Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Boş dergahta tek dervişim gerçek bu Yalnızlığa boş vermişim gerçek bu Sabır, sebat benim işim, gerçek bu Silahımı kalemime yasladım... Bekledim ki sen gelesin muradım Gelme gayri, kapıları kapadım...
Reklam
Değerli insan kendine yeter, tek başına yaşamanın tadına varabilir. Herkesten daha az arar başkalarını.
Demek ki adamın birinin başına damdan bir taş duşse ve adamı öldürse, bunlar bu yönteme göre diyecekler ki, taş adamı öldürmek için düştu. Değil mi ya, bu taş Tanrı'nın iradesine uygun olarak böyle bir amaçla duşmemiş olsa, şans eseri düşmesi için onca olası durumu bir araya getirmek kolay mı (ki sahiden de böyle bir olayda nice olası durum aynı anda oluşur)? Siz onlara şöyle yanıt verseniz ve deseniz ki, bu taş dùştü, çunku rüzgâr çok hızlı esiyordu ve adamın da yolu oradan geçiyordu. Ama ısrar edecekler ve bu kez de şöyle soracaklar: lyi de niçin rüzgar o sırada öyle hızlı esiyordu? Neden o sırada o adam o yoldan geçiyordu? Bunun üzerine siz şöyle bir yanıt vereceksiniz: Rüzgârın o sırada öyle hızlı esmesinin nedeni, bir gün öncesine kadar sakin olan denizin birden kabarmaya başlaması. Ama yok, sorularının ardı arkası kesilmeyecek, yeniden israr edecekler ve şöyle soracaklar: Neden deniz kabarmaya başladı? Neden adam tam o sırada davete icabet ediyordu? Işte bu böyle uzayıp gidecek ve onlar nedenlerin nedenlerini sormaktan asla vazgeçmeyecekler, ta ki siz kaçıp cehaletlerinin tek dayanağı olan Tanrı'nın iradesine sığınana kadar.
Sayfa 75 - KabalcıKitabı okuyor
Lise yıllarında arkadaşlarla tek derdimiz:))
24 Mayıs 1928’de Latin rakamları (bunlara batıda Arap rakamları denir) Türk rakamları olarak kabul edildi.
Sayfa 303Kitabı okudu
Reklam
Psikoloji
“Freud, psikoloji alanını bireysel ruha çevirerek çağın en derin arzusunu da farkında olmadan yrine getirmiş oldu. İnsan kendi benliğini, kendi kişiliğini daha önce hiç, dünyevi yaşamın giderek monotonlaştığı bu yüzyılda olduğu kadar merak etmemiştir. Keza teknoloji çağı kendi insanını gittikçe tek tipleştirirken,özgün kişiliğini de elinden alarak renksiz bir tür haline getiriyor. Aynı gelir sınıflarına taksim edilen, tek tip konutlarda yaşayan, tek tip giysiler giyen, aynı makinelerde, aynı iş saatlerinde çalışan ve sonrasında tek tip eğlence şekillerine sığınan, aynı radyonun başına geçen, aynı plağı dinleyen ve aynı sporla uğraşan herkes; dehşet verici bir biçimde birbirine benzemeye başlıyor. Şehirlein tek tip hale gelmiş sokakları, albenilerini git gide kaybederken uluslar, halklar homojenleşiyor. Ortaya çıkan bütün farklılıklar rasyonalizasyonun dehşet verici eritme potasında kaynaşıp yok oluyor. Dış görünüşümüz baştan aşağı aynı tipe çevrildikçe ve insanlar, kendilerini düzineler halinde, üstelik de seri biçimde kitle fizyonomisinde örgütledikçe; varlık şekilleri giderek genişleyen bir kişiliksizleştirme sürecinin tam ortasında buluyorlar kendilerini. Her bir bireyin dışarıdan ulaşılması ve etki altına alınması olanaksız olan deneyim katmanı da tam bu yüzden daha da önem kazanıyor: Eşsiz ve kopyalanması imkânsız olan kişiliği. Kişilik günümüzde insanın en yüce ve neredeyse tek ölçüsü haline gelmiştir.”
