Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türdaş(lar)ım için bir öykü
"Başkalarına muhtaç olmak, ayıp bir şeydir!" Bu sözünü hiç unutamadım onun. Unutmam da... Kim tarafından ve ne zaman yaralandığını hiç bilmiyorum ama güzel ve çekici bir kadındı. Güzelliği, en çok kendisini umutsuzca özlemesinden kaynaklanıyordu. Güzelliği, yüzündeki yitik seslerden, can çekişen anılardan, yüreğindeki umutsuz kanayıştan
Sayfa 5
- ÇEÇENLER VE YELTSİN Prof. Dr. Abdurrahman AVTORHAN Münih -ALMANYA Prof. Abdurrahman Avtorhan, 1908 yılında Kuzey Kafkasya'da Grozni'de doğdu. Stalin zorbalığına karşı cephe aldığından, İkinci Dünya Savaşı yıllarında binlerce Kafkasyalı gibi o da yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Savaş yıllarında Berlin'de Kuzey Kafkasya
Reklam
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
Cevdet ve Mithat paşa kavga etmiş..
Mithat Paşa ile Cevdet Paşa arasında birinciyi deli edecek, İkinciyi de asla unutmayacağı ve bir gün tatmin edeceği bir kine bürüyecek bir çatışma oldu. Kanun-ı esâsî çalışmalarının tam sonuna gelindiği bir zamanda, Cevdet Paşa burada söz alarak kanun-ı esâsî isteklerinin bütün nedeninin müstebit ve deli hükümdarlardan çekilen kötülüklerden olduğunu, oysa şimdi tahta akıllı bir padişah geldiği için şeriata göre bile bir kanun-ı esâsîye gerek olmadığını ileri sürdü. Saf, patavatsız, sert bir adam olan Mithat Paşa öteden beri hiç sevmediği Cevdet Paşa’nın bu pişmiş aşa soğuk su katması karşısında kendinden geçti: “Senin aklın Avrupa kanunlarına ermez, sus!” diye bağırınca öteki, “Birkaç kelimelik Frenkçe’nle sen mi bilirsin; senin bildiğin kadarlık Fransızca'yı kunduracılar bile bilir” karşılığını verince birbirlerine girdiler. Osmanlı devletinin umudunu bağlayacağı, ikisi de ellisini aşmış bu iki büyük paşanın sakallarına bakmadan çocuklar gibi kavga edişi gerçekten hazin bir manzaraydı. Bu çekişmenin kişisel olmadığı, altında iki adamın çatışık görüşü ve yaratılışı olduğu bellidir
Reklam
Araf'ta en ince kabuğundayken cennet ile cehennem, ga­nimetler paylaşıldı hak üzere. Bir tövbenin kanadında idi Yunus'ta gördüğümüz iman, Ad ile İrem üzere at sürdü Hud adlı bir sultan. Gönüller ferahı Yusuf lirik bir aşk oluverdi Kenan'da; korkunun ve umudun şimşeğine bir gök gürültü­süyle yandı yanan da. Yâd et o zamanı ki hani îbrahim Kabe'ye ilk taşı koymuştu ve Hicr kentinden Semud ile Eykeliler Lut'u yalanlayıp kov­muştu. Hatırla! Hani yedi er vardı bir mağarada, bir Kıtmir; hani abide Meryem bir çocuk doğurmuştu Ruşen-zamir?! Ta-Ha! Peygamberler aşkına! Kâbe ve Zemzem aşkına; hurma ile Hac aşkına... ‘Muhakkak ki müminler feraha ermişlerdir.' Ve nur ile küfrü ayırandır bu kitap; arz ile semada bu kitaba hayrandır her kitap. Hiçbir kelam, hiçbir söz, eş olmaz bir harfine; şairler söyle dursun, övgüsüne âciz kalır şiirler bile. Ya-Sin! Saf saf duranlar aşkına! Ve Sad aşkına... 'Ve kâfir olanlar, bölük bölük cehenneme sevk edilmişlerdir.' Müminse açıklayarak göğsündeki imanı ve danışarak nefsindeki gümanı... Namazı dosdoğru kılarak ve altın ile mücevherlerden manevi süsler alarak girer yola. Ne zifiri gölgeli alev saçan dumanlar, ne diz çökenler ve vuruşarak koşanlar, ne de kum tepelerince zulümlere batanlar onu döndürebilir yolundan.
#omerhayyam
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! bir ışık daha var, bu ışıklardan başka. hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye: bir şey daha var bütün yaptıklarından başka niceleri geldi , neler istediler, sonunda dunyayi bırakip gittiler. sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi? o gidenler de hep senin gibiydiler.. geçmis günü beyhude yere yâd etme, bir
KÜRK MANTOLU MADONNA YAZILIŞI VE YAYIMLANIŞI Kürk Mantolu Madonna önce Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940/8 Şubat 1941 tarihleri arasında 48 sayı tefrika edilmiştir. Sonra 1943'te kitap halinde birinci basımı,1966' da ikinci, 1976'da üçüncü ve 1992'ye değin yedinci basımı yapılmıştır. Gazetede "büyük hikâye",
Karanlıkta
Beşyüz borazan birden çalıyor Bin davul birden vuruyor başımda Gök gürültüleri Çekiç sesleri makine sesleri Dağlardan kopan kocaman çığlar Taşlar Kayalar Ey üstüme üstüme gelen deniz
Sayfa 43
Reklam
Bu durumun pek çok insanın başına geldiğini gördük. Sana haber vereyim ki o felâketi yaşayanlardan biri de benim. Musibet adeta üzerime üşüştü. Şöyle ki: Bir zamanlar Nu'm adlı bir cariyeme delicesine sevdalandım, müthiş bir aşkla bağlandım. Ondan daha güzeli hayal dahi edilemezdi. Fiziği de, ahlâkı da mükemmeldi. Benden önce başka erkek
Sayfa 162 - SUFİ KİTAP / AYRILIKKitabı okudu
Daha sonra ölüm ayrılığı gelir. Bu tam bir kayıptır, dönüşü olmayan ve geri gelmesi imkânsız olan bir ayrılıktır. Üzerimize çöken ve belimizi kıran bir ayrılıktır o. O ayrılık, gece karanlığından çok daha karanlıktır. Bütün umutlar kırar, her türlü ihtirası siler, tüm kavuşma ve buluşma arzularını bitirir. Burada diller tutulur, her türlü tamir ve
Sayfa 161 - SUFİ KİTAP / AYRILIKKitabı okudu
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.