anlatırlar ama sanılmaya ki din budur. Öyle bir hâle getirdiler ki bu işi; sanki bu din abdestin nice alınacağından, orucu, namazı neyin bozacağından başka bir şey değildir. Oruç dediğin, abdest dediğin, namaz dediğin iman var ise var azizim. Hele sen şu imanı bozan şeylerden bahset bize de abdestimiz tuta…
Anlat hele müftü efendi; orucu nelerin bozduğunu ezber çok da zor değil, sen asıl imanı bozan haller neler ola onu anlat hele…
Kul hakkı yemek, emeği hiçe saymak, işi ehline vermemek, adam kayırmak, işine ve tartısına hile karıştırmak, hırsa kapılmak, zayıf bulunca zulmetmek, büyük görünce dalkavukluk etmek, topluluk içine fitne sokmak, bölüştürmek değil bölücülük yapmak, dostunu dahi kıskanmak, yalan söylemek, buğuz beslemek, hep söyleriz bir kere daha söyleyelim ne der Ahmed Yesevi; “Ağlaması göz boyar, her gün ayağı kayar, kendini adam sanar ahir zaman şeyhleri…, başına sarık sarar, kendine mürit arar, ilmi yok neye yarar ahir zaman şeyhleri. Dünyaya kucak açar, zoru görende kaçar, her yana küfür saçar ahir zaman şeyhleri…”
İşte böyle şimdi bu işler; binbir türlü günahı salıveririz aman ha abdesti bozan haller…bunun nice alınacağı belli, çaresi, ilacı belli, namazı, orucu kaçıranın da ilacı belli, imanı bozan nice günahın ilacı ne o vakit?…Buna reçete ne ola? Nerden buluruz günahın reçetesini? Hangi hekimdedir?