Sayfa 173
Cohen, daha stresli insanların soğuk algınlığına yakalanmaya daha yatkın olduğunu bulgulamıştır. Az stresli olanların yüzde 27'si virüse maruz kaldıktan sonra soğuk algınlığına yakalanırken, bu oran daha stresli bir yaşantı sürdürenlerde yüzde 47 olmuştur; bu da stresin tek başına bağışıklık sistemini zayıflattığının doğrudan bir kanıtıdır.
64 karede nerdeyse sonsuz olasılığın olduğu Tanrıların Oyunu...
❝ Satrancın çekiciliği tek bir şeyden kaynaklanır; stratejinin farklı beyinlerde farklı biçimlerde gelişmesinden. ❞
Freud
“Tüm kararlarında, bilinçdışı arzusunu hesaplarına dahil etmeyen kişi kendi kendini yanıltmış olacaktır, çünkü özdeki potansiyelin esas tetikleyicisini hesabın dışında tutmuştur. Örneğin, bir buzdağıyla çarpışmanın yaratacağı etkiyi sadece suyun yüzeyinde görünen kısmından yola çıkarak tahmin etmek ne kadar yanlışsa, gün gibi aydınlık düşüncelerimizin ve fark edilir enerjilerimizin hissiyatımızı ve eylemlerimizi tek başına belirlediklerine inanan kişi de ancak kendini aldatır. Tüm yaşamımız, ussal etki alanı içinde özgürce akmıyor, aksine bilinçaltının aralıksız baskısı her daim üzerimizde. Bilinçdışı dünya, görünürde unutulmuş olan geçmişi, her an dalga dalga içinde bulunduğumuz âna savuruyor. Bilinç dünyamız inandığımız gibi olağanüstü bir ölçüyle uyanık iradenin ve planlar kuran aklın elinde değil, kararlar göremediğimiz o karanlık bulutun içinden çakıyor asıl ve kaderimizin yönünü değiştiren o ani sarsıntılar, içgüdü dünyasının derinliklerinden geliyor.”
Sayfa 74
Reklam
8 Ocak 1928’de Mahmut Esat Bey (Bozkurt) Ankara Türk Ocağı’nda Türk harfleri hak­kında bir konferans verdi.
Sayfa 303Kitabı okudu
"Dış uzaydayken, yoluna çıkacak hiç kimse, hiçbir şey yokken -ne kadar küçük olduğunu fark ettiğinde, ezelden beri olmuş ve ebediyete kadar olacak her şeyin seninle bağlantılı olduğunu da fark edersin. En nihayetinde hepimizin tek, yüce bir şeyin parçası olduğumuzu..."
Umut.
"Pandora bunu açtığında içeride tek bir ruh kalmıştı," dedi. "Umut," dedim. Prometheus'un suratı gülüyordu. "Aferin Percy. Elpis, yani Umudun Ruhu insanlığı terk etmedi. Umut kendisine izin verilmedikçe ortadan kaybolmaz. Ve ancak bir insanoğlu tarafından serbest bırakılabilir."
Doğan ÇocukKitabı okuyor
Şiir bittikten sonra kendime kızmıştım. "Sen asla yalnız olamazsın demiştim. Sana şahdamarından daha yakın olan Rabbin var. Kalabalıklar içinde tek başına kalsan bile yalnız değilsin, olamazsın!"
Bu hareket, yakın tarihimizde ve Atatürk edebiyatında Harf İnkılâbı olarak adlandırılır. Harflerin değiştirilmesi hareketiyle pek çabuk bağ­lanan ve geliştirilen Dil hareketine de Dil İnkılâbı denilir.
Sayfa 302Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.